Çünkü çoğu zaman, zaten bulduğun şeyleri bulmaktan dolayı insanlardan para almayı unutuyorsun. | Open Subtitles | لأنك معظم الوقت تنسى أن تتقاضى من الناس الذين يطلبون منك إيجاد الأشياء |
Bahsettiğim gibi işlem envanteri yol boyu taşımak ve bu toplama istasyonlarına giden yolu bulmaktan oluşuyor. | TED | إذًا كما ذكرنا، العملية هي أن ننقل المخزون على طول الممر السريع ثم إيجاد الطريق إلى محطات الانتقاء تلك. |
Şahsen bence bir yer yaratmak, bir yer bulmaktan daha kolay, çünkü bu şekilde aklınızdaki fikirlerden ödün vermek zorunda kalmazsınız. | TED | أعتقد شخصيا أن إنشاء مكان أسهل من إيجاد مكان لأنه آنذاك لن تلجأ لحل وسط فالأفكار في رأسك |
Silah, adam bulmaktan kolay. | Open Subtitles | من الأسهل أن تجد سلاحاً جيداً هذه الأيام.. على إيجاد رجل جيد |
Babam beni bulmaktan ve korumaktan aciz durumda. | Open Subtitles | أبي لا يستطيع إيجادي. أبي لا يستطيع إنقاذي |
Fakat, orada bir yerlerde bir saati bulmaktan daha çok yardıma ihtiyacı olanlar var. | Open Subtitles | لكن هناك أناس هنا يحتاجون المساعدة أكثر بكثير من إيجاد بعض الساعات المفقودة. |
Bridget arkeoloji sadece kemik bulmaktan ibaret değildir. | Open Subtitles | بريدجت إن ٍعلم الآثار لايقتصر على إيجاد العظام |
Arkeolojinin kemik bulmaktan çok daha fazlası oluğunu söylerken hiç yanılmıyordun. | Open Subtitles | لقد قلت أن علم الآثار لايقتصر على إيجاد العظام لقد كنت صحيحة |
ÖIümü her gün yaşayan ve huzuru bulmaktan yoksun ruhları görmek. | Open Subtitles | لرؤية أرواح قدر لها تكرار الموت كل يوم وهي غير قادرة على إيجاد السلام؟ |
Ve bir çözüm bulmaktan bahsederken yalan söylediğini düşünüyordum. | Open Subtitles | و اعتقدت أنه كان يكذب حينما تكلم عن إيجاد حل |
Dünyadaki sorunlar, sevgilini bulmaktan daha önemli. | Open Subtitles | مشاكل العالم تتألف أكثر من إيجاد حبيبكِ المفقود |
- Hayir, ben program satmaktan ya da tombala için ödül bulmaktan bahsetmiyorum. | Open Subtitles | لا .. أنا لا أعني بيع البرامج أو إيجاد الجوائز لعملية السحب |
Yalnız biri için, yalnızlığını paylaşacak başka bir yalnız bulmaktan daha iyi hiçbir şey yoktur. | Open Subtitles | عندما تكونين وحيدة، فلا شيء أفضل من إيجاد وحيد آخر لتكوني وحيدة معه |
Su bulabiliyorsun. Ama kendi çocuklarını bulmaktan acizsin. | Open Subtitles | يمكنك إيجاد الماء ولكن لا يمكنك إيجاد أولادك حتى. |
Uber'a park etmenin burada park yeri bulmaktan daha kolay olacağını söyledim ama beni dinlemedi. | Open Subtitles | أخبرته أنه لو إستخدما 'أوبر' سيكون أفضل بكثير من محاولة إيجاد مكان مناسب هنا لركن السيارة، لكنه رفض الإستماع لي. |
Peki, hangi önemli konu beni senin rujunu bulmaktan alıkoydu? | Open Subtitles | حسناً، أية أفكار هامة قد تمنعني من عدم إيجاد أحمر شفاهك؟ |
İki tonluk bir gorili bulmak genç bir kızı bulmaktan kolaymış. | Open Subtitles | إلا إتضح أنه من الأسهل إيجاد غوريلا تزن طنين بدلًا من إيجاد ابنة مراهقة |
Adamakıllı lanetlendiler, böylece çeşmeleri kullanamıyorlar ama bu onları başka bir iş bulmaktan alıkoymadı özellikle kötücül bir varlıkla. | Open Subtitles | لقد أصبحوا ملعونين لذا لم يعد بوسعهم العمل لكن هذا لم يمنعهم من إيجاد رب عمل جديد كيان بغيض و حقير |
Bu, gerçek bombacıyı bulmaktan daha kolay, değil mi? | Open Subtitles | هذا أسهل من إيجاد المفجر الحقيقى , صحيح ؟ |
Önümüzdeki 72 saat boyunca beni bulmak güzel bir kediyi bulmaktan daha zor olacak. | Open Subtitles | حسنٌ، في الـ72 ساعة القادمة سأكون من الصعب إيجادي أكثر من قطةٍ جميلة |
Yaşayan en güçlü insan ama beni bulmaktan aciz. | Open Subtitles | هو أقوى رجل حيّ وهو لا يستطيع إيجادي |