Şimdi ise, işte San Fransisco'dayım ve Etrafımdaki herkes bunu başarıyor. | TED | ثم أتيت إلى سان فرانسيسكو، وكان كل من حولي يقوم بذلك. |
Sanki kendime ve Etrafımdaki herkese zarar verecekmişim gibi bana bakıyor. | Open Subtitles | إنه يحدق بي وكأنني أشكل خطراً على نفسي وعلى من حولي |
Etrafımdaki insanlar bulanık birer hatıra gibiler tek yaptığım gitmelerine izin vermek. | Open Subtitles | و أرى الأشخاص من حولي حقا و ليس فقط ألمحهم بينما أمر. |
Etrafımdaki herkesin beni öldürmeye çalıştığı düşman bölgesinde bunu ilk elden öğrendim. | Open Subtitles | تعلمت ذلك مباشرة في أرض العدو حين كان الجميع حولي يحاول قتلي |
Önce, kolu çok yavaşça ileri ittim ve Etrafımdaki laboratuvar bulanıklaştı. | Open Subtitles | في باديء الأمر، دَفعتُ العتلة ببطء وبدأت فى عدم الاحساس با المعمل من حولى |
Korktuğumda etrafımda duvarlar yükseliyor. Etrafımdaki insanlara güvenmeyi bırakıyorum. - Bunu biliyorsun. | Open Subtitles | تنشأ الحواجز حين أكون خائفة فأفقد الثقة بمَنْ حولي وأنت تعرف هذا |
Mütevazı bir zihinle, Etrafımdaki insanlarla daha güçlü bağlar kurabiliyordum. | TED | مع عقلية متواضعة، كنت قادرا على تشكيل اتصالات أكثر ثراء مع الناس من حولي. |
Ama Etrafımdaki diğer insanlar korkup, geri çekilmediler bile. | TED | ولكن كان هناك آخرون من حولي الذين كانوا حتى لا يرتعدون. |
Bazen acı vericiydi, özellikle Etrafımdaki insanlar için. | TED | وقد كانت مؤلمة في بعض الاحيان خاصة لمن هم من حولي |
Etrafımdaki suyun üzerinde akıntıyla birlikte akan kan tabakasını fark ediyorum. | TED | لاحظت بقعة دم في الماء حولي ينظفها تيار النهر تباعا. |
noktası olup, kendi deneyimlerimi gözden geçirmeme yardımcı oldu, ve Etrafımdaki utanç ve zorbalık dolu dünyaya bakmaya başlayıp, yeni bir şey gördüm. | TED | فقد ساعدت في إعادة تأطير تجاربي لذلك بدأت أدرس عالم الإذلال و التنمّر من حولي و تبدت لي أشياء مختلفة. |
Ben Etrafımdaki enerjilerle bağlantılı bir enerji-varlığım. Bu bağlantıyı sağ yarıküremin bilinci aracılığıyla kuruyorum. | TED | أنا كائن ذو طاقة مرتبطة بالطاقة الموجودة حولي من خلال الإدراك الخاص بالنصف الكروي الأيمن |
Bir kere, bir sınıf arkadaşımın yatakhanesine girdim ve Etrafımdaki değerli eşyalarına bakarken onu izledim. | TED | ذات مرة، ذهبتُ إلى غرفة إحدى الزميلات، ورأيتها تشاهد مقتنياتها الثمينة حولي. |
Oynayalım hadi'' dedim. O an kafamı kaldırıp bakmamla tüm Etrafımdaki tüm çocukların oynamayı bırakmış bana baktıklarını gördüm. | TED | في هذا الوقت، نظرت حولي في المجموعة التي كنت بها، وتوقف جميع الأطفال عن اللعب وظلوا يحدقون بي. |
Ve yazmaya başladım çünkü Etrafımdaki insanların benim sorularıma cevapları yoktu. | TED | ولذا بدأت بالكتابة، لأن الناس من حولي لم يكن لديهم إجابات لأسئلتي. |
Korkumu tanıdıkça, benim ve Etrafımdaki herkesin, sevgiye karşı hudutsuz bir yere sahip olduğunu görüyorum. | TED | و كما اكتشفت خوفي اكتشفت أيضاً أنني و كل الذين من حولي لانمتلك حدوداً للحب |
O zaman içimde bir şeyin değiştiğini hissettim. Bu yüzden bağırdım ve çığlık attım, Etrafımdaki herkesin de aynı şeyi yaptığını fark ettim. | TED | حينها شعرت بشيء في داخلي يتغير، فبدأت أهتف وأصرخ، ولاحظت أن الجميع حولي كانوا يفعلون المثل. |
Yine de Etrafımdaki insanları nadiren tasvir ederim. | Open Subtitles | لكنّي نادرًا ما أرسم على الأشياء من حولي. |
Etrafımdaki şeylerin olabilme ihtimallerine karşı, artık kayıtsız değilim. | Open Subtitles | لقد أيقظت ببساطة الإحتمالات الحسية من كل شيء حولي |
Çünkü bu Etrafımdaki kişileri hayatlarından bezdirmiş olmalıdır. | Open Subtitles | لأننى لابد وأن أكون قد أحلت الحياة جحيماً لمن كانوا حولى |
Onu hissedebiliyorum... sanki biri boğazıma birşeyler tıkıyor gibi... sanki Etrafımdaki hava beni boğuyor gibi. | Open Subtitles | أستطيع أن أُحس به وكأن أحداً يخنقنى ويضغط الهواء من حولى |
Etrafımdaki her şey kötüye gitmedikçe hiçbir şey yapamayan bir kaderci olduğumu söylemiştin. | Open Subtitles | أتذكرى ما قلتهُ عن قدّري إنه لا يعمل مالم كُل شيء حوليّ يتحول إلى فوضى؟ |