Fakat, bir madde daha var; bu da teknolojinin sağlayabileceği faydalar çünkü bu basılmış statik bir içerik değil. | TED | ما زال هناك عنصر آخر، وهو الفوائد التي يمكن للتقنية أن تصنعها، لأنها ليست محتوى مطبوع وثابت. |
Ancak ''empati kuran teknoloji''nin hayatlarımıza getireceği faydalar bizi rahatsız eden sorunları çözmeye değer. | TED | ولكن الفوائد التي تأتي منها، تستحق أن نحل من أجلها المشاكل التي تثير قلقنا تجاهها. |
Bu faydalar, antik dönemde insanların düşüncelerini ölüyü onurlandıran mezarlara yönlendirmiştir ve gömmek daha yaygın hâle gelmiştir. | TED | ربما تكون هذه الفوائد قد غيرت نظرة الناس عن المقابر المصممة لتكريم الموتى، وأصبح دفن الموتى أكثر شيوعاً. |
Ve tabii bahsettiğim gibi bu maliyete değecek faydalar var. | TED | وبطبيعة الحال، كما ذكرت، التكلفة لها فوائد مقابلة. |
Demek ki bu eyalet nüfusunu teşkil eden tüm gelir gruplarına son derece somut ve yüksek miktarda maddi faydalar sağlayan bir yatırımdır. | TED | لذلك هذا استثمار يؤتي ثماره بشكل ملموس جداً لمجموعة واسعة من فئات الدخل في السكان للدولة و ينتج فوائد كبيرة وملموسة. |
Peki faydalar açısından farkı var mı? | Open Subtitles | و لكن هل يشكل ذلك فارقاً من ناحية الفوائد ؟ |
faydalar risklerden çok daha fazla ve paralitik bir saatte etkisini kaybeder, tamam mı? | Open Subtitles | الفوائد تفوق المساوئ و سيزول الشلل بعد ساعة حسناً؟ |
faydalar için göze alınan riskler hep vardır. | Open Subtitles | دائما يوجد نسبة ..أفضلية الأضرار على الفوائد |
Ve bu faydalar anlamlı olacaktır. | TED | ولا بد أن تكون هذه الفوائد مؤثرة. |
- Şehirlerimiz arasında müttefikliğin büyük faydalar getireceğini konuşmuştuk. - Doğru. | Open Subtitles | -لقد تكلّمنا عن الفوائد الكبيرة المتأتية من تحالف مدينتينا |
Sosyal faydalar gerçekten çıldırmış, çünkü... | Open Subtitles | الفوائد الاجتماعية مجنونة جداً لأن... |
Eğer başlayacak olursak bu topluma sağlayacağı faydalar... | Open Subtitles | الفوائد سترجع الى هذا المجتمع |
Bu ek faydalar hususu hoşuma gitti. | Open Subtitles | أحبّ صوت الـ"الفوائد". |
Sokaklarınızı çabuk ve hesaplı bir şekilde yenileyebilirsiniz. Anında görünecek faydalar sunabilir ve epey de popüler olabilir. | TED | بإمكانكم اعادة تصميم شوارعكم بسرعة وبأقل تكلفة وذلك قد يدّر فوائد مباشرة بالإضافة الى الشهرة الواسعة |
Bütün bunlar sağlık açısından getirileri açıklar ancak aynı zamanda önemli ekonomik faydalar da sağlayabilir. | TED | لذلك كل هذا يترجم إلى نتائج صحية أفضل، ولكن يمكن أيضا تحقيق فوائد اقتصادية كبيرة. |
Bu yatırımlar, sadece salgın için hazır olmanın ötesinde bize dikkate değer faydalar sunacaktır. | TED | ستوفر هذه الاستثمارات فوائد كبيرة أبعد من مجرد كونها مستعدة لمجابهة الوباء. |
Çok daha büyük faydalar. Daha fazla iş olanağı, çölleşmeyi tersine çevirerek iklimin yumuşatılması ve daha yüksek gıda garantisi. | TED | فوائد أكثر، نسبة توظيف أعلى، الحدّ من آثار تغيّر الطقس عن طريق القضاء على التصحّر وأمان غذائي أكبر. |
Sen bir sürü kendinizi koyun uzun vadeli faydalar ile tedavi için . | Open Subtitles | انتى تحملى نفسك الكثير من المتاعب لخوض تجربة علاج مع عدم وجود فوائد على المدى البعيد |