| Yapmak istediğim şey bir kişinin bir çift gözlük yapabileceğini sizlere göstermek. | TED | ما أريد فعله هو أن أبين لكم أنه يمكن أن تصنع نظارات. |
| Üçüncü dünya için ucuz gözlük ve füze güdüm sistemleri yapıyoruz. | Open Subtitles | نحن نصنع نظارات غير غالية للعالم الثالث ونظام القذائف الموجهة للناتو |
| Kendini belli etmemek için şapka, gözlük ve atkı takmış. | Open Subtitles | انه قبعة , النظارات الشمسية , وتحول الجميع شال قبالة. |
| Bu ucuz bir gözlük çifti bunu Venice Beach Boardwalk'ta satın aldık, biraz bakır kablo ve Home Depot ve Radio Shack'tan biraz malzeme. | TED | هذا هو زوج من النظارات الشمسية الرخيصة التي اشتريناها من ممر شاطئ فينيسيا ، وبعض الأسلاك النحاسية وبعض الاشياء من هوم ديبوت وراديو شاك. |
| Ta ki cinayet mahallinde kıza ait olmayan bir gözlük bulunana kadar. | Open Subtitles | نعم. حتى وجدوا زوج من نظارة الفتاة في مسرح الجريمة لا يُطابق. |
| Sana da gözlük onarma kiti ve biraz maltlaştırılmış süt topları . | Open Subtitles | أحضرت لكِ أنتِ طقم أدوات لإصلاح النظارة و بعض حلوى الشوكولا بالحليب |
| Bir keresinde, bütün akşam üç boyutlu gözlük takan bir adamla çıkmıştım. | Open Subtitles | ذات مرة، خرجت مع رجل كان مرتدياً نظارات 'ثلاثية الأبعاد' الليلة بأكملها. |
| Tel kesiciler, alarm şemaları gece görüşlü gözlük ve parlayan ışık çubukları. | Open Subtitles | إذاً، قاطع أسلاك، رسوم بيانية لنظام الإنذار، نظارات رؤية ليلية، وعصي متوهجة |
| İşi yapmanıza yetecek kadar gözlük, plastik patlayıcı ve cephaneyle sizi geri göndereceğiz.. | Open Subtitles | ممتاز وسنرسل لك الليلة ما يكفي من نظارات ومتفجرات بلاستيكية وذخائر للقيام بالمهمة |
| gözlük, sinsi gözler, terli kaş, ve iğrenç sarı bir ceket. | Open Subtitles | يرتدي نظارات , عيون ماكرة , جبين متعرّق ومعطف أصفر بشع. |
| Hepiniz muhtemelen Google'ın gözlük Projesini duydunuz. | TED | قد تكونون جميعا قد سمعتم ربما بمشروع نظارات غوغل. |
| İlk defa size mükemmel uyacak bir gözlük sahibi olabilseydiniz ve herhangi bir menteşe montajı gerektirmeseydi harika olmaz mıydı? Yani büyük bir ihtimalle menteşeleri kırılmayacak olsaydı. | TED | ألن يكون رائعا إن استطعت، للمرة الأولى، الحصول على نظارات تناسبك تماما ولا تتطلب أي تجميع مفاصل دون أن تنكسر المفاصل؟ |
| Ama fark edemediğim, bütün bu zamanı insanların nasıl rahatlıkla internetten gözlük sipariş edeceklerini bulmaya harcamışlardı. | TED | ولكن ما لم أدركه حينها هو أنهم قضوا كل ذلك الوقت في محاولة معرفة كيفية إقناع الناس بشراء النظارات عبر الإنترنت. |
| 1948'de İspanyol göz doktoru Jose Ignacio Barraquer Moner gözlük takmaktan usandı. | TED | في عام 1948، أخصائيّ البصريّات الإسبانيّ خوسيه أجناسيو باراكير مونر سئم استعمال النظارات. |
| gözlük takan kızlara ne derler bilirsin. | Open Subtitles | أتعرف ما يقولون عن الفتيات اللواتي يرتدن النظارات ؟ |
| Hiç çirkin gösterdiği için gözlük takmak istemeyen bir kadın görmediniz mi? | Open Subtitles | ألم تر مطلقاً امرأة لا تريد ارتداء النظارات لأنها تفسد منظرها؟ |
| gözlük takan erkeklerle ilgili bir teorim var. | Open Subtitles | لدي نظرية في الرجال الذين يرتدون النظارات |
| Saçlarınız daha açık renkti. Ufak, yuvarlak çerçeveli gözlük takıyordunuz. | Open Subtitles | شعرك كان أفتح و كنتِ ترتدين نظارة ذات عدسة دائرية |
| Eğer gözlük ya da lens takıyorsanız, elinizi kaldırabilir misiniz ? veya laserli ışın ameliyatı geçirdiyseniz ? | TED | هل يمكنك رفع يدك اذا كنت ترتدي نظارة نظر أو عدسات لاصقة، أو اذا كنت خضعت لعملية تصحيح نظر بالليزر؟ |
| Bize çift odaklı gözlük camlarını ve paratoneri verdi ve tabii ki Amerikan demokrasisinin kuruluşunda da yardımları oldu. | TED | اخترع النظارة ومانعة الصواعق، وطبعا كان هناك إسهامه في اختراع الديمقراطية الأمريكية. |
| Bu gözlük; bu bir röntgen gözlüğü. | Open Subtitles | الآن هذه النظارات الواقية؛ هم نظّارات اشعة سينية. |
| Bir maymuna gözlük takıp koca çirkin poposunu kapatırsam maymunluğu bırakıp daha çok bir... | Open Subtitles | كنت اعتقد انه اذا اخذت قردا واعطيته نظاره ذو زجاجه واحده وغطيت مؤخرته العملاقه القبيحه سوف يتوقف عن كونه قردا ويكون.. |
| Sonradan anlattığına göre, teyzem gözlük kullanmak zorunda olduğuna çok kızmış. | Open Subtitles | وكما أخبرتنا بالقصة لاحقاً كانت خجلة من فكرة إرتدائها للنظارات |
| Şapka, gözlük, baston, palto. | Open Subtitles | نحن زيفناها, القبعة والنظارات العصا, والمعطف |
| Bunlar gözlük değil, içi boş çerçeveler, sadece çerçeve, bakın. | TED | هذه ليست نظارة, إنها إطار خالى من العدسات, فقط اطار خالي من العدسات. |
| Belki de notların için gözlük lazım sana. | Open Subtitles | ربما أنت بحاجه لنظارة لأجل صفوفك المدرسية |
| Olay yerinde bulunan gözlük pabucu var ya? | Open Subtitles | قطعة الأنفَ مِنْ الأقداح في مشهدِ الجريمةَ. |
| Ve gözlük mercekleri... 17. yüzyıl ortalarında kullanılmaya başlandı. | Open Subtitles | ونظارات ثنائية البؤرة لم تخترع حتى منتصف عام 1700 |
| Karının üniversitede birkaç ders alması sorun ama çakma gözlük takıp, motosikletle şehri talan etmesi sorun değil? | Open Subtitles | لكن لا تمانع أن تضع نظارتها الخردة والتجوال فوق الدراجة؟ |
| - gözlük umurumda değil. | Open Subtitles | أنا لستُ من المهتمّين بالنظارات. |