| Günde bir dolar bana gereksiz bir masraf gibi geldi. | Open Subtitles | دولار في اليوم تبدو كأنها مصاريف غير ضرورية بالنسبة لي |
| Şu an, gereksiz ameliyatların bedavaya yapılmasına karşı olan bir yönetimin kontrolü altındayız. | Open Subtitles | نحن تحت مجموعة إدارةِ جديدةِ التي تُعبّسُ فوقنا الإجراءات الغير ضرورية المُؤَدّية مجاناً. |
| Nasıl işlediğini öğrenene dek... bu gereksiz korku yükünü sırtımızda taşımaya devam edeceğiz. | Open Subtitles | حتى نعرف كيفية عملة نحن سنواصل حمل هذا العبء الغير ضروري من الخوف |
| Yüzeyde mantıksız veya gereksiz görünen bir şey incelemeler sonunda mantıklı bulunabiliyor. | Open Subtitles | ما قد يبدوا ظاهريا منافيا للمنطق وغير ضروري بنى على تحليل سنوات |
| Ben gereksiz yere ona seni seviyorum diyerek onun ağına düştüm | Open Subtitles | لقد أصبحت محتجزه فى المتاعب بدون داعي عندما قلت له أحبك. |
| Tommy'nin ameliyatını, bazı aptal işlerden daha gereksiz yapan şey nedir? | Open Subtitles | ماذا تَجْعلُ جراحةُ تومي أيّ أقل ضرورية مِنْ البعضِ تَخطئ شغلاً؟ |
| Neden bu kadar harika, görkemli ve gerekli bir ürünün, insanoğlu için gereksiz bir acı nedeni olmasına izin verelim? | TED | لمذا نسمح لمنتَج عبقري ورائع ومهم مثل هذا أن يكون السبب في معاناة غير ضرورية للإنسانية؟ |
| Genel olarak, bu görevlerin birkaçının alt kümesinin makineleşmesi diğerlerini gereksiz kılmıyor. | TED | بشكل عام، كون المهام آلية في بعض الفروع لا يجعل من الأخرى غير ضرورية. |
| Çok aptal, çok gereksiz bir tasarım olduğunu... düşünebiliriz. | TED | لا. نعتقد بأنها ربما غبية جدا، وغير ضرورية للغاية. |
| Bana gereken son şey siz aptalların gereksiz yere daha çok dikkat çekmeniz. | Open Subtitles | الشيء الأخير الذي أحتاجه لفعلكم الغبي هو جلب مزيد من الإهتمام الغير ضروري. |
| gereksiz bir karışıklık olabilir bu ama bunun zorunlu olduğunu düşündük... | Open Subtitles | قد يكون هذا تدخل بلا داعي، لكننا ظننا أن هذا ضروري.. |
| gereksiz personelin çıkmasını istiyorum. - Bu yazıcıların hepsi sizin mi? | Open Subtitles | وأي شخص غير ضروري يخرج من هنا. كل هذه الطابعات لك؟ |
| Anladım ki söylemeyi planladığım şeyler artık gereksiz, Bay Lang. | Open Subtitles | أرى بأن ماخططت لقوله لا داعي له الآن سيد لانج |
| Aslında neden oradaki o gereksiz velveten cebe bir bakmıyorsun? | Open Subtitles | لمَ لا تتفقّد جيب حلّتك المخملي الذي لا داعي له؟ |
| Atış artığı testi yapmak da gereksiz, çünkü uzun zamandır suyun altındalar. | Open Subtitles | و التحليل سيكون من دون فائدة لأنهم كانوا تحت الماء لوقت طويل |
| bu son derece gereksiz bi kategorileme biçimi. | TED | هذا نموذج للتصنيف عديم النفع بشكل عالي. |
| Bu ay dik başlı salaklar için gereksiz test yapma kotamı doldurdum. | Open Subtitles | لقد أنهيت حصتي هذا الشهر بالفعل من الفحوصات عديمة الفائدة للحمقى العنديين |
| Şu an gereksiz riskler almak istemiyoruz.. | Open Subtitles | نحن لا نريد لكم لا لزوم لها تحمل المخاطر. |
| Bu biraz gereksiz geldi bana. Hepinizin vücutları harika durumda. | Open Subtitles | هذا لايبدو ضرورياً بالنسبة لي أنتم جميعاً في حالة رائعة |
| gereksiz riskler almakla ilgili hafızanda bir şeyler yok mu? | Open Subtitles | و لكن ألا تذكر ماقلته عن المخاطرة بلا داع ؟ |
| Mantık olarak eğer birbirimizi aldatmazsak savaş da gereksiz bir şey olur. | Open Subtitles | منطقياً,هذا قد يعني لو لم نخدع بعضنا فلن توجد أي ضرورة للحروب |
| Hala burada olmanın gereksiz olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | مازلت أعتقد أنه من غير الضروري بقائك هنا |
| Bilginiz olsun, bu gereksiz bir düzlem-ayırma örneğidir, fakat labda bunu sürekli yapıyoruz. | TED | تذكروا ، أنها نوع من تمرين غير مبرر للتفكيك، لكننا نفعلها في المختبر طوال الوقت. |
| Katılıyorum ama aslında bölümü, anlaşılmaz olaylar tarihi ve kesinlikle gereksiz değil. | Open Subtitles | أوافق لكنها في الحقيقة أنثروبولوجيا ما وراء الطبيعة وليست دون جدوى بالكامل |
| Sadece şirin ama gereksiz görünmüşlerdi. | TED | اعتقدنا انها غير ضروريه و لطيفة, في النهايه |
| Görüyorsunuz ya, ben buna tamamen gereksiz bir önlem derdim. | Open Subtitles | مثير للاهتمام، إنّي أرتأيتها وسيلة احترازية لا داعٍ لها البتّة. |