Öyleyse, gazeteciliğin hikayeleri tamamen küresel olarak ele almakta bu kadar geç kalmış olması şaşırtıcı görünüyor. | TED | لذلك، يبدو الأمر مذهلاً أن الصحافة كانت متأخرة جداً في تغطية القصص بطريقة عالمية صحيحة. |
Bütün fonksiyonlarım çalışsa bile, çok geç kalmış olacağız. | Open Subtitles | حتى لو كنت بكامل وظائفي سأكون بالفعل متأخرة جداً |
Okula geç kalmış olan Justin, sınıfa girince hocası "Habersiz Sınav!" | TED | إذ تأخر جستن على المدرسة و دخل الفصل مسرعاً ليسمع المدرس يقول أن هناك إمتحان مفاجىء |
Sadece okula git. Yalnızca dört saat geç kalmış olacaksın. | Open Subtitles | لا أحد، ما عليك إلا أن تذهب إلى المدرسة إذا أسرعت فلن تكون متأخراً إلا أربع ساعات |
Çünkü kürtaj için geç kalmış. | Open Subtitles | هذا لأنه كان متأخرا جدا إجراء عملية إجهاض. |
Bankaya vardığımızda da, çok geç kalmış olacağız. | Open Subtitles | بحلول الوقت الذي نصل فيه الى المصرف فسنكون متأخرين جداً |
Jacqueline, bir daha dönmeyeceğimizi anladığında ise çok geç kalmış olacak. | Open Subtitles | عندها ستدرك جاكلين اننا لن نعود ويكون الوقت قد فات عليها |
Bu gece sosyal iletişim ağında bir arkadaş aramak için çok geç kalmış sayılmazsın. | Open Subtitles | أنتِ تعلمين أن الوقت ليس متأخرًا للبحث في شبكة التواصل الإجتماعي عن مرافق لقضاء الليلة معه إما في المنزل أو في الخارج |
- Bu senin geç kalmış doğum günü hediyen. | Open Subtitles | هذا a عيد ميلاد متأخّر هدية لَك. |
Ama biz bir ay ve 400 yıl kadar geç kalmış durumdayız. | Open Subtitles | نحن تقريباً منذ شهر أربعمائة سنة متأخرة جداً؟ |
Belki saldırıya uğramıştır. Yine çok geç kalmış olabilir mi? | Open Subtitles | ربما واجهتها مشكلة أنتِ لا تعتقدين بأنها وصلت متأخرة جداً مجدداً ؟ |
İçeri buyur ettim ama müzik dersine geç kalmış. | Open Subtitles | طلبت منها أن تدخل ولكنها كانت متأخرة على درس الموسيقى |
Ancak Faşistlerin ırkçı yasalarına, çok geç kalmış bir temizlik tedbiri olarak, saygı duyulmalıdır. | Open Subtitles | لكن لابد أن يهتم الشخص بالقوانين الفاشيه كإجراء صحي تأخر كثيراً برأيي |
Başı öne eğik, geç kalmış gibi hızlı hızlı yürüyordu. | Open Subtitles | رأسه للأسفل,يمشي بسرعة و كأنه تأخر عن شيء ما |
Oğlunun, onu alması gerekiyormuş, ama geç kalmış. | Open Subtitles | الابن كان من المفترض ان يقلها، لكنه تأخر |
Sadece okula git. Yalnızca dört saat geç kalmış olacaksın. | Open Subtitles | لا أحد، ما عليك إلا أن تذهب إلى المدرسة إذا أسرعت فلن تكون متأخراً إلا أربع ساعات |
Seni anlıyorum ama o kadar beklersek çok geç kalmış oluruz. | Open Subtitles | أفهم ذلك، ولكن حينها سيكون الوقت متأخراً جداً |
Anlıyorum ama o zamanda çok geç kalmış olurum. | Open Subtitles | أفهم ذلك، ولكن حينها سيكون الوقت متأخراً جداً |
Geçen derse geç kalmış koridorda koşuyorum. | Open Subtitles | وأنا أجري في الطرقة، متأخرا جدا على الصف |
Durdurmak için dışarı çıkmış ama geç kalmış. | Open Subtitles | قال بأنه خرج مسرعا محاولا إيقافها. لكنه كان متأخرا كثيرا. |
- Ama zaten çok geç kalmış olabiliriz. - Bunun şu an önemsiz görünebileceğini biliyorum, ama sana söylesem iyi olur. | Open Subtitles | لكننا سنكون متأخرين جدا أَعْرفُ هذا قَدْ أَبْدو غير مهم الآن |
Daha uyuyacak gibi... ve uyandığında, çok geç kalmış olmalı. | Open Subtitles | .إنه نائمٌ في سلام .وحين يستيقظ يجب أن يكون الأوان قد فات .اسمعي أيتها الفتاة. |
Ya da iyileşmez ve geç kalmış oluruz. | Open Subtitles | أو لن يحلها وسيكون الأمر متأخرًا جدًا |
- Yemeğe geç kalmış demek. | Open Subtitles | -عشاء متأخّر |
geç kalmış olabiliriz. Bölüm onu buldu. | Open Subtitles | ربما قد تأخرنا جداً، "الشعبة" وجدوه |
Emin olana dek bekleseydik geç kalmış olabilirdik. | Open Subtitles | لذا لو اننا انتظرنا حتى نتأكد قد يكون فات الاوان |
geç kalmış sayılmazsın. Hapishanede bir okul var. | Open Subtitles | الأمر لازال في المتناول ثمة مدرسة في السجن |