Ve bu da en fazla sayıda insanı memnun edecekti. | TED | و هذا ما سيتسبب في إسعاد العدد الأكبر من الناس. |
Silah ve uyuşturucu hareketlerinde çeşit çeşit insanı bir araya getirdik. | TED | فييما يخص السلاح والمخدرات كليهما، لقد جمعنا مزيجا جميلا من الناس. |
Ondan beri, birçok insanı hayal edilemeyecek bir şekilde birbirine bağladı, kayıp kardeşleri buluşturdu, hayatları kurtarıp, devrimler başlattı | TED | منذ ذلك الوقت فقد ساعدت في ربط الناس بشكل لا يصدق لم شمل الأشقاء حفظ الأرواح و إحياء الثورات |
Sana bir şey veren ölmüş insanı boş ver, geçmiş geride kaldı. | Open Subtitles | الشخص الميت الذي يعطيك شيء لا تهتمّي به . إنّ الماضي ذاهب. |
Allah insanı bir kadın ve bir erkekten yarattı Amr, seni karnında taşıyan anaya saygın, bütün kadınlara yansımalı. | Open Subtitles | خلق الله الإنسان من ذكر واحد و أنثى واحدة عمر , يجب عليك أن تحترم رحم الأم التى أنجبتك |
İnsanı iyi olduğu şey için kullanıyoruz: Farkındalık, algı ve karar verme. | TED | نحن نستخدم البشر فيما هم جيدون فيه: الوعي و الإدراك واتخاذ القررات، |
Her gün aynı şeyleri tekrar tekrar anlatan birini dinlemenin ilgileniyormuş gibi rol yapmanın insanı nasıl boğduğunu bilemezsiniz. | Open Subtitles | لن تتخيلوا كم كان هذا مملاً حقاً لتسمع شخصاً يتحدث عن نفس الشئ يوم تلو الأخر والتظاهر لكونك مهتماً |
Ama bununla alakalı asıl çarpıcı olan sadece ne kadar insanı kandırdığı değil. | TED | ولكن ما كان مذهلًا حولها حقيقةً ليس مجرد أنها خدعت العديد من الناس. |
Görüldüğü gibi o kadar güçlü bir şey ki daha fazla insanı almak istiyorduk ve bunun nasıl yapacağımızı keşfettik. | TED | أيضا، بوضوح، لكن كان شيئا قويا، لقد أردنا أن نجرّب ونحضر مزيدا من الناس و كان باستطاعتنا معرفة كيف نفعلها. |
Dolayısıyla, daha fazla insanı iyileştiren ilaçlar üretmeye yönelik teşvikler daha çoktur. | TED | إذاً الحوافز هي أكبر بكثير لإنتاج الأدوية التي تعالج المزيد من الناس. |
Herkes onun dünyanın en mutsuz ve cimri insanı olduğunu bilir. | Open Subtitles | و الكل يعلم بأنّه أكثر الناس بُؤساً وبُخلاً على وجه المعمورة |
Öte yandan sevilen bir insanı taklit etmeye çalışıp hüsrana uğradı. | Open Subtitles | فقط حالة أخرى مهوس تحاول التقليد الناس الشعبيون ويفشلون فشلا ذريعا. |
Bir düzine insanı etkilemek için ne mükemmel bir fırsat. | Open Subtitles | يا لها من فرصة مدهشة للتأثير على العشرات من الناس |
Aman Tanrım hava ne kadar da sıcak, insanı susatıyor. | Open Subtitles | يا ألهي، الشخص يعاني عطشا شديدا في مثل هذا الحر. |
Olmam gereken kişi olamadım çünkü bir insanı benden kopardın aldın. | Open Subtitles | لستُ الشخص الذي يُفترض بي أن أكونه لأنّك سلبت أحداً منّي |
Düşündüğü insanın mutluluğunun sebebi, düşünen insanı mutsuz etse bile. | Open Subtitles | حتى لو كان سبب السعادة يجعل الشخص الأول غير سعيد |
Yine, insanı sürecin içinde tasarlamakla başlıyoruz. | TED | مرة أخرى، نبدأ بتوظيف الإنسان داخل العملية. |
Bana göre yapay zekânın amacı insanı, makine zekâsı ile güçlendirmektir. | TED | أعتقد أن الهدف من الذكاء الاصطناعي هو تمكين البشر بذكاء الماكينات. |
Mini minnacık molekülleri aşıp rahatça geçmektense, artık her bir su molekülünü geçmek ve herhangi bir yere gitmek bir başka insanı itmek kadar zor olacaktır. | TED | فبدلاً من السباحة في جزيئات صغيرة، يصبح الآن كل جزييء ماء مثل شخصاً أخر عليك إبعاده لتصل إلى أي مكان |
Ama bir oda dolusu insanı üç kişiye indirmek zorundasın. | Open Subtitles | لكن عليك تقليص هذه الغرفة المليئة بالأرقام إلى ثلاثة أشخاص |
Bir çizgi, bir insanı öldürdü. Olayın büyüklüğünü anlamıyor musunuz? | Open Subtitles | قُتل إنسان على يد شخصية كرتونية، ألا تقدّر خطورة ذلك؟ |
İnsanı mutlu eder, aç hissettirmez ve daha iyi uyursunuz. | Open Subtitles | وهذا يجعلك سعيداً ، وغير جائع ويجعلكَ تنام بشكل أفضل |
standart bir insanı temsil ediyor. Adamın içindeki tüm çemberler ise, vücudunuzu oluşturan hücrelerin tümü. | TED | كائن بشري بصفة عامة وكل الدوائر في هذا الرجل هي عبارة عن الخلايا التي تتركب منها أجسامنا |
Bir vampirle anlaşma yapıp, cinsel hizmet karşılığı vampirin kanını alıp satan insanı. | Open Subtitles | البشري الذي قام بالمتاجرة بالخدمات الجنسية مع مصاص دماء في سبيل بيعه لدمه |
Gidemezsin. Çok fazla insanı uyarmalıyız. Polis buna asla izin vermeyecektir. | Open Subtitles | لن تتمكنى، يجب أن نحذر أناس كثيرون الشرطة لن تسمح بذلك |
Özel askeri eğitimleri olduğunu düşünüyoruz, ve şimdi bir vurgun daha yaptılar ve başka bir masum insanı daha öldürdüler, Charlie. | Open Subtitles | نحن نعتقد بأنه قد تلقوا تدريب عسركي خاص وها هم قد بدؤوا يضربون ثانيةً وقد قتلوا شخصا بريئا آخر يا شرالي |
İlk tahminim, bu çöp torbasındaki toplam kütle, tüm insanı kapsamaz. | Open Subtitles | كتخمين أولي الكتلة كاملة في هذا الكيس لا تساوي انسان كامل |
Bunların insanı gülümsetebilme gücü inanılmaz güldürmesi, bazen ağlatabilmesi. | TED | إنها رائعة كيف يمكن لهذه الأشياء تجعلك تبتسم أو تضحك أو ربما تبكي في أوقات أخرى |
İnsanı hayatta tutan tek şey budur. Sadece kurduğu düşler. | Open Subtitles | هذا ما يُبقي المرء حياً يجب أن يكون لديه حلم |