"kafelerde" - Translation from Turkish to Arabic

    • في المقاهي
        
    • مقاهي
        
    • في الكافيه
        
    Onlar bu el bombalarını kafelerde oturan masum insanlara attılar ve işten eve giden trenleri yakalamayı beklediler. TED قاموا بقذف هذه القنابل على الناس الأبرياء وهم يأكلون في المقاهي بعد ذلك قاموا بانتظار القطارات للوصول إلى بيوتهم.
    Böyle sinemalarda, kafelerde buluşmayı sonsuza kadar sürdüremezler. Open Subtitles ، لن يستطيعوا مواصلة ذلك للأبد يتقابلان في المقاهي و السينيمات
    Bazıları kafelerde çalışır ama ben çalışamam. Open Subtitles بعض الناس يذاكرون في المقاهي ولكنني لست منهم
    * Hayatlarını, üzgün kafelerde ve müzik salonlarında geçirirler * Open Subtitles ♪عاشوا حياتهم في مقاهي كئيبة وقاعات حفلات ♪
    Lois, artık Müslüman oldum, o yüzden artık vaktimin büyük kısmını boş kafelerde, sekiz inçlik siyah beyaz televizyonlarda futbol izleyerek geçireceğim. Open Subtitles , حسنا , لويس , انا حدث أن أكون مسلم الآن الذي يعني بأنني سأكون أقضي الكثير من وقتي في مقاهي الفارغة غالبا , أشاهد الكرة
    kafelerde, kola veya meyve suyu yerine kahve iç. Open Subtitles في الكافيه لاتشرب سوى القهوه وابتعد عن المشروبات الاخرى
    kafelerde oturup, ağızlarında kesme şekerle küçük bardakta çay içen.. Open Subtitles البلطجية الملاعين يجلسون في المقاهي ويشربون الشاي بنظارات صغيرة
    kafelerde sigara içememen ne kötü. Open Subtitles أنة لشئ مؤسف عدم أستطاعتك التدخين في المقاهي بعد الآن
    kafelerde sigara içememen ne kötü. Open Subtitles أنة لشئ مؤسف عدم أستطاعتك التدخين في المقاهي بعد الآن
    İster sen de girersin ister kasvetli kafelerde üzgün üzgün mesajlar vermeye dönersin. Open Subtitles ويمكنك إما يكون في ذلك أو العودة لنشر ما يصل إشعارات حزينة في المقاهي حزينة.
    kafelerde yazılar yazıyor, konserlere gidiyorum. Open Subtitles أنا أكتب في المقاهي وأذهب إلى الحفلات الموسيقية
    Oraya gidecek, şiir yazacak kafelerde oturup sigaramı içecektim. Open Subtitles سأذهب إلى هناك أكتب الشعر أكون في المقاهي أدخّن السجائر
    Finans patronlarıyla 2000 civarında toplantıdan sonra, genelde, Melbourne'daki kafelerde, Sydney'de, Londora, Paris, New York, dünyanın her yerinde tütün şirketlerine yatırım yapmama durumu git gide artıyor. TED بعد 2000 اجتماع مع القادة الماليين، في المقام الأول في المقاهي من ملبورن وسيدني ولندن وباريس ونيويورك وجميع أنحاء العالم، الزخم، الابتعاد عن الاستثمار في صناعة التبغ، بدأ في الارتفاع.
    Sabahları kafelerde, yeni uyanmış, yıkanmış işlerine giden insanlarla son içkimi içerdim. Open Subtitles في الصباحات، أكون على وشك إنهاء آخر كؤوس الشراب في المقاهي بينما الناس قد استيقظوا لتوهم واغتسلوا ذاهبين إلى أعمالهم بوجوه تحمل أثر النعاس
    Bak, ben genellikle kafelerde tanıştığım kadınlara çıkma teklif etmem. Open Subtitles انظروا، أنا لا أطلب عادة من النساء أن يلتقي أنا في المقاهي. ها!
    kafelerde oturacak paraları yok. Open Subtitles ليس لديهُن المال ليجلسنَ في المقاهي
    Adaylarla şehirdeki kafelerde buluşuyor. Open Subtitles يقابل المجندين في مقاهي بأنحاء المدينة
    Hiçbir kimse Öyleyse biz zümre oluşturabiliriz bir küçük iş tecrübesi olan kolaylaştırıcıların içinde bulunduğu kafelerde, barlarda oturan ve sizin adanmış arkadaşlarınız; size gidip, şu beyefendi için neler yaptıysa yapacak bu masalsı destanı anlatacak, "Neye ihtiyacın var?" diye size kim soracak TED لا أحد. لذا يمكننا أن ننشئ مجتمعاً حيث يكون فيه ميسرين يملكون خلفية بسيطة عن المشاريع التجارية يجلسون في مقاهي وفي حانات، وأصدقائك المتفانين الذين سيفعلون لك مافعله شخصٌ ما لهذا الرجل الذي تكلم عن هذه البطولة، شخصٌ ما سيقول لك، "ماذا تحتاج؟"
    kafelerde, kola veya meyve suyu yerine kahve iç. Open Subtitles في الكافيه لاتشرب سوى القهوه وابتعد عن المشروبات الاخرى

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more