1577'de doğmuş olan Robert Burton, tüm yaşamını kedere neden olan şeyler ve de keder deneyimi üzerinde araştırma yaparak geçirdi. | TED | روبرت بورتون، ولد سنة 1577 قضّى حياته يجرّب ويبحث عن أسباب الحزن. |
Bu kılıç, seni büyük bir kedere sürüklediyse de, bir vakitler bizim için bir umut ışığı olmuştu. | Open Subtitles | وتعتقد أن هذا السيف سبب لك الكثير من الحزن. لقد كان هناك وقت عندما كان هو الأمل الكبير. |
Seks istemek kedere karşı verilecek ortak bir yanıttır. | Open Subtitles | الرغبة في ممارسة الجنس هو رد معروف على الحزن |
Bizi, sevdiğimiz birinin ölümünün üzüntüsüyle kedere boğdurma! | Open Subtitles | أبعد عنا حزن موت الذين أحببناهم |
Birçok aktivist size kedere karşı en iyi çarenin aktivizm olduğunu söyleyecektir. | TED | سيقول لك الكثير من الناشطين إن أفضل ترياق للحزن هو النضال |
Annesinin kedere yenik düşüşünü izledi. | Open Subtitles | رأت والدتها تستسلم للأسى |
"Sakın üzüntüye ve kedere bürünme. | Open Subtitles | لا ترتدى غير رداءك الجدية والأسف |
Bu laneti sevdiğin herkese yaptıracağım, ve bu kedere bir an daha tahammül edemeyecek hale geldiğinde de sana yaptıracağım, ve kendi bokunun içinde boğulurken sana güleceğim. | Open Subtitles | سأضعُ لعنةً على كُل شخصٍ تُحبُه و عندما لا يُمكنكَ تحمُّل الحُزن لثانية واحدة سأضعُ اللعنةَ عليك |
Ama kendini kedere, kaptırıp harcamamalısın. | Open Subtitles | ولكن يجب عليك ألا تهلكِ نفسك في الحزن. |
Doğal olarak, pek çok kedere tanık oluyorum. | Open Subtitles | لذا طبيعياً رأيت الكثير من الحزن |
Buradaki kimsenin kedere yabancı olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | لا أظن أن من بيننا من لم يجرّب الحزن. |
Bu yüzden hanımın, Faying'in ruhu kedere kapılmış ve dünyadan kopamıyormuş gibi, gözyaşı dökmesine hiç gerek yok. | Open Subtitles | [إنشاد] لهذا سيدتى لا يجب أن يكون هناك بكاء مسموع حتى لا يلحق بروحها الحزن |
Beni bunaltan kedere karşı koyamıyorum. | Open Subtitles | لا أستطيع مقاومة الحزن الذي يجتاحني |
İyi, bir kedere daha ihtiyacın yok zaten. | Open Subtitles | جيد, فأنت لا تحتاج مزيداً من الحزن |
Ama kendini kedere teslim etmemelisin. | Open Subtitles | لكن يجبُ أن لا تفقدَ نفسك في الحزن |
Ama hissettiğim bütün kedere rağmen, eşsiz bir dostluk ve arkadaşlıkta vardı ve, elbette, bu modern dünyaya sonsuz bir merakla girişim vardı. | Open Subtitles | لكن مع كل هذا الحزن... .. كان هناك صداقات، علاقات حميمة وأيضاً معرفتى بهذا العالم المتحضر |
Çünkü kedere değer biçemezsin. | Open Subtitles | لأن حزن يتجاوز قيمة النقود. |
O üzücü haberin geldiği geçen Pazar'dan beri Diana'nın ölümünün, Britanya ve tüm dünyada ne kadar büyük bir kedere yol açtığına tanık olduk. | Open Subtitles | منذأخبارالأحدالماضيالحزينة... رأينا في كافة أنحاء (بريطانيا) وحولالعالم... التعبير عن حزن شديد إزاء موت (ديانا) |
Yavru köpek ile kedere geri sayım. | Open Subtitles | العد التنازلي للحزن مع الجرو |
Kimsenin kedere ihtiyacı yoktur. | Open Subtitles | لا أحد بحاجة للحزن |
O yaşda daha annesinin bu kedere dayanamayışını gördü. | Open Subtitles | رأت والدتها تستسلم للأسى |
"Sakın üzüntüye ve kedere bürünme. | Open Subtitles | لا ترتدى غير رداءك الجدية والأسف |
Sağduyunun yanlış anlaşılması kedere neden olabilir. | Open Subtitles | هناك شعور نقاءٍ زائف يُرافق الحُزن غالباً. |