| Bir çay kaşığı deniz suyu, bir milyondan daha fazla yaşayan varlık içerebilir. | TED | إن نحو ملعقة صغيرة من ماء البحر يمكن أن تحوي أكثر من مليون كائن حي |
| Aşırı beslenmiş bir okyanusu anlayabilmeniz için işte iki deniz suyu örneği. | TED | لإعطاء مثال لما قد يبدو عليه المحيط الزائد، إليكم المثالين التالين لعينات من ماء البحر قمت بأخذها |
| Bir alandan aldığımız bir varil deniz suyu içerisinde 1.3 milyon yeni gen keşfettik ve 50.000 kadar yeni tür bulduk. | TED | من موقع واحد، من برميل واحد من ماء البحر أكتشفنا 1.3 مليون جين جديد وما يصل ل 50،000 كائن جديد. |
| Dünya karbondioksiti deniz suyu, toprak, bitki hatta kayalarla doğal yollarla havadan çekiyor. | TED | الآن، تقوم الأرض بشكل طبيعي بإزالة ثاني أكسيد الكربون من الهواء عن طريق مياه البحر والتربة والنباتات وحتى الصخور. |
| Tuzdan arındırılmış deniz suyu ve bütün şehre kaynak sağlamak için tanklara depolanmış. Güzel. | Open Subtitles | و هو يستخدم لتحلية مياه البحر وتخزينها للمدينة بالكامل |
| Kompartmandaki dondurucu deniz suyu olabilir mi? | Open Subtitles | مياه البحر الباردة في المقصورة كمّية كبيرة منها |
| Bir insanın bir günde yalnızca yarım litre deniz suyu içerek hayatta kalabileceğini duymuştum. | Open Subtitles | سمعت أنه بأقل من نصف لتر يومياً قد ينجو الشخص إذا شرب الماء المالح |
| - Motor çalışmıyor, efendim. deniz suyu dolmuş sanırım. | Open Subtitles | المحرك لا يعمل يا سيدي أظن ان ماء البحر أصابه بالعطب |
| Koydan gelen deniz suyu bu odaya dolar. Ve onu borularla farklı bölmelere yönlendirirler. | Open Subtitles | ماء البحر من الخليج يملأ هذه الغرفة ثم يغيرون مسارها عبر هذه الأنابيب لمختلف الغرف |
| Garip bir sahilde uyanmış aç, deniz suyu içmek zorunda kalmış ve hayaller görüyor. | Open Subtitles | انجرفت إلى ساحل عجيب وبتأثير الجوع والعطش شرب ماء البحر وأخذ يهلوس |
| Çok deniz suyu yutmuşsun. Akciğerlerin çok hassaslaşmış. | Open Subtitles | لقد شربت الكثير من ماء البحر رئتاك ستكون حساسة |
| Limana gidinceye kadar deniz suyu safrasıyla telafi ederiz. | Open Subtitles | سنعوّضها بثقل ماء البحر حتّى نرجع إلى الميناء |
| deniz suyu giriş şaftına nüfuz etmiş ve yukarıya doğru, geminin merkezine baskı yapıyor. | Open Subtitles | ماء البحر يخترق الممرات والآن الضغط يدفعه خلال قلب السفينة |
| Magmayla temasa geçen deniz suyu, buharlaşarak patladı. | Open Subtitles | احتكاك مياه البحر بالحمم البركانية أدى إلى انفجارات مائية وبخارية |
| Yaklaşık 4 milyar yıl önce, yaşam Dünya'da başladığında deniz suyu biraz asitli olmalıydı. | Open Subtitles | و قبل حوالي أربعة بلايين سنة، عندما بدأت الحياة على الأرض، مياه البحر كانت حمضية باعتدال. |
| - Çok fazla deniz suyu yuttu. Midesi yıkanacak. | Open Subtitles | لقد ابتلع الكثير من مياه البحر سيحتاج لضخ معدته |
| Güneş, palmiye ağaçları... kristal temiz deniz suyu... | Open Subtitles | الشمس، و أشجار النخيل مياه البحر واضحة كالكريستال خمن أين؟ |
| 4 gaz türbininden birini çalıştırabiliriz ama deniz suyu sistemi çalışmadığından makineyi soğutamayız. | Open Subtitles | يمكن أن ندير أحد التوربينات الأربعة يدوياً لكن مياه البحر تغلي لذا لانستيع تبريد المحرك |
| Duyduğuma göre bir insan günde yarım litre deniz suyu içerek hayatta kalabilirmiş. | Open Subtitles | سمعت أنه بأقل من نصف لتر يومياً، قد ينجو الشخص إذا شرب الماء المالح |
| deniz suyu boru hattının kontrolü için kullanılıyor. | Open Subtitles | مياة البحر تستخدم للتأكد من سلامة خطِ الأنابيب. |
| Ayrıca, artan deniz suyu seviyeleri, ciddi altyapı genişlemeleri ve güçlendirmeleri gerektirecek. | TED | والطقس السيئ وارتفاع مستوى سطح البحر سوف يتطلبان توسعًا كبيرًا وتعزيزًا لبنيتنا التحتية. |
| Ve sen farkına varmadan, ciğerlerim, ciğer mi olalım yoksa içi deniz suyu dolu sünger mi olalım diye birbiriyle tartışmaya başlıyor. | Open Subtitles | رئتاي تجادلان بعضهم البعض أن تكونا رئتان أم إسفنجات مليئة بماء البحر |