| Çok da güzel değil. Benim gibi birinin nasıl bir şansı... | Open Subtitles | ليست جميلة جداً أى فرصة سينالها رجل مثلى |
| Ah, iyi. Anneniz sadece güzel değil, aynı zamanda zeki de. | Open Subtitles | إن والدتك ليست جميلة فقط ولكنها ماهرة أيضاً |
| Herşey güzel gidecek söz veriyorum Senin kadar güzel değil ama gene de güzel. | Open Subtitles | أعدك أن كل شيء سيكون على مايرام ليس جيداً مثلك ولكن جيد |
| Fakat evde bakım geride kalan aile üyeleri için pek güzel değil. | TED | ولكن العلاج في المنزل ليس لطيفاً لأفراد العائلة الذين على قيد الحياة. |
| Muhasebeyi pek ziyaret etmediğini biliyorum ama şu an nakit akışımız pek güzel değil. | Open Subtitles | أعرف أنك لا تزور قسم المحاسبات، لكن السيولة ليست جيدة في الوقت الحالي |
| Hayır. güzel değil. Birayı onlara ben verdim. | Open Subtitles | لا ، ليس جميلا ، لقد قدمت لهم هذه البيرة |
| Artık o kadar da güzel değil, değil mi, çocuklar? | Open Subtitles | ليست جميلة بعد الآن أليس كذلك ، أيها الأولاد؟ |
| Clara-san sadece güzel değil... Aynı zamanda çok da iyi. | Open Subtitles | حسنا, كلارا ليست جميلة فقط,إنها لطيفة أيضا, أليس كذلك؟ |
| Şimdi, diğer kızlar güzel değil demeliydi ,diye düşünüyor muyum ? Evet ama sen de mücadele yöntemini seçmelisin.. | Open Subtitles | هـل أعتقد أنه كـان عليه قول أن تلك الفتـاة ليست جميلة ، أجل لكن عليك اختيار معاركك |
| ..."Tahammül edilebilir ama beni cezbedecek kadar güzel değil." | Open Subtitles | هي مقبولة ولكن ليست جميلة بما فيه الكفاية لتفتنني |
| Bu... pek güzel değil ama hallederiz. | Open Subtitles | إنها ليست جميلة جدا لكن نستطيع أن نغلفها |
| Ama bu şekilde yaşamamız hiç güzel değil. | Open Subtitles | لكن الطريقة التي نعيش بها ليست جميلة أبدا |
| Hayır, hayır, hiç de güzel değil. | Open Subtitles | لا, لا, لا. هذا ليس جيداً لقد نفذت مني النقود. |
| güzel değil, şuna bak. Hiç güzel değil. | Open Subtitles | ليس لطيفاً, انتبه له, ليس لطيفاً على الإطلاق |
| güzel değil bu. Altı üstü eski bir oyuncak. | Open Subtitles | انها ليست جيدة, انها لعبة قديمة عتيقة |
| Göreceklerin güzel değil. | Open Subtitles | ما ستراه ليس جميلا |
| Yüzü güzel değil hiç çekici değil. | Open Subtitles | وجهها ليس جميل لا أظن بأن شخصيتها جذابة إطلاقاً |
| Sadece güzel değil, çok da düşüncelisiniz. | Open Subtitles | أنت لست جميلة فقط ، بل مُراعية أيضا |
| Diğer yerler gibi güzel değil burası. | Open Subtitles | هذا ليس لطيفا مثل الاماكن الاخرى |
| - güzel değil. Francis, anın tadını çıkar. | Open Subtitles | ليس جيّداً استمتع بهذه اللحظة (فرانسيس) |
| Güzel bir kadının yanında oturmak hoşuma gitti ama baktığım pek güzel değil. | Open Subtitles | من اللطيف أن أجلس بجانب جميلة، لكن المنظر ليس رائعاً. |
| Hannah'yı çektiği kadar güzel değil. | Open Subtitles | ليست أجمل من الصورة التي التقطتها لـ هانا |
| "Tavuklu Salata"nız da o kadar güzel değil. | Open Subtitles | صلصة الدجاج التي تعدينها؟ أجل أنها ليست طيبة إلى تلك الدرجة ماما |
| - Şirin, ama güzel değil. | Open Subtitles | - هي قطعة فطيرة ، لكنّها ليست لطيفة. |
| Buğday gibi tadı, ancak buğday kadar güzel değil. | Open Subtitles | إنه أشبه بعشب القمح، لكنه ليس جيّد بقدر القمح. |
| Eh, artık o kadar güzel değil. | Open Subtitles | حَسناً، هو لَيسَ جميلَ جداً جداً الآن. |