Dedektif, Bu ofiste politik bozulmaları takip etmek mecburiyetimiz var. | Open Subtitles | أيها المحقّق نحن مكلّفون في هذا المكتب بمكافحة الفساد السياسيّ |
Ve o gece Bu ofiste ne yaptığımızı çok iyi biliyoruz. | Open Subtitles | وكلانا يعلم ماذا فعلنا في هذا المكتب تحديداً في تلك الليلة |
Şayet Bu ofiste kalmak istiyorsan seninde birine ihtiyacın olacak. | Open Subtitles | وأنت ستحتاج لواحدًا أيضًا إن أردت البقاء في هذا المكتب |
Bu ofiste vuku bulan her şey beni alakadar eder. | Open Subtitles | كلُّ صغيرةٍ وكبيرةٍ تحدثُ في هذا المكتب هي من شأني |
Bu ofiste trendleri ve gençliği tanıyan iki genç ve dinamik insan var. | Open Subtitles | لديكم إثنان من الشباب الفاعلين بهذا المكتب الملمان بالميول والنزعات الشبابيه |
Ona dedim ki, " Siz şimdi bana bir senedir Bu ofiste iş almaya çalışan tek kadin ben olduğumu mu söylüyorsunuz?" | TED | فقلت: هل تقول لي أنني المرأة الوحيدة التي اتمت صفقة في هذا المكتب منذ عام؟ |
Bu ofiste Kaçak Mal Kanunu 22'yi çiğnemeyen bir şey var mı? | Open Subtitles | يا للهول أمن شيء في هذا المكتب لا يخرق قانون السلاح المهرّبة 22؟ |
Bu ofiste olduğunuz sürece kendinizi güvende hissetmemeniz için bir neden yok. | Open Subtitles | طالما أنك في هذا المكتب لا سبب يدعوك للشعر بأي شيء سوى الامان |
Sen ve benim burada olmam, birlikte...bu karakolda...Bu ofiste... sen o üniformayı giyerken...ben ve burkulmuş bileğim... uzay zaman düzleminde bu anda. | Open Subtitles | أنتِ وأنا هنا .. معاً .. في هذه المنقطة بالتحديد في هذا المكتب بالتحديد |
Biliyorsun, bu ikimizin meselesi, Bu ofiste ne işin var? | Open Subtitles | أنت ترين أن هذا بيني و بينه ماذا تفعلين في هذا المكتب |
Biliyorsun, bu ikimizin meselesi, Bu ofiste ne işin var? | Open Subtitles | أنت ترين أن هذا بيني و بينه ماذا تفعلين في هذا المكتب |
Bildiğim kadarıyla, ki çok iyi biliyorum Bu ofiste hiç kimse Brennan'ı öpmeye çalışıp anlatacak kadar yaşamamıştı. | Open Subtitles | تعرف, على قدر ما أعرف و هو كثيرأ صدقني, لا أحد حاول أن يقبل برينان في هذا المكتب |
Hayır, sana daha önce de söyledim. Bu ofiste söyleyeceğin hiç bir şey aptalca ya da çılgınca değil. | Open Subtitles | لا، أخبرتك من قبل، لا شيء تقولينه في هذا المكتب غباء أو جنون |
Ne diye günlerini Bu ofiste harcamak istiyorsun? | Open Subtitles | ما السبب لتقضي أيامك تعملي في هذا المكتب |
Bu ofiste bir sürü uyarıcı var, "Endırs". | Open Subtitles | يوجد في هذا المكتب العديد من مشغلات , أندريس. |
Bu ofiste olan her şeyi olduğu gibi duyarım. | Open Subtitles | بنفس الطريقه التي أسمع فيها كل شيء في هذا المكتب |
Tanrı aşkına Bu ofiste çalışman felç geçirmeme sebep olacak. | Open Subtitles | بحق الله وجودك في هذا المكتب يصيبني بنوبة قلبية |
Sadece Bu ofiste olmak bile benim için rüyalarımın gerçek olmasıdır. | Open Subtitles | لمجرّد كوني في هذا المكتب حلم قد أصبح حقيقة. |
Ama Bu ofiste eliniz kolunuz bağlı oysaki benim bu gibi problemleri sessizce çözme konusunda yeteneklerim var. | Open Subtitles | الأمر بما فيه أن يديك مقيدتان بهذا المكتب بينما لدي موهبة في حل المشاكل مثل هذه المشكلة بالتحديد |
Eğer Bu ofiste kalmaktan hoşnutsan, çantanı al, eve git ve kasedi yok et | Open Subtitles | إن كنتِ تطمحين لمستقبل أفضل فى هذا المكتب إلتقطى حقيبة يدك و إذهبى إلى المنزل وتخلصى من الشريط |
Yönlendirilmeli rüya terapisinde, Bu ofiste olmasaniz bile birlikte rüyalariniza girebiliriz. | Open Subtitles | في العلاج الحلمي الإرشادي، أنا وأنت ندخل أحلامك حتى عندما لا تكون هنا في المكتب. |
Bu ofiste çok fazla negatif enerji dolaşıyor. | Open Subtitles | لا، هناك الكثير من الطاقة سيئة في هذا المنصب. |
Bu ofiste benden habersiz kuş uçmaz, Eden. | Open Subtitles | لا شيئ يحدث في ذلك المكتب لا أعرف شيئاً عنه |