Buraya gelirken hiç şansım olmadığını düşünüyordum. | Open Subtitles | أتعلم , أتيت إلى هنا بدون التفكير حتى أن لدي فرصة |
Bu kıza karşı hiç şansım yok, çok can sıkıcı. | Open Subtitles | من الواضح ليس لدي فرصة مع هذه الفتاة، التي تُحيرني بشدة |
hiç şansım olmadığını söylemiştin, ben de ne yaptığımı gösterdim. | Open Subtitles | لقد قلت انه ليس لدي فرصة لذا ظننت,ما الخطب |
Gerçekten nasıl hissettiğimi sana söylemeye hiç şansım olmadı. | Open Subtitles | لم تسنح لي الفرصة أبداً لأخبرك كيف شعرتُ نحوكِ في الحقيقة |
Ama hiç şansım olmadı... oğlumu... gömmek için. | Open Subtitles | لكن لم تواتني الفرصة أبداً لأدفن... ابني |
Daha yeni kocasının kafasını ezmişken hiç şansım olur muydu? | Open Subtitles | أنّى تكون لدي فرصة في علاقة معها، وقد محقت دماغ زوجها منذ قريب؟ |
Bu durumda hayır, hiç şansım yok. | Open Subtitles | في هذه الحالة، لا، ليس لدي فرصة. |
Ondan önce, onlardan önce, hiç şansım yoktu. | Open Subtitles | قبلها , قبلهم كان ليس لدي فرصة |
hiç şansım yok, ha? | Open Subtitles | ليست لدي فرصة, ها؟ |
hiç şansım yoktu. | Open Subtitles | لم يكن لدي فرصة. |
hiç şansım yoktu. | Open Subtitles | أنا لم تكن لدي فرصة |
hiç şansım kalmadı. | Open Subtitles | ليس لدي فرصة الآن |
Reaganla hiç şansım yoktu zaten. | Open Subtitles | لم يكن لدي فرصة مع "ريغن". |
hiç şansım yok | Open Subtitles | ليس لدي فرصة |
Oh, hiç şansım yok. | Open Subtitles | ليس لدي فرصة |
Ama hiç şansım olmadı... oğlumu... gömmek için. | Open Subtitles | لكن لم تواتني الفرصة أبداً لأدفن... ابني |