Kurgu fotoğraf içeren tüm duygular seçilip çıkartıldıktan sonra bir sistem dahilinde görüntülenebiliyor. | TED | مونتاج تنتج من كل المشاعر التي تحوي صوراً ليتم إستخلاصها وعرضها في شبكة. |
Evlen onunla. Hala ona karşı bazı iyi duygular besliyor olmalısın. | Open Subtitles | تزوجي به, لا بد أنك ما تزالين تملكين بعض المشاعر تجاهه |
Ortak duygular çok güçlü olabilir. Bu mükemmel bir başlangıç. Çalışmaya hemen başlıyoruz. | Open Subtitles | إن المشاعر المشتركة يمكن أن تكون قوية جداً هذه بداية ممتازة فلنبدأ الآن |
Bazı duygular da o kadar gariptir ki onları nasıl adlandıracağınızı bile bilemezsiniz. | TED | بالطبع هناك بعض العواطف الغريبة جدًا التي ربما لا تعرف حتى ماذا تدعوها. |
Bu yüzden bana karşı geliştireceğin tüm duygular karşılıksız kalacaktır. | Open Subtitles | مهما يكن الشعور الذي حصلتي عليه فكل هذا يعتمد عليكِ |
Sana duygular hakkında birşey söyleyim, duygular annemizin göğüslerine benzer, nerde olduklarını bilirsin fakat arkanda bıraktığın en iyi duygulardır. | Open Subtitles | دعني أخبرك عن المشاعر المشاعر هي مثل : صدر الأم. تعرفي أين هم لكن من الأفضل أن لا تشعري بهم. |
Birisi "konuşmamız gerek" dediğinde bu bazen değişen duygular hakkında bir konuşma olur. | Open Subtitles | عندما يقول شخص نحنُ بحاجة للتحدث أحياناُ تقود إلى مناقشة حول تغير المشاعر |
Peki, ama yine de kusmağı istemene sebep olan duygular hakkında konuşmak istiyorum. | Open Subtitles | لقد أقرفني حسناً ، لكن ما زلتُ أريد الحديث عن المشاعر التي لديك |
O konuşma sana ağır gelmiş olmalı. Aranızda hala büyük duygular dolaşıyor. | Open Subtitles | لابد أن ذلك كان صعب جداً عليكِ مازال هناك الكثير من المشاعر |
duygular ve fiziksel beceride önemli derecede bir artış görülür. | Open Subtitles | تعزيز المشاعر بين الآخرين وتوطيد العلاقات. تطوير حركة الجسم والقفز |
Bütün o duygular; suçululuk, öfke ve üzüntü var ya, | Open Subtitles | كما تعلمين، كُلّ تلك المشاعر من الشعور بالذنب والغضب والحزن؟ |
Her şey akıyordu, duygular gittikçe kabarıyordu ve siz ikiniz cinsel ilişkiye girdiniz. | Open Subtitles | كان كل شيء في حالة تغير مستمر، كانت المشاعر متأججة، وأنتما حظيتما بالجنس |
Maddesel şeyler hakkında konuşmak konusunda gerçekten iyiyiz, ama duygular hakkında konuşmada gerçekten kötüyüz. | TED | نحن بارعون حقاً في الحديث عن الأمور المادية، ولكننا فاشلون للغاية في الحديث عن المشاعر. |
Peki ya daha karmaşık duygular? | TED | لكن ماذا عن المشاعر الأكثر تعقيداً من ذلك؟ |
İkinci içgörü duygular düşüncelerimizin merkezidir. | TED | المنظور الثاني ان العواطف هي مركز تفكيرنا. |
tiksinme üzerinde yıllarca çalıştım ve duygular üzerine çok düşünürüm. | TED | لقد درستُ الإشمئزاز لعدة سنوات، وأفكرُ حول العواطف كثيرًا. |
duygular ve duygusal zekâmızı geliştirmemiz gerektiğinden bahsetmek istiyorum. | TED | أريد الحديث عن العواطف والحاجة لزيادة ذكائنا العاطفي. |
Kendini ezilmiş hissettiğini biliyorum ama acilen bu duygular hakkında konuşmamız gerekiyor. | Open Subtitles | تشعر بالإنهاك لكن من الضروري جدّاً أن نتكلّم حول هذا الشعور هنا |
İş hayatında belki ama gerçek duygular söz konusu olunca değil. | Open Subtitles | في العملِ ، رُبَّمَا، لكن لَيسَ عندما تكونَ مُتَضَمِّنَه عواطف حقيقية معقّدة |
O hisler, o hissettiğim duygular, işte onlar mimarlığın gücü, çünkü mimarlık matematik ve bölgeleme ile ilgili değil, işgal ettiğimiz yerlere karşı hissettiğimiz hassas, duygusal bağlantılarla ilgili. | TED | ذلك الشعور، تلك الأحاسيس التي أحسها، تلك هي قوة الهندسة المعمارية، لأن الهندسة المعمارية ليست رياضيات وتقسيما. بل هي تلك التقاطعات الحسية المشحونة التي نحسها في الأماكن التي نشغلها. |
Bu problem değil. Ancak, bu bilgisayar benzetmesi duygular konusunda da aynı ölçüde geçerli olabilir. | TED | وقد تبين أن هذا القياس ينطبق أيضا على العاطفة |
Niçin ilk romantik duygular beslediğim kadınla birlikte oldun? | Open Subtitles | لم كان عليك اختيار المرأة الوحيدة التي تحركت مشاعري نحوها ؟ |
Kadınlar bir tecavüz kurbanını dinlediği zaman inanırlar, belli duygular yansıtırlar. | Open Subtitles | عندما تنصت النساء لضحية إغتصاب يصدّقنه ، فإنهن يعكسن أحاسيس معينة |
Ama söylediklerine bakılırsa o duygular uzun bir süredir içinde birikiyormuş. | Open Subtitles | لا أعلم لكن مما قاله أظن أن مشاعره تلك كانت محبوسة داخلة منذ فترة |
Aynı zamanda bu kadar kısa sürede birine duygular besleyeceğimi beklemiyordum. | Open Subtitles | وأيضاً لم اعرف بأني سأكــًن مشاعراً لشخص ما بهذه السرعة |
Şimdi, ya da herhangi bir güçlü duygular duygu biriniz nelerdir? Öfke? Hüzün? | Open Subtitles | و الآن ، هل إحداكما تشعر بمشاعر قوية غضب ؟ |
Aslında, belki, duygular bireysel var olmanın ötesinde, kollektif olarak vardırlar. | TED | ربما، في الواقع، للمشاعر تواجد جماعي، ليس فقط تواجد منفرد. |
Bu vahşi ve şiddetli duygular daha önce varlıklarından haberdar bile olmadığımız... | Open Subtitles | مشاعر جامحة جدا وقوية التي لم نكن نعتقد أنها ممكنة من قبل |
İdrak edemediğim duygular ve düşünceler bunlar. | Open Subtitles | ثمة احاسيس و عواطف انا لا اقدر على ادراكها ثمة احاسيس و عواطف انا لا اقدر على ادراكها |
duygular için iyi bir zaman değil. | Open Subtitles | إنه ليس الوقت المناسب للمشاعر و الاحاسيس |