Bir buz örtüsünün okyanusa bu kadar hızlı kütle kaybedeceğini hiç düşünmemiştik. | TED | لم نعتقد أن الصفيحة الجليدية قد تفقد كتلتها نحو المحيط بهذه السرعة |
Evet, sadece altına kaçırdığında bu kadar hızlı hareket eder. | Open Subtitles | أجل، لا يتحرّك بهذه السرعة إلا عند يود الذهاب للحمام |
Yani, kurtlar ve sinekler... O kadar hızlı nereden geldiler? | Open Subtitles | لا ادري اقصد الدود والذباب من اين اتى بهذه السرعة |
- Gelebildiğim kadar hızlı geldim. - Teşekkürler.Geldiğiniz için teşekkür ederim. | Open Subtitles | ـ لقد أتيت بأسرع ما أمكنني ـ أشكرك ، أشكرك لحضورك |
İkinci olarak, bu söylentiyi nasıl bu kadar hızlı yaydığını bilmiyorum | Open Subtitles | ثانيا، أنا لا أعرف كيف يمكنك أن تنشر الإشاعة بتلك السرعة |
Birleşik Devletlerde bu kadar hızlı olmasına rağmen, geçen ay Jon Stewart bile şöyle dedi: (Video) Jon Stewart : Çocuk felci nerede hala aktif? | TED | عملية القضاء على هذا الوباء في الولايات المتحدة حدث بسرعة كبيرة حتى علق جون ستيوارت قائلا : أين يوجد مرض شلل الأطفال ؟ |
Ama sıtma karaciğerini bu kadar hızlı mahvetmezdi özellikle ona vermediğime göre. | Open Subtitles | لكنّ الملاريا لن تدّمر كبده بهذه السرعة خصوصاً وأنّنا لم نصبه بها |
- Bu kadar hızlı gidebilen biri olur mu hiç? | Open Subtitles | غير معقول كيف يمكن لشيء أن يمر بهذه السرعة ؟ |
Benim anlamadığım şey, bu kadar hızlı bir şekilde nasıl yerimizi buldular? | Open Subtitles | تعرف ما الذي لم أفهم هو كيف يعرفون مكاننا تماماً بهذه السرعة. |
Açıkçası hiç bu kadar hızlı yapılan bir anlaşma görmemiştim. | Open Subtitles | أن نبدأ به؟ للعلم، لم أر صفقة تتم بهذه السرعة. |
Bu garip parmakları bir duvara bu kadar hızlı tırmanırken nasıl kullandıklarını merak ettik. | TED | وقد تسائلنا عن كيفية استخدامهم لهذه الأصابع الغريبة لتسلق الجدران بهذه السرعة |
Toplum sağlığı profesörü olarak bu ülkelerin bu kadar hızlı büyüdüklerini görmek garip değil. | TED | بالنسبة لي, كأستاذ صحة عامة, لم أتفاجأ ان كل هذه البلدان استطاعت ان تنمو بهذه السرعة |
Katın planını hatırlamaya çalışırken, ...elinizden geldiği kadar hızlı bir şekilde başlamalısınız. | Open Subtitles | عندما تتذكر مخطط الطابق، تريد أن ترسمه على ورقة بأسرع ما يمكن |
Kaçmaya çalışırsa, koşabildiğin kadar hızlı koş ve onu tutmaya çalış, tamam mı? | Open Subtitles | واذا هرب اركض بأسرع ما تستطيع وفقط حاول ان تمسكه ، حسنا ؟ |
Doğru, şu an ancak bu kadar hızlı hareket edebilirim herhalde. | Open Subtitles | صحيح، ربما يتعلق هذا الموقف بشأن التحرك بأسرع ما يمكنني الآن |
Onun görelilik teoremi hiçbir şeyin bu kadar hızlı gidemeyeceğini söylüyordu. | Open Subtitles | نظريته للنسبية قالت انه لا شيء يُمكنه أَن يسافر بتلك السرعة |
Uzay'ın kendisi hızlanan bir tempoda genişliyor. Gökadaların büyük bir çoğunluğu bizden onlardan gelen ışığın bize asla ulaşamayabileceği kadar hızlı ayrılıyor. | TED | الفضاء نفسه يتمدد بوتيرة متسارعة. أغلبية المجرات تتباعد عنا بسرعة كبيرة بحيث لن يصلنا أي ضوء منها. |
Daha önce bu kadar hızlı giriş izni alan görmemiştim. | Open Subtitles | لم تسبق لي رؤيتكم تقومون بالتحقق من الهوية بهذه السرعه |
Yedi dakikanız var ama bu şefin orkestrayı ne kadar hızlı yöneteceğine bağlı. | Open Subtitles | لديكما سبع دقائق لكن ذلك يعتمد على مدى سرعة قائد الأوركسترا في العزف |
"Koş," dediğimde koşabildiğin kadar hızlı kaleye git. Tamam mı? | Open Subtitles | حسناً عدما أطلب منك الذهاب أريد منك أن تركض بأقصى سرعة باتجاه المرمى |
performans, ne yaptığındır; ne kadar hızlı koştuğun ne tür resimler çizdiğin, ne tür yazılar yayınladığın. | TED | حسنًا، الأداء هو ما تفعله ما مدى سرعتك في الركض، وما نوع اللوحات التي ترسمها ما نوع الصحف التي تنشرها |
Önümüzdeki arabanın hızını görebilecek, bu adam ne kadar hızlı gidiyor yoksa duruyor mu hepsini görebileceğiz. | TED | سوف نتمكن من ملاحظة سرعة السيارة التي أمامنا لنعرف ما هي السرعة التي يقود بها هذا الشخص أو التي يتوقف بها |
İnsanoğlunun iletişim kurmaya her zaman ihtiyacı vardı ve daha iyisi gerekmediği halde ayak uyduramayacağımız kadar hızlı değişiklikler yaptık. | Open Subtitles | البشر كان دوما لديهم الحاجة للتواصل والطرق التي تواصلنا بها تغيرت أسرع من قدرتنا على مجاراتها لكن ليس للأفضل بالضرورة |
Onu kendi başına Hız Gücü'ne atabilecek kadar hızlı değilsin. | Open Subtitles | لست سريعاً كفاية لرميّه في قوة السرعة بنفسك |
Yani teknik olarak, yeteri kadar hızlı koşup tökezlerseniz, Dünya'yı kaçırabilirdiniz. | TED | لذلك، من الناحية الفنية، فإنك إذا قمت بالركض بشكل سريع بما فيه الكفاية وتعثرت، فمن الممكن أن تغيب عن الأرض. |
Sonra da ikinci bir patlama olacak, ve hastalık ülkeden ülkeye o kadar hızlı yayalacak ki siz ne olduğunu anlayamayacaksınız. | TED | بعد ذلك سيكون هناك إنتشار ثانوي، وسينتشر المرض من دولة لأخرى بسرعة شديدة بحيث لا تعرف ما الذي أصابك. |
Demek istediğim şey sadece çağdaş yaşamımızda ne kadar hızlı hareket etmeye alışığız. | TED | و بذلك أنا أقصد مدى السرعة التي نتحرّك بها في يومنا و عصرنا المعاصر. |
Ne kadar hızlı yaşlanmayı inkar etme kısır döngüsünden vazgeçersek, bizim için o kadar iyi olur. | TED | كذلك كلما أسرعنا في الخروج من دوّامة إنكار التقدم بالسن، كلما أصبحنا أفضل حالًا. |