Ve ben gerçekten l iyi olup olmadığını görmek için tarafından gelen teşekkür ederiz. Bu tatlı oldu. | Open Subtitles | و أنا أقدر حقاً قدومك لرؤيتي إذا كنت بخير ، هذا كان لطيفاً |
Az önce, feci şekilde elimi yaktım ve nezaketen, iyi olup olmadığımı sordum kendime. | Open Subtitles | أنا فقط أحرقت يَدِّي وأنا سَألتُ نفسي إذا كنت بخير. |
- Biri gidip onun iyi olup olmadığına bakmalı. | Open Subtitles | يجب أن يبحث عنها أحد ويتأكد إن كانت بخير |
Onun iyi olup olmadığını bilmiyorum. Ölü de olabilir, her yer kan içinde. | Open Subtitles | لا أعلم إن كانت بخير, ربما تكون ميـّتة, لكن هناك دماء في كل مكان |
Senin iyi olup olmadığına bakmak için geri döndüğümde salyan ve kanlar içinde yerde yatıyordun. | Open Subtitles | وقد عدت لأرى إن كنت بخير وها أنت ذا ممداً على الأرضية ملطخاً بالدم وتهذي |
İyi olup olmadığını bilmek istesen onunla konuşursun. | Open Subtitles | إذا أردت أن تعلمي ما إذا كان بخير فعليك التحدث معه |
- Ya da Judas olsaydı sorar mıydın iyi olup olmadığımı? | Open Subtitles | هل كنت لتسألني عن مزاجي |
Ben! Lütfen gidip iyi olup olmadığına bakar mısın? | Open Subtitles | بين هل يمكنك من فضلك أن ترى إن كان بخير ؟ |
Aradı ve senin iyi olup olmadığına bakmamı söyledi. | Open Subtitles | لقد أتصلت بي لكي ترى إذا كنت بخير لم أكن أعلم عن ماذا كانت تتحدث |
- Bu da neden yere eğildiğini açıklar iyi olup olmadığını kontrol etmek istemişti. | Open Subtitles | هذا يفسر لماذا أنحني ليفحصك ليرى إذا كنت بخير |
Hapiste olduğunu söylediğimde ilk sorduğu şey iyi olup olmadığın. | Open Subtitles | عندما أخبرته أنك في السجن أول شئ سألني عنه كان إذا كنت بخير |
iyi olup olmadığımı bilmek istemiştir sadece. | Open Subtitles | موقنة أنه يود معرفة ما إذا كنت بخير فحسب |
Ya o telefonu cevaplar ve iyi olup olmadığını öğrenirsin yada beni yatak odana götürürsün. | Open Subtitles | يمكنك تلقي المكالمة ورؤية ما إذا كانت بخير أو يمكنك أخذي إلى غرفتك |
Aradan zaman geçip de yatağa gelmeyince, iyi olup olmadığına bakmaya gittim. | Open Subtitles | نعم وعندما هي لم تعد الى السرير ذهبت كي ارى ان كانت بخير |
Onunla ayrildiginizi duydugumda, yalnizca onun iyi olup olmadigini görmek için onun evine gittim, çünkü onun senden ne kadar çok hoslandigini biliyordum. | Open Subtitles | عندما سمعت أنك إنفصلت عنها ذهبت إلى منزلها فقط لأرى ما إذا كانت بخير لأنني أعرف مدى حبها لك |
Demek istediğim bir deprem oldu ve iyi olup olmadığını bile bilmiyorum ve çocuğumu taşıyorsun. | Open Subtitles | أعني، كان هنالك هزة أرضية ولا أدري إن كنت بخير أم لا وأنت تحملين طفلي |
Bana iyi olup olmadığımı nasıl sorarsın? | Open Subtitles | كيف يمكنكِ سؤالي إن كنت بخير ؟ |
Durun. İyi olup olmadığını göreyim Lütfen. | Open Subtitles | أنتظري , يجب أن أرى إذا كان بخير , من فضلك... |
İyi olup olmadığını, geri gelip gelmeyeceğini bilmemek. | Open Subtitles | الجهلُ ما إذا كان بخير الجهلُ ما إذا كان سيعود... |
- Ya da Judas olsaydı sorar mıydın iyi olup olmadığımı? | Open Subtitles | هل كُنت لتسألني عن مزاجي |
Sonrasında düşünebildiğin tek şey, iyi olup olmadıklarıdır. | Open Subtitles | وإذن, فالأمر الوحيد الذي ستفكر فيه هو إن كان بخير. |
Bak, benim için endişelenmiş, iyi olup olmadığımı görmek için gelmiş, ki evet bu aptalca ama suç değil ya affedilmez bir günah hiç değil. | Open Subtitles | إنها كذلك، كانت قلقة بشأني وجاءت لترى إن كنتُ بخير وهو غباء، ولكنها ليست جريمة أو خطيئة مميتة |
İyi olup olmadığınızı soracaktım ama pek iyi olmadığınızı görebiliyorum. | Open Subtitles | أنا عائد للضفة الأخرى إذا كنتِ بخير سيدتى ولكن لا يبدوا أنكِ بخير على الإطلاق |
Senin iyi olup olmadığını bakmaya geldiğimi hatırlıyorum. | Open Subtitles | أتذكر دخولي لأعرف إن كنتِ بخير. |
Sadece iyi olup olmadığını öğrenmek istiyorum. | Open Subtitles | أنا فقط أريد أن أعرف أنك بخير هذا كل شيء |
Onun iyi olup olmadığına bakmalısın. Çünkü bizimle konuşmuyor artık. | Open Subtitles | ربما يمكنك الذهاب لترى اذا كان بخير ' هو لَنْ يرضى ان يَتكلّمَ معنا. |