| Şimdi ise bireysel tekneleri takip eden uydu sistemimiz var. | TED | ولكن سمحت لنا الآن تقنيات الأقمار الاصطناعية بتعقب القوارب الفردية. |
| Fakat yapay zekâ, üretim hattındaki robotlarla bireysel işlerin tamamen yerini alıyor. | TED | ولكن استبدل الذكاء الاصطناعي الوظائف الفردية بشكل تام في خط التجميع بالروبوتات. |
| İşe koyulduğu zaman, dünyayı kendi bireysel görüşüne göre çizmeye başladı. | TED | عندما شرعت في العمل، بدأت ترسم العالم وفقاً لرؤيتها الفردية الخاصة. |
| Başarınızı kendi cesaretiniz, kendinize güveniniz, kendi bireysel çalışmanız belirleyecek. | TED | نجاحك سيتم تحديده بثباتكم الخاص، بثقتكم أنتم، عملكم الفردي الجاد. |
| Adam Smith'in bireysel hareketlerden kaynaklanan toplumsal yararları tanımlamak için kullandığı bir metafor. | Open Subtitles | انها كناية استخدمت بواسطة ادم سميث ليصف الاستفادات الاجتماعية صادرة من افعال فردية |
| Dahası, bizim için bireysel olarak ne yaptığımızı bilmek zor. | TED | ومع ذلك ، فإنه من الصعب بالنسبة لنا أن نعرف ما يجب القيام به بشكل فردي. |
| Denetim ile Baidu başkanı Robin Li, bir zamanlar Çin halkının rahatlık karşılığında belirli bireysel haklardan vazgeçmek istediğini söylemişti. | TED | مع الرقابة، قال ذات مرة روبن لي، رئيس بايدو، الصينيون على استعداد تام للتخلي عن بعض الحقوق الفردية مقابل المصلحة. |
| Babam daha çok tenis, golf gibi bireysel sporları severdi ve benimle ilgilenmedi. | Open Subtitles | أبي كان مهتماً أكثر في الرياضات الفردية مثل التنس والغولف و كتمان المشاعر |
| Amerikan rüyasının bireysel toprak mülkiyeti kavramı, rezervasyonları, geride hiçbir şey kalmayana kadar bölmenin çok akıllıca bir yolu haline geldi. | TED | يبدو أن الحلم الأمريكي بالملكية الفردية للأراضي كان حركة خبيثة جدا لتقسيم المحميات حتى لا يبقى منها شيء. |
| Her birimizin yaptığı iş, bizim bireysel becerilerimiz, | TED | كل وظيفة لديه واحد منا لديه مهاراتهم الفردية الخاصة. |
| Elimizde rasgele bireysel içgörülerden oluşan bir koleksiyon vardı ama bütünsel bir model yoktu. | TED | نحن بالكاد لدينا مجموعة من الرؤى الفردية العشوائية بدون نموذج شامل |
| Sanrım, dünya şöyle görülebilir daha fazla devlet katılımının olduğu bir devlet kapitalizmi; daha korumacı bir ulus-devlet; aynı zamanda, daha biraz önce gösterdiğim gibi sürekli azalan siyasi haklar ve bireysel haklar. | TED | سوف يبدو العالم مثل المزيد من تدخل الدولة و رأسمالية الدولة مزيد من الحماية الاقتصادية من الدول القومية و ايضا كما اشرت اليه قبل قليل حقوق سياسية متراجعة و ذات الشيء للحقوق الفردية |
| Gerçek hayatta, herkesin bireysel risk değerlendirmesi, kişisel durumlarına bağlı olarak değişkenlik gösterir. | TED | في الحياة الحقيقة، سيختلف تقييم المخاطر الفردي لكل شخص اعتماداً على ظروفهم الشخصية. |
| Bu kurumsal düşüncenin Hindistanda işe yaramayacağını, ancak bireysel düşüncenin yarayacağını biliyordu. | TED | كان يعلم أن التفكير المؤسسي لا يعمل في الهند، بل التفكير الفردي |
| Efsaneye göre bireysel duş bölmelerindeki deliklerin puro tutacağı olduğu söylenir. | Open Subtitles | تقول الاسطورة ان الثقوب في الحمام الفردي و أقسام أصحاب السيجار |
| bireysel değişiklikler yapabiliriz fakat sosyal değişiklikler de yapabiliriz. | TED | يمكننا القيام بـتغييرات فردية ولكن يمكننا كذلك القيام بـتغيرات اجتماعية |
| Bu konferansta duyduğumuz çoğu şey bireysel tecrübeler ve kişisel tecrübelerle ilgili. | TED | يتعلق الكثير مما سمعناه في هذا المؤتمر بتجارب فردية وشخصية. |
| Bu grup uygulamaları sonunda insanların davranış tarzından dolayı bireysel notlar daima arada kaynıyordu. | TED | في النهاية، كانت التمارين الجماعية تنتهي دائماً برصيد فردي مما يحرّف طريقة تصرّف الناس. |
| İlki dağ zihniyeti, bireysel mutluluk ve kariyer başarısı hakkında. | TED | الرأي الكبير الأول، الذي يدور حول سعادة الفرد والنجاح المهني. |
| Aslında, belki, duygular bireysel var olmanın ötesinde, kollektif olarak vardırlar. | TED | ربما، في الواقع، للمشاعر تواجد جماعي، ليس فقط تواجد منفرد. |
| Bence bireysel olarak her birimiz gruba bir şey katıyor. | Open Subtitles | اعتقد بأننا فردياً نقدم شيءً الى الفرقه |
| Şunu anladım; bir topluluğun değerlerini değiştirmek zor olsa da, bireysel etkileşimlerden çok şey öğrenebiliriz. | TED | ما أدركته أن، أن تغيير أفكار المجتمع أمر صعب، بإمكاننا الحصول على الكثير من التفاعلات بين الأفراد |
| Bugün, bireysel olarak ne yapabileceğimiz üzerine odaklanmak istiyorum. | TED | اريد ان اركز اليوم على مانستطيع عمله كأفراد. |
| Bize her zaman gizliliğimizin kendi bireysel sorumluluğumuz olduğu söylenir. | TED | فدائماً يُقال لنا أن الخصوصية هي ملكيتنا الخاصة ومسئوليتنا الشخصية. |
| Bir telefon hayatınızı değiştirebilir, ve size bireysel özgürlük verebilir. | TED | الهاتف النقال قد يغير حياتك ، ويمنحك حريةً شخصية. |
| Ve Nazilerdeki bu bireysel yozlaşma 1943 sonbaharında Yahudilerin karşı koymasına zemin hazırladı. | Open Subtitles | وقد كان فساد نازييين فرديين الذي مكّن اليهود من المقاومة في خريف 1943 |