| Kendimizi korumanın tek yolu, onun izini sürmek ve onu öldürmek. | Open Subtitles | الوسيلة الوحيدة لحماية انفسنا بمطاردته وقتله |
| Gant'la kalmamın, Michael'i korumanın tek yolu olduğunu düşündüm. | Open Subtitles | اعتقدت ان البقاء مع جانت هو الطريقة الوحيدة لحماية مايكل |
| Yanımda olmana ihtiyacım var Sherry. Bu Keith'i korumanın tek yolu. | Open Subtitles | أحتاجك لكي تقفي معي, "شيري" هذه هي الطريقة الوحيدة لحماية "كيث" |
| Neden? Mecburduk. Ateşkesi korumanın tek yolu buydu. | Open Subtitles | اضطررنا لذلك، كانت الوسيلة الوحيدة للحفاظ على الهدنة |
| Eğer Green Arrow gibi teröristler yetenekleri olan insanları işe alırsa, özgürlük ve demokrasiyi korumanın tek yolu, ateşe ateşle karşılık vermektir. | Open Subtitles | إذا كان إرهابي مثل السهم الأخضر يجنّد الناس ذوى القدرات، الطريق الوحيد لحماية الحرية والديمقراطية أن نحارب النار بالنار |
| Onu korumanın tek yolu işi kökünden halletmek değil mi? | Open Subtitles | أذا الطريقة الوحيدة لحمايتها هى ترك القضية, صحيح ؟ |
| Yalan söylüyoruz çünkü geri dönmeyenleri korumanın tek yolu bu. | Open Subtitles | اننا نكذب لأنها الطريقة الوحيدة لحماية من لم يرجع |
| Kendimizi korumanın tek yolu bir kutu içinde yaşamak. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة لحماية أنفسنا هي أن نعيش في صندوق. |
| İkimizi korumanın tek yolunun bu olduğunu biliyordum. | Open Subtitles | فقد علمتُ أنها الطريقه الوحيدة لحماية كلانا |
| Böylesine bir yalıtım, civcivlerini yerdeki yırtıcılardan korumanın tek yoluydu. | Open Subtitles | كان هذا الانعزال التام الطريقة الوحيدة لحماية نسلهما من المفترسين على الأرض |
| Mara'nın gardiyanı olmaya gönüllü oldun çünkü sevdiklerini korumanın tek yolunun bu olduğunu biliyordun. | Open Subtitles | لتكون بمثابة وحدة تحكم أنت تطوعت لتكون سجان مارا لأنك علمت أنها كانت الطريقة الوحيدة لحماية من |
| Uçan insanların ve yaratıkların olduğu bir dünyada ülkemizi korumanın tek yolu bu. | Open Subtitles | في عالم الرجال الطائرون والوحوش هذهِ هي الطريقة الوحيدة لحماية بلدنا |
| Bu, onun kendi iyiliği için. Ve kendimizi korumanın tek yolu da bu. | Open Subtitles | هذا لمصلحته، وإنها الوسيلة الوحيدة لحماية أنفسنا. |
| Ailenizi korumanın tek yolu... hazırlıklı olmak. | Open Subtitles | "الوسيلة الوحيدة لحماية أسركم هي الاستعداد" |
| Kendimizi korumanın tek yolu bu. | Open Subtitles | فهي الطريقة الوحيدة لحماية أنفسنا |
| Aklımı korumanın tek yolu tek bir sesmiş gibi şarkıyı birlikte söylemekti. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة للحفاظ على سلامة عقلي كانت أن أغني جنبا إلى جنب حتى بدت أصواتنا وكأنها صوت واحد |
| Sam'i kurtarmak ve kendisinin öldürülmesine izin vermek dünyasını korumanın tek yoluydu. | Open Subtitles | إنقاذ سام وقتل نفسه... كانت الطريقة الوحيدة للحفاظ على عالمه |
| Hem şirketi hem de aileyi korumanın tek yolu bu. | Open Subtitles | هذا هو السبيل الوحيد لحماية الشركه والأسرة |
| Onunla asla tanışmamış olman onu korumanın tek yoluydu. | Open Subtitles | عدم مقابلتها كان الوسيلة الوحيدة لحمايتها. |
| Yapmam gerekenlerden seni korumanın tek yolu bu. | Open Subtitles | تلك هي الطريقة الوحيدة لحمايتك مما سأقوم به |
| Onu öldürmeliyiz. Kendimizi korumanın tek yolu bu. | Open Subtitles | علينا أن نرقده، إنها الوسيلة الوحيدة لنحمي أنفسنا. |