| Sonra kayıkhaneye gider, Malene'e içeri girmesine izin vermesi için seslenir. | Open Subtitles | ثم ذهبت الى بيت القارب, ونادت على مارلين لتسمح لها بالدخول |
| Biri, yemeklerin içeri girmesine, diğeri de dışarı çıkmasına izin verir. | TED | واحد يسمح للطعام بالدخول وواحد يسمح للطعام بالخروج. |
| İçeri girmesine izin vermelisiniz. Bana yardım edebilir. Sevdiğim kadın o. | Open Subtitles | اسمح لها بالدخول هي الوحيدة التي تستطيع مساعدتي |
| O şeylerden birinin bile içeri girmesine izin veremeyiz. | Open Subtitles | لايمكننا السماح لآولئك الآنذال بالدخول الى هنا |
| Eğer biri burada olsaydı, ...içeri girmesine izin verirlerdi. | Open Subtitles | إذا كان شخص ما هنا، ويمكن أن يكون بسهولة السماح له بالدخول. |
| Gökyüzünden başımıza Japon bombaları yağarken kapıları açtım ve bize sığınmak isteyen herkesin içeri girmesine izin verdim. | Open Subtitles | بينما كانت القذائف اليابانية تخترق السماء من فوقنا، قمت بفتح البوابات وسمحت بالدخول للجميع ليأتوا لنا |
| Bina yöneticisi dahil kimsenin içeri girmesine izin verilmiyormuş. - Ya da bakım elemanının. | Open Subtitles | و الا يؤجر بعد وفاته، ولا يسمح لأحد بالدخول أليه، ولا حتى مشرف المبنى |
| Tek yapmanız gereken şey kapıyı açıp içeri girmesine izin vermek. | Open Subtitles | وكل ما عليكم فعله هو السماح له بالدخول إلى قلوبكم. |
| Nihayet çıkagelip de kapıyı açtığım zaman, hemen girmezdi içeri, tıpkı bir kedinin içeri girmesine müsaade ettiğinizde yaptığı gibi. | Open Subtitles | وعندما يصل أخيرا وأفتح له الباب فإنه لا يدخل فورا نفس الطريقة التي يفعله القط عندما تسمح له بالدخول |
| Laverne, bence içeri girmesine izin versen iyi olur. | Open Subtitles | او سأقوم بتفجير هذا الباب لافيرن ، أعتقد أنه ربما يجب عليك السماح له بالدخول |
| Gazetelerle konuşmayacağız. Biz kimsenin içeri girmesine izin vermiyoruz. | Open Subtitles | لا نتحدث للصحافة ولا يمكن أن نسمح لأحد بالدخول |
| - Hayır içeri girmesine bile izin vermedim. | Open Subtitles | لا، لا، لا لم أسمح لها بالدخول إلى الداخل |
| Onlar gelene kadar kimsenin içeri girmesine izin verme. | Open Subtitles | رجالنا في الطريق إليك حتى يصلوا إليك ، لا تسمح لأى شخص بالدخول |
| Özür dilerim, Komiser. Hiç kimsenin içeri girmesine izin yok. | Open Subtitles | - آسف ايها الملازم,غير مسموح لأحد بالدخول |
| Adamı tanıyordu. Onun içeri girmesine izin verdi. | Open Subtitles | إنها على معرفة به وسمحت له بالدخول |
| Buraya gelirse, içeri girmesine izin vermemelisin. | Open Subtitles | إذا جاء هنا, لا تسمحي له بالدخول. |
| Kimsenin içeri girmesine izin vermeyiz. | Open Subtitles | ـ لكن لن نسمح لأيّ أحد بالدخول |
| Beni iyi dinle. İçeri girmesine izin veremezsin. | Open Subtitles | اسمعني لا يمكنك ان تسمح له بالدخول |
| Temizlik yapıyordum ve içeri girmesine izin verdim. | Open Subtitles | لقد كنت أنظّف وسمحت له بالدخول |
| Antonia'nın içeri girmesine izin vermiyorlar. | Open Subtitles | آنستي.. هم لن يسمحوا لـ"أنطونيا" بالدخول. |
| İçeri girmesine izin verme! | Open Subtitles | لا تدعيهِ يدخُلْ لا تدعيهِ يدخُلْ لا تدعيهِ يدخُلْ |