Bu arkadaşın meraklı olması durumuna karşı ellerinizi ayaklarınızı kafesin içinde tutun. | Open Subtitles | اليدان والقدمان داخل القفص طوال الوقت في حال ان شعر أصدقائنا بالفضول |
Yerinde olsam, kafesin o tarafındayken kibrimi göstermek için bu denli hevesli davranmazdım. | Open Subtitles | ولو كنت مكانك لن أكون متلهفة لإظهار تعجرفي من ذلك الجانب من القفص |
Ve uyuşturucu izi de yok, yani buraya taşınmış, ama kafesin içinde değil. | Open Subtitles | ولا يوجد علامات مخدرات إذاً تم حملها إلى هنا، لكنها ليس في القفص |
Ve kristal bir kafesin içinde Cinlerin Perisi, bütün elmaslardan daha güzel. | Open Subtitles | وداخل قفص من الكريستال هناك حورية الجان ، اجمل من اي الماس. |
"kafesin tamamlanması yedi ay sürdü." | Open Subtitles | فقد استغرق منه بناء قفص عصافير سبعة شهور |
Bana etrafımda kurduğum kafesten kaçmayı öğretmekle kalmadı aynı zamanda kafesin de en başından beri var olduğunu gösterdi. | Open Subtitles | لم تبين لي فقط كيفية الهروب من القفص الذي بنيته حول نفسي. بل وبينت لي أن القفص موجود أصلا. |
Burada gördüğünüz, ilk fare kafesin solunda yanacak olan ışıkla bilgilendiriliyor. Ödül almak için kafesin soluna baskı yapması gerekiyor. | TED | لكن ما ترونه هنا هو أول فأر تم تبليغه بواسطة ضوء سيظهر على يسار القفص أن عليه أن يحدد القفص الأيسر كي يحصل على مكافأة. |
Sonra kokaini ilk defa aldıkları zamanı bir ipucuyla hatırlatmak için kafesin renklerini o zamanki renklere çeviriyor. | TED | ثم يذكرها بالحفلة حين رأت الكوكايين لأول مرة بتذكيرها بألوان القفص حين رأت الكوكايين. |
Göreceksiniz ki fotoğrafçı, elbette, burada kafesin içinde değil, açıkça görülüyor ki biyolog fotoğrafçıdan sanırım biraz daha zeki. | TED | سترون هنا .. ان المصور ليس داخل القفص حتما لان المتخصصين اكثر دراية بامور القرش من المصورين |
Şerif, bu kafesin kapısını açacak ve sabah bir kuş kadar özgür olacağım. | Open Subtitles | إن المأمور سوف يفتح هذا القفص و سوف أصبح حراً مثل الطائر فى الصباح |
kafesin üstünde bir mandal var. Açmaya çalış. | Open Subtitles | هناك مزلاج اعلى القفص انظر, لو تستطيع فتحها |
Pitbull'lar kafesin dışında. Crips depolara akın ediyor. | Open Subtitles | العصفور خرج من القفص عصابات تغزو دكان المشروبات |
kafesin kapısını hep açık tut... o zaman kuş geri dönebilir. | Open Subtitles | دائما إترك باب القفص مفتوحا لكي يتمكن الطير من العودة |
Hani sana şöyle demişti. kafesin kapısını açık tut. | Open Subtitles | عندما قلت تلك الجملة عن ترك القفص مفتوحا لكي يتمكن |
"Muhteşem Anton" kafesin içine girer. Ben de arkasını kollarım. | Open Subtitles | انتون العظيم يدخل القفص وانا احميه من الخلف |
kafesin içine bakıp kurda hoş geldin diyebilme fırsatını yakaladım. | Open Subtitles | سنحت لي الفرصة لأنظر داخل القفص وأحيّي الذئب. |
Artık kuralları ihlal ettiğinizde, sizi deliğe göndermek yerine, sizi bu kafesin içine kapatacağız herkes size tapan gözlerle bakabilecek. | Open Subtitles | عِندما تخرقون القواعد عوضاً عن إرسالكُم إلى الحجز سنضعكُم داخل ذلكَ القفص |
Bay Merrit ellerinizi kafesin iki yanına koyun lütfen. | Open Subtitles | سيد ميريت , ضع يديك على جهتين متقابلتين من القفص من فضلك |
kafesin içine bir fare koyduk... ve farzet ki "fare açtı ve peyniri buldu.", ama ya kocaman bir fareye(sıçan) peyniri niye bulduğunu sorarsak? | Open Subtitles | يمكنك وضع فأر في قفص والافتراض أنه وجد الجبنة لأنه كان جائعاً |
Oraya gittiğimde Tom'un kafesin içinde sıkışmış olduğunu onaylıyorum. | Open Subtitles | تم إثبات ان توم كان عالق داخل قفص عندما وقعت الجريمة |
Yürümeye başladığından beri o cam kafesin içinde. | Open Subtitles | لقد كان عالق في قفص زجاجي منذ أن كان طفلا. |
Senin kafesin görünmez ama, yine de aynı şekilde hissediyorsun. | Open Subtitles | قفصك غير مرئي ولكن تشعرين به بنفس الطريقة |