"iyimser" - Translation from Turkish to Arabic

    • متفائلة
        
    • التفاؤل
        
    • متفائلاً
        
    • متفائلين
        
    • المتفائل
        
    • تفاؤل
        
    • متفائلا
        
    • بالتفاؤل
        
    • متفائلون
        
    • إيجابية
        
    • المتفائلة
        
    • متفائل
        
    • تفاؤلا
        
    • تفاؤلك
        
    • الإيجابية
        
    İşlerin yolunda gittiği için dünya görüşünün biraz iyimser olduğunu düşünmüştüm. Open Subtitles إعتقدت محلك سيقوم بعمل جيد نظرتُكِ للعالم تبدو قليلاً متفائلة جداً
    İyimser olmak istiyorum ama bir kadın olarak aynı zamanda cinsel anlamda aktif görülmek ve yetkili bir profesyonel olmak zor. Open Subtitles إنّني أحبّ أن أبقى متفائلة ولكن كوني إمرأة فمن الصعب أن أعتبر كشخص مولع بالجنس ومنافس في مهنته في الوقت عينه
    Ama koru körüne atlayıp her şeyin iyi olacağını düşünenen çok iyimser bir penguenseniz, yere vardığınızda kendinizi param parça görebilirsiniz. TED لكن لو كنت بطريقاً شديد التفاؤل يقفز فقط وعيناه مغمضتان على أمل الأفضل، فقد تجد نفسك في ورطة عندما تصطدم بالأرض.
    Ama inanılmaz iyimser olmanıza izin veren çok daha iyi bir benzetme var ve o benzetme de elektik endüstrisi. TED لذا فهناك تمثيل أفضل بكثير يجعلك متفائلاً بصورة لا تصدق وهذا التمثيل هو صناعة الكهرباء.
    Önemli sorunlarla yüzleşen bağımsız adamlar olarak iyimser olmayı seçtik. Open Subtitles كرجل حر يواجه تحديات هامة نحن نختار أن نكون متفائلين
    Ayrıca, iyimser dil çok önemli. TED من جهة أخرى، الخطاب المتفائل مُحَبَّذ جدا.
    Ve sonra teknoloji var -- basit, umut dolu, iyimser, hep genç. TED و عندها نجد التكنولوجيا -- أكثر بساطة ومفعمة بالأمل، متفائلة ودائمة الشباب.
    Ve tabii ki bana sorarsanız, size gerçekten iyimser bir bakış açısı vereceğim. TED وبطبيعة الحال, اذا سألتموني, سأعطيكم وجهة نظر متفائلة جدا.
    Jake, bana iyimser rakamlar verme. - Ben rüzgara göre yön değiştirmeyen... kaç oyumuz var onu bilmek istiyorum. Open Subtitles جاك أرجوك لا تعطينى أرقام متفائلة أكره التفؤل.
    Bence, sizin de göreceğiniz gibi, iyimser olmak için nedenler var. Çünkü, en iyisini daha görmedik diye düşünüyorum. TED وأعتقد ، كما سترون ، أن هناك أسباب تدعو إلى التفاؤل. لأنني أعتقد أن الأفضل لم يأت بعد.
    İzlemesi güç fakat ama onlara iyimser bakmanız gerekir çünkü resimlerdeki korkunç şeyler artık onların var olmadığı şendlendirici bir gerçek ile eşleşirler. TED من الصعب مشاهدتها، لكن يجب أن تشاهدوها مع التفاؤل لأن فظاعة هذه الصور سيقابلها إنفراج راقي بمعرفة أنها لم تعد موجودة.
    Umutlu olmak, saf bir iyimser olmak veya insanlığın yüzleştiği trajediyi göz ardı etmek demek değildir. TED أن تكون مفعماً بالأمل لا يعني أن تكون متفائلاً ساذجاً وتتجاهل المأساة التي تواجهها الإنسانية.
    İyimser olduk, sırlardan ilham aldık, rehabilitasyon potansiyelini konuştuk. Open Subtitles بإبقاءه متفائلاً نوحي له بالثقة نتكلّم معه حول إمكانية إعادة تأهيل
    Statükoyla uğraşmaya başlarsan buna pek iyimser yaklaşmayabilecek insanlar vardır. Open Subtitles أنتبدأتالعبثمعالوضعالراهن، أنهم قومٌ ما ليسُ متفائلين بشكل كبير مع ذلك
    Ama Sunnyvale'e ümit, sihrini parlak bir teneke kutuda... taşıyan ihtiyar bir iyimser tarafından verildi. Open Subtitles لكن الأمل يتحسس لتوه سانيفيل، متمثلاً في زي المتفائل الكهل الذي يحمل سحره في علبة صفيح لامعة.
    Ve bunların hepsi bir araya geldiği zaman, sıtmanın kökünü kurutabileceğimiz konusunda bayağı iyimser olacağım. TED وبالتالي إذا تمكنا من جمع كل هذه العناصر فكلي تفاؤل بأننا سنتمكن من القضاء على الملاريا
    Ama bana gelince; benim iflah olmaz bir iyimser olmamın başka bir sebebi daha var. TED ولكن بالنسبة لي، وثمة سبب آخر أن يكون متفائلا لا شفاء منه.
    Tüm bunlar geleceğe iyimser bakmanızı sağlamaz da ne yapar? TED كيف يمكن أن لا يجعلك نشعر بالتفاؤل في المستقبل؟
    Her dört İngiliz'den üçü kendi ailelerinin geleceği konusunda iyimser olduklarını söylediler. TED من كل أربعة أشخاص بريطانيين، ثلاثة قالوا بأنهم متفائلون بمستقبل عائلاتهم.
    Kendimi her zaman, bardağın yarısı dolu diye düşünen, iyimser ve hevesli biri olarak görürüm. Open Subtitles أصف نفسي بأني حماسية و إيجابية و من النوع الذي يفكر دائماً في أن الكوب نصفه ممتلئ
    Üretim artışına dair iyimser varsayımlarınız olsa bile, o ince tersine dönüşü yapacak. TED وحتى بوجود بعض الافتراضات المتفائلة حول نمو الإنتاج، فسيؤدي ذلك إلى تحول طفيف.
    Moskova saldırısıyla ilgili iyimser bir şey duyan var mı? Open Subtitles هل سمع أي شخص عن بعد متفائل بشأن هجوم موسكو؟
    Çünkü Mısırlılar yıllardır olmadıklarından daha iyimser, dinsel-laik çizgisinde düşünebileceğimizden de daha az bölünmüşlerdir ve demokrasinin isteklerine hazırlardır. TED لأن المصريين أكثر تفاؤلا مما كانوا عليه في سنوات مضت، أقل انقساما بكثير حول خطوط التماس الدينية العلمانية مما كنا سنتوقع ومهيئين لمطالب الديمقراطية.
    DB: Sanırım aşırı iyimser davranıyorsun. TED ديڤيد برووكس: أعتقد أنك مغالية في تفاؤلك.
    Kendimce iyimser bakış tekniğini kullanıyorum. Open Subtitles في أفكاري أستخدم التقنيات للرؤية الإيجابية

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more