Annesi onu terk ediyor ve sen daha önce hiç görmediği kadınlarla annesinin odasında sikişiyorsun. | Open Subtitles | امها غادرت وانت تضاجع امرأة اخرى هي لم تراها من قبل ذلك وفي غرفة والدتها |
Annesi onu terk ediyor ve sen daha önce hiç görmediği kadınlarla annesinin odasında sikişiyorsun. | Open Subtitles | امها غادرت، وانت تضاجع امرأة ما هي لم تراها من قبل وفي غرفة امها |
Yarattığım şey dünyanın daha önce hiç görmediği türden bir tehlikeyi ortaya çıkardı. | Open Subtitles | يعد نسل تهديداً على الوجود، لم يراه العالم من قبل |
İnsanlar bu hastalığı daha önce hiç görmediği gibi, sağlık çalışanları da bu hastalığı daha önce görmemişti. | TED | أي على نصف قارّة. لم يرى الناس هذا المرض من قبل. لم يرى عاملو الصحة هذا المرض من قبل. |
Daha önce hiç görmediği bir mikrop ya da virüs. | Open Subtitles | نوع من المسبب المرضي أو العامل الفيروسي الذي لم يشاهده من قبل |
Birkaç yıl içinde insanoğlunun hiç görmediği meyveleri yetiştirmiş olacağız. | Open Subtitles | في خلال سنوات قليلة سنقدم للعالم فواكه لم يشهد لها مثيلاً |
"Bana üç ay ver ve sana daha önce Kara Rozet'in hiç görmediği türde bir iblis vakasına ait kanıt getireyim." dedin. | Open Subtitles | اعطني ثلاث شهور انت قلت وساسلمك الدليل على مؤامرة شيطانية محبي الشارة السوداء لم يرو لها مثيلا |
İki yıl içinde Amerikalıların daha önce hiç görmediği ve tatmadığı bir yoğurdu piyasaya süreceğiz. | TED | خلال سنتين، سننتج هنا زبادي لم تره أميركا قط ولم تتذوق مثله أبدًا. |
Karşınızda tarihin hiç görmediği büyüklükte bir Haçlı ordusu bulacaksınız. | Open Subtitles | سوف تواجه بالعديد من الحملات الصليبية على أعلى قوة وعتاد ممكنين.. |
May'in daha önce hiç görmediği yerlere seyahate çıktılar. | Open Subtitles | لقد سافروا إلى الأماكن المتوقعة, التى لم تراها (ماى)من قبل. |
Lynette oğlunun yüzünde daha önce hiç görmediği o bakışı gördü... ve onun, dinazorlardan etkilendiğinde... beyzboldan etkilendiğinde... ve trenlerden etkilendiğinde gördüğü yüzü düşündü. | Open Subtitles | لينيت) رأت نظرة على وجه أبنها لم تراها من قبل) وفكرت بالنظرة التي كانت على وجهه عندما أصبح مهووس بالديناصورات |
hiç görmediği büyükannesi orada yaşıyor. | Open Subtitles | ولديها جدة . لم تراها قط |
Annesi iltica etti, kendini tutuklattı şimdi de hiç görmediği babasının peşinden buraya geldi. | Open Subtitles | امه نفيت وهو تسبب في اعتقال نفسه وكيف يأتي هنا ليقابل ابا لم يراه |
Annesi iltica etti, kendini tutuklattı şimdi de hiç görmediği babasının peşinden buraya geldi. | Open Subtitles | امه نُفِيَت وهو تسبب في اعتقال نفسه والآن يأتي هنا ليقابل اباً لم يراه |
hiç görmediği oğlu. | Open Subtitles | الذي لم يراه قط |
O çirkin küçük adamı, babamın daha önce hiç görmediği belli oluyordu. | Open Subtitles | أستطيع أن أرى أن أبي لم يرى ذلك الرجل الوضيع القذر من قبل |
Saati, daha hiç görmediği küçük oğluna vermesini rica etti ondan. | Open Subtitles | سأله ان يوصل ساعته الى ابنه والذي لم يرى أبدا هذه الساعة |
Daha önce hiç görmediği bir şey gördü. | Open Subtitles | شاهد أمرا لم يشاهده من قبل |
Ve her şey geçti, korku dolu gecenin ardından, dünyanın daha önce hiç görmediği bir gün geldi. | Open Subtitles | و أخيرا بعد ليلة رعب خانقه جاء اليوم الذى لم يشهد العالم مثيلا له |
Ve her şey geçti, korku dolu gecenin ardından dünyanın daha önce hiç görmediği bir gün geldi. | Open Subtitles | و أخيرا بعد ليلة رعب خانقه جاء اليوم الذى لم يشهد العالم مثيلا له |
Üst düzey restorantımda bu insanların daha önce hiç görmediği bir parti veriyorum. | Open Subtitles | أنا ألقي حفلة في مطعمي (ميشلان) الراقي لهؤلاء الناس الذين لم يرو هذا من قبل |
Onu gördüğünde kız avazı çıktığı kadar bağırdı daha önce hiç görmediği bir adamı, | Open Subtitles | الفتاة بدأت بالصراخ عند رؤيته رجل لم تره من قبل |
Karşınızda tarihin hiç görmediği büyüklükte bir Haçlı ordusu bulacaksınız. | Open Subtitles | سوف تواجه بالعديد من الحملات الصليبية على أعلى قوة وعتاد ممكنين.. |