Zamâne dünyasında, yasadışı göçmenler hakkında olumsuz tek bir şey bile söyleyemezsin gibi. | Open Subtitles | في عالمنا اليوم، لا يمكنك قول أي شيء سلبي عن المهاجرين غير الشرعين |
10 kişiden dokuzu Latinler derdi, ama aslında Afrikalı göçmenler. | TED | 9 من أصل 10 أشخاص أخبروني إنهم اللاتينيون، إلا إنه في الواقع المهاجرين الأفارقة. |
Birçok kişi Asyalılar olduğunu farzeder, ancak gerçekte Afrikalı göçmenler. | TED | الكثير يفترض أن الآسيويين هم الأكثر تثقيفاً لكن الحقيقة هم المهاجرين الأفارقة. |
Güneyden göçmenler gelir ve tundra kuşlar ve yavrularıyla yaşam dolar. | Open Subtitles | يبدأ المهاجرون في التوافد من الجنوب وتحيى التندرة فجأةً بالطيور والفراخ |
Ve, Amerika'da alışıldık olduğu üzere, göçmenler, Meksikalılarla eş anlamlıydı. | TED | و كما يحدث عادة في أمريكا، تصبح الهجرة المرادف للمكسيكيين. |
Bu eğitim, politika ve dine ilişkin sorunlarda göçmenler hakkındaki çoğu tahminimiz yanlış. | TED | لذا بخصوص هذه القضايا التي تتعلق بالتعليم والسياسة والدين، الكثير من الأشياء التي نفترضها حول المهاجرين غير صحيحة. |
Çok çalışan göçmenler için ve yoksulluk döngüsünden kurtulma mücadeleleri için hâlâ bir şair olmaya çalışıyorum. | TED | ولا زلت أسعى لأكون شاعرًا من أجل المهاجرين المكافحين وكفاحهم للخروج من دائرة الفقر |
İkincisi, bu büyümenin çoğunu beyaz göçmenler oluşturuyor. | TED | ثانياً، تعود هذه الزيادة السكانية لعدد المهاجرين البيض. |
DB: göçmenler meselesinde, ülkede çok fazla göçmen olduğu ve bunun ekonomik bir maliyet getirdiği geçerli bir bakış açısıdır. | TED | ديڤيد برووكس: حول موضوع الهجرة دعنا نجيز وجهة النظر أننا لدينا كثير جدا من المهاجرين في هذا البلد، وهذا مكلف إقتصاديا. |
Karşılaştırma gösteriyor ki kayıtsız göçmenler Amerikalılara kıyasla çok daha az suç işliyor. | TED | نستنتج أنّ المهاجرين غير الشرعيين يتصرفون أفضل بكثير من المواطنين الأمريكيين. |
Bana söylediklerine göre en çok bıktıkları şey göçmenler ve mültecilerdi. | TED | وأخبروني أنهم قد سأموا أكثر من المهاجرين واللاجئين. |
Ve bu da size Rus göçmenler tarafından ulaşmış. | Open Subtitles | هو يؤمن بانها قد ادخلت اليكم بواسطه المهاجرين |
ABD'deki göçmenler futbolcu olsalar da olmasalar da, tehlikeli zeminde oynarlar. | TED | سواء كانوا لاعبي كرة القدم أو لا، يلعب المهاجرون إلى الولايات المتّحدة على أراضٍ خطرة. |
göçmenler eve para gönderir ama aynı zamanda yaşadıkları yerde büyük miktarda para biriktirirler. | TED | يرسل المهاجرون النقود إلى أوطانهم لكنهم يدخرون مبلغًا كبيرًا حيث يعيشون |
19. yüzyıl boyunca, göçmenler ve kentsel siyasi oluşumlar oy verme kültürünün canlı kalmasını sağladı. | TED | خلال القرن التاسع عشر، ساعد المهاجرون وآلات السياسة المدنية في إشعال ثقافة التصويت. |
Hayatlarını kazanmak için, hayatta kalmak için ve ayrıca gelişmek için ellerinden gelenin en iyisini yapan dünyanın her yerinden gelen göçmenler. | TED | مهاجرون حول العالم يفعلون أفضل ما يوسعهم ليحظوا بحياة، لينجحو وليزدهروا. |
Ve göçmenler için kiralık bir okulda 3 aydır gönüllü öğretmenlik yapıyordum. | Open Subtitles | وسأكون مدرسة متطوعة في أحد المدارس الخيرية وهي للمهاجرين لمدة 3 شهور |
Bufaloların yok oluşu ile, aç göçmenler yamyamlığa başladı. | Open Subtitles | بزوال الجاموس البري تحول المستوطنون الجياع لأكل لحوم البشر |
Bu aynı zamanda mülteciler, göçmenler ve haklarını kaybedenlere ses olanlar üzerinden yürütülen küresel tartışmalarda neyin eksik kaldığına da işaret ediyor. | TED | لكن هذا يدل أيضًا عن ما يكون غالبًا مفقودًا في الجدل العالمي حول اللاجئين، مهاجرين شرعيين وغير شرعيين، صوت المحرومين. |
Fakat yaşamanın sadece zor olduğunu değil aynı zamanda tehlikeli olduğunu da öğrendim. Çünkü Kuzey Koreli mülteciler Çin'de yasa dışı göçmenler olarak | TED | لكنني سريعاً ما إكتشفتبأنه لم يكن صعباً وحسب بل وخطر جداً أيضاً بما أن اللاجئين من كوريا الشماليةيُعدون في الصين |
Yahudi göçmenler Arapları, Araplar da onları kurtarıyorlardı. | TED | بعض المستوطنين أنقذوا عرباً و بعض العرب أنقذوا مستوطنين |
Yeni gelen göçmenler olarak zihinsel engelli yetişkinlere bakım sağlayan bir evin tavan arasında yaşıyorduk. | TED | كمهاجرين جدد، كنا نعيش في الطابق العلوي لمنزل خاص للعناية بالأشخاص ذوو إعاقات عقلية. |
Söz konusu göçmenler olunca bazıları bizim kadar yardımsever olmuyor. | Open Subtitles | بعض الناس لايشعرون بأنهُ شيء خيري حينما يتعلّق الأمر بالمهاجرين. |
ABD'de, Afrikalı Amerikalı işçiler, göçmenler ve kadınlar büyük ölçüde hariç tutuldu. | TED | ففي أمريكا تعرض العمال السود والنساء والمهاجرين إلى الاستثناء بشكل واسع. |
Yolculuk yapan zengin insanlar, göçmenler ve... tuhaf insanlar ve biz. | Open Subtitles | إناس أغنياء يسافرون ومهاجرون وغرباء ونحن |
Sadece göçmenler, karaborsasında bize bir servet kazandırabilir. | Open Subtitles | باللاجئين وحدهم، نجني ثروة معاً بالسوق السوداء. |