"işte o" - Translation from Turkish to Arabic

    • وذلك
        
    • ها هو
        
    • ذلك هو
        
    • و ذلك
        
    • إنه هو
        
    • هناك هو
        
    • ذاك هو
        
    • وكان ذلك
        
    • وبذلك
        
    • هاهو ذا
        
    • وعندها
        
    • وفي ذلك
        
    • و حينها
        
    • وتلك كانت
        
    • وحينئذ
        
    İşte o zamanlar arkadaşlarından birinin çıkarttığı sahte askeri kimlik kartıyla buraya geldi. Open Subtitles وذلك عندما ظهَر هُنا ببطاقَة عسكزيّة وهميّة التي حصَل عليهَا من أحد الأشخَاص.
    İşte o zaman bu aletlerin potansiyeli gerçeğe dönüşür. TED وذلك عندما يمكنُ أن تصبح إمكانات هذه الأدوات حقيقة واقعة.
    İşte evlendiğim adam diye düşündüm, işte o fiyakalı adam. Open Subtitles فكرتُ، ها هو الرجل الذي تزوجت به، هاهي تلك الأناقة.
    Hayır. Bak. İşte o orda ve onun geyiğinden kaçan bir çok avcı. Open Subtitles لا، أنظر، ها هو ومجموعة الصيادين يهربون من حربته
    Ve ben de "İşte o budur; bu kalsiyum karbonat." TED وقلت، ذلك هو هذا المحار، هذه كربونات كالسيوم.
    İşte o zaman tamam dedim.. Bir şekilde, hikaye, buzun içinde.. Open Subtitles و ذلك حينما برغم ذلك، حسنا ، الحكاية هي في الجليد.
    Hey sen. Dur! İşte o. Open Subtitles أنت، توقف، إنه هو الذي يظهر في الإعلان
    İşte o. Evine geliyor. Open Subtitles هناك هو. هو يعود للبيت
    İşte o zaman anladım ki, öyleyse kız hayran haykırışları bir süper güç gibiydi. TED وذلك عندما أدركت أن صراخ المعجبة ليس إلا قوة عجيبة.
    Ama günlüğümü almıştı ve geri almaya çalıştım. İşte o zaman bana vurdu. Open Subtitles لكنه كان عنده مفكرتى , وأنا حاولت أن أعيدها وذلك عندما ضربنى
    Sarah, onun dünyasıyla ilgilenmeme çok şaşırmıştı ve işte o zaman benim de savaşabileceğimi anladım. Open Subtitles . وذلك عندما قررت أننى يمكن أن أدخل حرب أيضاً
    - İşte o. İçerde, haydi yürüyün. -Yürüyün. Open Subtitles ها هو, إنه في الداخل, دعنا نتحرّك إنطلقوا
    Artık bunu gizlemene gerek yok. Yani, tamam, işte o geliyor. Open Subtitles لم تعدي بحاجة للتخفي بعد الان حسنا ها هو قادم
    Bak. İşte o. Sen açmak ister misin? Open Subtitles انظر، ها هو ذا، أتودّ الردّ على المكالمة؟
    Güneşi gören ve zamanı söyleyen keçi işte o. Open Subtitles ذلك هو العنز الذي يواجهه الشمس ويخبرنا بالوقت
    İlk gerçek çağrıyı işte o zaman anladım. Open Subtitles عندها أدركت أن ذلك هو النداء الحقيقي لي في الحياة
    İşte o zaman zaman paradoksunun kopyaları yani beni de yok edeceğini anladım. Open Subtitles و ذلك الوقت الذي عرفت فيه كنسخة زمنية متناقضة كنت أيضاً، محكوم عليه بالهلاك
    İşte o! Çok başarılı, dinleyin! Open Subtitles إنه هو ، إنه لامع استمع
    - İşte o. Open Subtitles - [رجل] هناك هو! اجلبه!
    İşte o gün seni her zaman seveceğimi biliyordum. Open Subtitles ذاك هو اليوم الذي عرفت به أنني سأحبك دومًا
    Her şeyin bittiğini sandık, işte o zaman kurtarma timini duyduğumuz zamandı. Open Subtitles واكتشفنا أن كل شيء انتهى وكان ذلك عندما سمعنا فريق الإنقاذ
    İşte o zaman ben bu resmi yayınlatacağım. Open Subtitles وبذلك الوقت سأنشُر هذهِ الصورة
    İşte o an, en enteresan andır çünkü o an, adamımızın aslında en zayıf olduğu dakikadır. Open Subtitles ولكن هاهو ذا يغمى عليه فجأة في لحظة خطرة حرجة
    İşte o zaman, mavi üniformalı kız Birleşmiş Milletler'le çocukları beslemek için köyüme gelmişti. TED وعندها أتت الفتاة ذات البدلة الزرقاء إلى قريتنا مع الأمم المتحدة لإطعام الأطفال.
    İşte o gün demir alan hayallerimi ne fırtınalar ne de deniz canavarları rotadan saptıramadı. Open Subtitles وفي ذلك اليوم، وُجِّه قاربي على الطريق بأنّ لا العاصفة والسفينة الضخمة سوف توقفني.
    İşte o zaman bu park yerinde meseleyi halleden sen ve ben oluruz. Open Subtitles و حينها سنتواجد أنتَ و أنا هنا بهذاالموقفنحلخلافنا.
    İşte o pislediği şey,sahnedeki bendim. Open Subtitles ويقضي حاجته فوق الحطام, وتلك كانت حالتي على المسرح
    İşte o zaman erkek polis yeniden ateş etti. İki el daha. Open Subtitles وحينئذ أطلق الشرطي النار مجددًا، مرتان

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more