Ama bu, başkasının ona bok gibi davranmasını istiyorum demek değil. | Open Subtitles | لكن هذا لا يعني انني أريد أن يعامله اي شخص كالقذارة |
Bence Space Flakes'in tadı bok gibi. | Open Subtitles | أعتقد أن رقائق الفضاء مذاقها مثل القذارة |
Bu hippi mallar onlara bok gibi davrandığımız için alıyor zaten. | Open Subtitles | في حين ان عاشق الجاز يشتريها لنا مجاناً مقابل معاملتة كالحثالة |
Bunu yanlış anlama ama bok gibi görünüyorsun. | Open Subtitles | لا تأخذي هذا الطريق الخاطيء ولكنكِ تبدين في حالة مزرية |
Siktir, kadın, bok gibi görünüyorsun. Git temizlen. | Open Subtitles | تباً يا امرأة ، أنتِ تبدين بحالة مزرية لعينة اذهبي ونظفي نفسكِ |
Ve şu anda sayende kendimi bok gibi hissediyorum tamam mı? | Open Subtitles | و تجعلنى أشعر بحالة سيئة الأن ، حسناً؟ |
Buraya gelirken, nereye gittiğinizi ona söylediniz mi? Demek istediğim... bok gibi hissediyorum. | Open Subtitles | عندما جئت الى هنا, هل أخبرتها بوجهتك؟ عجباً يا رجُل, اشعر بأني كالقذارة. |
Bütün gün orada oturup, 23 yıl önce kızartılmış tavuk gibi kokan bu bok gibi perişan hâldeki evinin yanından geçenlere surat asıp duruyorsun! | Open Subtitles | تجلسين هناك وتعبّسين على وجه كل من يمرّ بجانب بيتكِ الذي يبدو كالقذارة |
Bu ordu malı sigaraların sorunu, tadlarının bok gibi olması! | Open Subtitles | مشكلة هذه التموينات أن طعمها كالقذارة |
bok gibi görünüyorsun. Hastanede olmalısın, Frank. | Open Subtitles | أنتَ تبدو مثل القذارة, يجب أن تكون في المَشفي. |
Maaş çok kötü, bir artısı yok ve müşteriler bok gibi davranıyor. | Open Subtitles | الراتب سيء ولا يوجد منافع والزبائن يعاملوننا مثل القذارة |
Ikincisi de o cocuk, gercekten iyi bir insan ve ben butun hayati boyunca ona bok gibi davrandim. | Open Subtitles | ثانيًا، ذلك الرجل، حقًا شخص جيد... وانا عاملته مثل القذارة طوال حياته |
Kendimi bok gibi hissederek geliyorum, sadece onaylanmak istiyorum, ve sen bana çok negatif yaklasiyorsun. | Open Subtitles | أشعر بأنني كالحثالة ..بسبب ما شهدته و و أنت تعطيني شعوراً سلبياً |
Kendin dışında, yolunu tıkayan hiçbir şey yok. bok gibi görünüyorsun. | Open Subtitles | ليس هناك شئ في طريقك باستثناءك تبدو في حالة مزرية |
Özel yaşamın seni ilgilendirir. Ama bok gibi görünüyorsun. | Open Subtitles | أنت تعلمين أن حياتك الشخصية هي حياتك الشخصية و لكنك تبدين بحالة مزرية |
Bu sefer bok gibi görünmüyorsun. | Open Subtitles | أنت لا تبدو بحالة سيئة هذه المرة |
Çünkü "Peter'a bok gibi davranmak" olduğuna yemin edebilirim. | Open Subtitles | أكاد أن أقسم بأن الكعك المفضل لديه هو " عامل بيتر بحقارة " |
- Burada yaşamak bok gibi. - Az evvel küfür etme demedim mi ben sana? | Open Subtitles | المعيشة هنا مثل القرف ماذا قلت لك عن الشتائم للتو؟ |
Yani otobüste giderken bok gibi kokmak gerektiğine dair bir kural mı var? | Open Subtitles | أقصد هل هو قانون أن تكون رائحتك كالغائط |
Ben bok gibi yola düşmüşken yukarıda oturmak hoşuna mı gidiyor? | Open Subtitles | أنت تستمتع بالجلوس هناك وأنا هنا كالقمامة بالطريق؟ |
bok gibi görünüyorsun, doktoru görmelisin | Open Subtitles | تبدو مثل الفضلات يجب عليك أن ترى مساعد الطبيب |
Ama, bok gibi kokuyor. | Open Subtitles | رائحتها مثل البراز |
- bok gibi görünüyorsun. | Open Subtitles | و تشبهين الحمقى |
Vay anasını. bok gibi görünüyorsun. | Open Subtitles | بحق المسيح، تبدين بحالٍ مزرية. |
- Bir planım var. - Evet. bok gibi bir plan. | Open Subtitles | لدي خطة - حسناً، إنها سيئة - |