Bu kimin yaptığı belli olmayan savaşların çok hakiki ihtimalini artıracaktır. | TED | هذا الأمر يرفع من إمكانية حدوث حرب مجهولة الأطراف. |
En önemlisi, araştırmalarımız gösterdi ki biz bu tehlikeli virüsün insanlara bulaşma ihtimalini ortadan kaldırabiiriz. | TED | الأهم من ذلك، أظهرت دراساتنا أنه بإمكاننا القضاء على إمكانية انتقال هذا الفيروس الخطير إلى البشر. |
Hiçbir iz olmadan on gün geçti. Bu kaçırılma ihtimalini güçlendiriyor. | Open Subtitles | عشرة أيام ومن دون أي أثر, احتمالية أنه مختطف في تصاعد |
Burada oturup dev karıncaların var olabilme ihtimalini tartışmaktan başka işiniz yok mu? | Open Subtitles | أليس لديكم ما تفعلونه أفضل من الجلوس و مناقشة احتمال وجود النمل العملاق؟ |
Aşağılara doğru göreceğiniz Duruşmada Bulunmama Puanı birisinin duruşmaya gelme ihtimalini belirtir. | TED | و ثم، نزولاً إلى الأسفل، ترى درجة عدم الحضور للمحكمة، و التي هي أيضاً إحتمالية أن شخص ما سوف يرجع إلى المحكمة. |
Böylece, bir ceset geldiğinde yardım isteme ihtimalini bileceğiz. | Open Subtitles | حتي عندما تأتي جثة إلى المشرحة سنعرف ما هو إحتمال أن تطلب المساعدة |
İkimizden birinin, seni temize çıkartmak için kaçma ihtimalini ikiye katlıyor. | Open Subtitles | لإن هذا يُضاعف من إحتمالات أن واحد منا سينجو لتبرئة إسمه |
Bir ısıtıcıdaki termal radyasyon gibi nötrinolar da çekirdeğe enerji pompalıyor ve yıldızın çökme ihtimalini arttırıyor. | TED | مثل الإشعاع الحراري في المدفأة، تضخ النيوترينات الطاقة إلى النواة، مما يزيد من إمكانية تقويض النجم. |
Krallığın kendine has bir saygınlığı vardır ki suikast ihtimalini azaltır. | Open Subtitles | هناك الكرامة في العائلة المالكة التي تمنع إمكانية إغتيالهم |
Krallığın kendine has bir saygınlığı vardır ki suikast ihtimalini azaltır. | Open Subtitles | هناك الكرامة في العائلة المالكة التي تمنع إمكانية إغتيالهم |
Şimdiyse bunun gelecekte olma ihtimalini görmezden gelemeyiz. | TED | واليوم، لا يمكننا أن نستبعد احتمالية حدوث ذلك مستقبلاً. |
Sezgilerin geçerliliği diye birşey var, kısaca birşeylerin ihtimalini örneklerinin akla ne kadar kolay geldiğiyle ölçmemiz anlamına gelir. | TED | هناك إرشادية التوفر، و الذي أساسا يعني أننا نقدر احتمالية أمر ما حسب سهولة حضوره إلى ذهننا. |
Ya da olur da kötü bir şey olursa, en azından tam bir felakete dönüşmesi ihtimalini indirgeyecek şeyler. | TED | أو على الأقل إذا حدثت أمور سيئة ستقلص من احتمالية أن تصبح كارثية تماما |
Eminim ki bunun bir tuzak olabilme ihtimalini de gözden geçirmişsindir. | Open Subtitles | أوقن أنّه جال في بالك احتمال أنّ البلاغ كان محض كمين. |
Bu önerdiğiniz şey, evlilik dışı çok fazla seksin olma ihtimalini arttırır. | TED | ما كنت اقول انه سيزيد من احتمال حدوث الكثير من الجنس خارج اطار الزواج |
Bu yüzden haklı olma ihtimalini hesaba katmak zorunda kaldım. | TED | كان علي الأخذ بعين الاعتبار احتمال صواب ما يقوله. |
Yenilgi ihtimalini dikkate bile almayacak kadar başarı öngörülerinizde rahat. | Open Subtitles | مُريح جداً في تنبؤاتِكَ مِنْ النجاحِ إلى حتى بإعتبار إحتمالية الهزيمة |
Bu olayların terörizm olduğu ihtimalini giderek azalıyor. | Open Subtitles | أنّ مسؤوليّة مجموعة إرهابيّة عن الحادث أمر يتناقص إحتمال حدوثه بإستمرار |
Şüphesiz bu durum, insanların bu yollarla zarar görebilecekleri ihtimalini aşırı abartmalarını sağlayarak bizzat bize zarar vermek isteyenlerin eline koz veriyor. | TED | بالتأكيد يتسبب ذلك في أن يبالغ الناس في إحتمالات أنهم سيتأثروا سلباً بهذه الطرق المتنوعة، ويعزز من قوة الإرهابيين الذين يريدون تخويفنا. |
Ancak bilmeye cesaret etmek, anlamaya cesaret etmek demek, yanlış olabileceği ihtimalini göz önünde bulundurmak demektir. | TED | لكن الجرأة للمعرفة الجرأة للفهم تعني المخاطرة باحتمالية كونكم على خطأ. |
Aldınız her nefes nüksetme ihtimalini artırır, acele dışarı çıkalım. | Open Subtitles | كلّ نَفَسٍ يزيد من فرص الإنتكاسة لذا عجّلوا في الخروج. |
NBC'nin bilgisayarları gelen ilk sonuçlara göre senatör Kennedy'nin kazanma ihtimalini 22'ye 1 olarak hesaplıyor | Open Subtitles | ، مع وصول النتائج المبكرة كمبيوتر ال ان بي سي يضع احتمالات قاتمة لفوز السيناتور كينيدي |
Buradan asla çıkamayabileceğimiz ihtimalini de düşünmeliyiz. | Open Subtitles | أرجو أن تضع بالحسبان امكانية عدم خروجنا من هنا |
Ama bu hayat seni seçti ve seni başka bir gücün yönlendirdiği... neler göreceğini bu gücün belirlediği... ihtimalini yok sayamazsın. | Open Subtitles | لكنها الحياة التي إختارتك وأنت لا تستطيع إنكار الإمكانية بأن تلك القوة الأخرى توجهك |
Fidye talebinde bulunulmadı ve bu da kaçırılma ihtimalini eliyor. | Open Subtitles | حسناً ، لم يكن هناك طلب فدية بحيث يستبعد ذلك الإختطاف |
En azından ölüme yaklaşma tecrübesi sırasında bir çeşit psişik transfer gerçekleşebileceği ihtimalini kabul edemez misin ? | Open Subtitles | هل يمكنكى على الأقل أن تقرى بإحتمال أنه أثناء تجربة الإقتراب من الموت حدث إنتقال روحى ؟ |
Başkentteki işe seni önerdiğim için oraya taşınma ihtimalini umursamadığımı mı sanıyorsun? | Open Subtitles | تظنين لأنني أوصيت بك لوظيفة العاصمة أنني لا أهتم باحتمال انتقالك للعاصمة؟ |
Sana kendimi neden savunduğumu bilmiyorum ama şey olma ihtimalini dikkate aldım dediğimde bana inanmalısın. | Open Subtitles | أنظري لا أعلم لماذا يجب أن أبرر لنفسي أمامك ولكن صدقيني عندما أخبرك لقد أخذت الأعتبار بأحتمالية |