| Çünkü yıldızlar, galaksiler, kara delikler, robotlar -- hepsi çok havalı. | TED | لأنه، نعم، النجوم، المجرات، الثقوب السوداء، الروبوتات.. كل هذا شيء رائع. |
| Müdür Ödülleri'nin hepsini kazandığından beri kendini çok havalı zannediyor. | Open Subtitles | يظن نفسه رائع منذ أن حصل على جائزة أفضل المديرين |
| Ama artık aşırı havalı olan ve onun gibi olmak istediğim biri var. | Open Subtitles | لكن الآن قابلتُ إنسانة رائعة جداً و التي أريد أن أكون مثلها تماماً. |
| Bilgin olsun diye söylüyorum, lisede kimse havalı değildir ben bile. | Open Subtitles | لمعلوماتك، لم يكن أحد رائعاً في المرحلة الثانوية، ليس حتى أنا |
| Amerika'da sözüm ona demokrasi var amma okul bahçesinde havalı olan kraldır. | Open Subtitles | يفترض أن تكون أميركا دولة ديمقراطية ولكن في ساحة المدرسة، الرائع يحكم |
| Yani bilirsiniz, suç filmlerinde olan tüm o havalı şeyler. | Open Subtitles | تعرفين, كل تلك الاشياء الرائعة التي تريها فقط في الافلام |
| Oh, para basmak gibi havalı bir şey yapacaksın sandım. | Open Subtitles | وه توقعت ان تستطيع فعل شيء رائع مثل صناعة المال |
| Puanlar iyi olmalı, çünkü her zaman çok havalı olduğumu söylüyor. | Open Subtitles | ينبغي أن يكون جيدا لها ، لأنها تقول أني رائع جــدا |
| Annemle babamı aradım, beni almaya geldiler. Çok havalı, değil mi? | Open Subtitles | لأن أبي و أمي قد أقلعوا بالطائرة ليأخذوني للبلد, رائع جداً |
| Salak Hamur çok süper ama asıl havalı olan ne biliyor musun? | Open Subtitles | رائع هو معجوني السخيف لكنك هل تعلم ما هو الاروع منه ؟ |
| Ve Kamboçya'daki en havalı ikinci el araba satıcısı olacağım. | Open Subtitles | وسأغدو تاجر سيارات مُستعملة رائع هنا في مدينة سايم ريب |
| Şimdiden uyarayım, birazdan benim çok havalı biri olduğumu düşüneceksin. | Open Subtitles | مع ذلك علي تحذيرك أنت على وشك الظن أنني رائع |
| Şişe falan bulamadım ama ahırdan manyak havalı şeyler çıktı. | Open Subtitles | لم أجد علب فارغة لكني وجدت أشياء رائعة في الإسطبل |
| Şişe falan bulamadım ama ahırdan manyak havalı şeyler çıktı. | Open Subtitles | لم أجد علب فارغة لكني وجدت أشياء رائعة في الإسطبل |
| Bir arkadaşına zor bir seçim yapmış bir kişi havalı görünmemeliydi. | Open Subtitles | شخص قام بخيار صعب مع صديقه.. لا يجب أن يبدوا رائعاً |
| Bu harika ve havalı kek dükkânının sahibiyle tanışabilir miyim? | Open Subtitles | أود أن ألتقي بمالكي هذا المتجر الرائع والمذهل للكب كيك؟ |
| Peki şimdi bu havalı piyano klavyesine sahip olunca ne olacak? | TED | اذا ماذا يمكن عمله بواسطة لوحة المفاتيح الرائعة هذه |
| Yani, bir sürü havalı arkadaşın var artık. Emin misin? | Open Subtitles | انا اعني، انتي تملكين اصدقاء رائعين الأن، هل انتي متأكدة؟ |
| Birçok havalı yeni arkadaşın olacak. | TED | وسوف تقابل العديد من الاصدقاء الرائعين هناك |
| Sadece daha havalı gözüksün diye böyle bir şey uydurduk. | Open Subtitles | يعني نقل العلب قمنا بإختراع تسميه لنجعل الأمر يبدو أروع |
| vurulursam ya da bıçaklanırsam, bu çok havalı olur. | Open Subtitles | إذا أصبح مطعون مضروب، هو بارد. مهما. أحصل على الفلم الجيد. |
| Öyleyse Heo Joon Jae memurlardan daha havalı bir iş yapıyor. | Open Subtitles | إذا هو جون جي يقوم بعمل أكثر روعة من الموظف الحكومي |
| Bazen gel yanıma konuşalım, tatlım. Ben havalı olabilecek bir şeyler biliyorum. | Open Subtitles | تعالي ياعزيزتي وحدثيني في وقت لاحق اعرف ماذا يلزم المرء ليكون رائعا |
| Bana havalı olmayan olduğunca sorumlu yasal vasi de yeter. | Open Subtitles | حسنٌ، سأعتبر نفسي ذاك الذي ليس رائعًا والوصيّ عليك قانونًا. |
| Neden "havalı" olmak sizin için önemli? | Open Subtitles | دعونا نتحدث عن هذا. لماذا , لماذا هو مهم جدا عليك أن تكون باردة , هاه؟ |
| Şimdide korkor havalı çocuklar için mutfak mı oldu yani? | Open Subtitles | هل الرواق المطبخ الجديد مخصص للفتية الرائعون أو ما شابه؟ |
| O zaman ben de sizin gibi cafcaflı elbiseler alıp havalı partilere gidebilirim. | Open Subtitles | و سأتمكن عندها من شراء فساتين رائعه و أذهب إلى حفلات المحتالين كما تفعلين أنتِ |