| Dean, tüm bunlar bittiğinde, benim kendi yoluma gitmeme izin vermelisin. | Open Subtitles | دين عندما ينتهي كل هذا عليك أن تدعني أذهب في طريقي |
| Bir derse daha gelmeme izin vermelisin. | Open Subtitles | حسناً ، يجب عليكِ أن تدعيني أن أحضر إلى درس تنسٍ آخر |
| Fakat bazen kalbinin seni yönetmesine izin vermelisin olmaman gereken yerde olduğunu bildiğin halde. | Open Subtitles | ولكن فى بعض الأحيان يجب أن تدع قلبك يقودك حتى لو ذهب بك إلى مكان تعلم أنه من غير المفترض أن تكون به |
| Buradayım. Eğer benim yetişkin olmamı istiyorsan o zaman buna izin vermelisin. | Open Subtitles | فإن أردتني أن أكون ناضجة، فيجب عليك أن تسمح لي بذلك. |
| Madem sen çözemiyorsun,en azından benim... bakmama izin vermelisin. | Open Subtitles | يبدو أنكِ لا تعرفي ماذا تفعلي لذا من الأفضل أن تتركيني ألقي نظره |
| Ama onun özel birisiyle tanışıp cinselliğini yeniden keşfetmesine izin vermelisin. | Open Subtitles | لكن يجب عليك أن تدعها تحصل على مرادها لتعيد اكتشاف حياتها العاطفية مع شخص مميز |
| Buradan hemen gitmeliyim! Sen de buna izin vermelisin! | Open Subtitles | يجب أن أخرج من هنا وأنت يجب أن تتركني أذهب |
| İnsanların kendi sürelerinde olgunlaşmalarına izin vermelisin. | Open Subtitles | عليك ان تدع الناس ينضجون بطريقتهم |
| Clark, onun gitmesine izin vermelisin. | Open Subtitles | كلارك يجب عليك أن تتركها ترحل |
| Yetki alanın olmayan bu bölgeye erişimimize izin vermelisin. | Open Subtitles | يجب أن تدعنا ندخل، هذا الأمر ليس في المنطقة المختصة بك |
| Bu yüzden buna benim öncü olmama izin vermelisin, tamam mı? | Open Subtitles | لذا يجب عليكَ حقاً أن تدعني أقود الأمر , حسناً ؟ |
| Yardımımızı istiyorsan, üzerinde çalışmama izin vermelisin. | Open Subtitles | إذا كنت تريد مساعدتنا ينبغي عليك أن تدعني أعمل عليها |
| Ama şimdi sana bildiğim bir şeyi öğretmeme izin vermelisin. | Open Subtitles | الآن ، انت بحاجة إلى أن تدعني أعلمك شيئا ما ، بشأن الذي أعرف |
| Onu hastaneye götürmeme izin vermelisin. | Open Subtitles | أعتقد فعلاً أنه يجدر بك أن تدعيني أصحبه للمستشفى |
| Sorguyu benim yapmama izin vermelisin ortak. | Open Subtitles | يجدر بك أن تدعيني أتولى التحقيق يا شريكتي. |
| Yo,yo. Arada bir bir kızın da sana bira ısmarlamasına izin vermelisin. | Open Subtitles | لا, عليك أن تدع فتاة تشتري لك شراباً بين الحينة والأخرى |
| Ambulans çağırdım ama seni muayene etmeme izin vermelisin. | Open Subtitles | حسن اتصلت بالإسعاف لكن يجب أن تسمح لي بفحصك |
| Fakat yardım etmeme izin vermelisin. Kenara çekmeni istiyorum. | Open Subtitles | ولكن يجب أن تتركيني أساعدكِ، أريدكِ أن تتوقفي. |
| Eğer hâlâ dönmediyse belki de gitmesine izin vermelisin. | Open Subtitles | أعني، أنها إذا لم تغفر لك بعد فمن الأجدر أن تدعها وشأنها |
| Kendi yontemimle yapmama izin vermelisin, Frank. | Open Subtitles | يمكنني الوصول للجاسوس عليك أن تتركني أفعلها بطريقتي |
| Belki bir süreliğine, birisinin seni yönlendirmesine izin vermelisin. | Open Subtitles | ربما بإمكانك أن تدعي شخصا آخر يساعدكِ لفترة |
| Ama bunu yapabilmem için... manevi zararlarını tazmin edebilme konusunda... senin adına dava açmama izin vermelisin. | Open Subtitles | لكن حتى أفعل ذلك ..يجب أن تسمحي لي أن أرفع قضية باسمكِ بسبب أن الاهمال المقصود تسبب بأذى عاطفي لكِ |
| Belki insanların seni görmesine izin vermelisin. | Open Subtitles | وربما ينبغي عليك أن تجعل الناس يرونك أليس كذلك ؟ |
| Organik olarak gerçekleşmesine izin vermelisin. | Open Subtitles | انت يجب كيندا مجرد السماح لها يحدث عضويا. |
| Ben de seni seviyorum, sevgilim ama gitmeme izin vermelisin. | Open Subtitles | وأنا أحبك أيضاً يا عزيزني لكن عليك السماح لي بالرحيل |