| Dünyayı kurtarmanın tek yolu baştan bu dünyanın var olmasını engellemek. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة لإنقاذ هذا العالم هي منع ما حدث في السابق. |
| Güzel nedimeni kurtarmanın tek yolu yasak ormana girip, altın yüzüğü bulmak. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة لإنقاذ خادمتك المطيعة.. هو بالذهاب إلى الغابة المحرّمة.. والبحث عن الخاتم الذهبي.. |
| Anneni kurtarmanın tek yolu kaleyi yok etmek. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة لانقاذ حياة والدتك، هي تدمير القلعة |
| John, adayı kurtarmanın tek yolu, giden arkadaşlarını geri getirmek. | Open Subtitles | الوسيلة الوحيدة لإنقاذ الجزيرة هي بإعادة قومك إلى هنا |
| Eğer balinaları kurtarmanın tek yolu başka bir masum canlıyı öldürmekse, bunu yapmana izin veremem. | Open Subtitles | إن كان السبيل الوحيد لإنقاذ الحيتان هو قتل حيوان بريء آخر؟ فلن أسمح لك |
| Bu gezegeni kurtarmanın tek yolu bu. | Open Subtitles | أنها الطريقة الوحيدة لأنقاذ هذا الكوكب |
| Seni bu sürgünden kurtarmanın tek yolu bu. | Open Subtitles | أنها الطريقة الوحيدة لإخراجك من هذا المأزق. |
| Türümü yok olmaktan kurtarmanın tek yolu, babamı bulmak. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة للحفاظ على نوعي من الإنقراض هي إيجاد أبي |
| Riskli, ama hayatını kurtarmanın tek yolu. | Open Subtitles | عمليّة خطيرة لكنّها الطريقة الوحيدة لإنقاذ حياتك |
| Dünyayı kurtarmanın tek yolu onu canlı canlı yiyen parazitleri yok etmek. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة لإنقاذ العالم هي بتدمير الطفيليات التي تأكله حيًا |
| Anlaşmayı kurtarmanın tek yolu bunu kendi ellerimle yapmaktı. | Open Subtitles | قتلي إيّاك كان الطريقة الوحيدة لإنقاذ الخطّة. |
| İçerideki birini kurtarmanın tek yolu bir sırrı açığa çıkarmaktır. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة لإنقاذ شخصٍ مِن الداخل هي البوح بسرّ |
| Hayat kurtarmanın tek yolu işbirliği. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة لإنقاذ الحيوات هي عن طريق التفاوض |
| Hayatını kurtarmanın tek yolu bu olamaz. | Open Subtitles | لا يمكن أن تكون هذه هي الطريقة الوحيدة لإنقاذ حياتها. |
| Enfeksiyon bir kez kötüleşti mi, hayatını kurtarmanın tek yolu kesmektir. | Open Subtitles | , بما أن الاصابة وصلت إلى هذا العمق الطريقة الوحيدة لانقاذ حياته هي أن يتم بترهما |
| Bebeği kurtarmanın tek yolu önce anneyi kurtarmak. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة لانقاذ الطفل بانقاذ امه |
| Adayı kurtarmanın tek yolu, John... - ...giden arkadaşlarını geri getirmek. | Open Subtitles | الوسيلة الوحيدة لإنقاذ الجزيرة هي بإعادة قومك إلى هنا... |
| İnsanları cehennemden kurtarmanın tek yolu, oraya girmeye cesaret etmek | Open Subtitles | السبيل الوحيد لإنقاذ الناس من الجحيم هي عن طريق الشروع في ذلك |
| Diğer çocuklarını kurtarmanın tek yolu... bir tanesini feda etmek. | Open Subtitles | ... الطريقة الوحيدة لأنقاذ الأطفال الآخرين هو التضحية بأحدهم |
| Seni DYAD'den kurtarmanın tek yolu buydu. | Open Subtitles | "لقد كانت الطريقة الوحيدة لإخراجك من "داياد |
| Türümü yok olmaktan kurtarmanın tek yolu, babamı bulmak. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة للحفاظ على نوعي من الإنقراض هي إيجاد أبي |
| Seni ve ekibini kurtarmanın tek yolu buydu. | Open Subtitles | كانت الطريقة الوحيدة لإنقاذك وإنقاذ جهود فريقك |
| Onu kurtarmanın tek yolu, onu bütünüyle klonlamak. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة لإنقاذه عن طريق استنساخ كامل للإنسان |
| Onu kurtarmanın tek yolu olduğunu düşündüm. | Open Subtitles | فكرت بأنه توجد طريقة واحدة لإنقاذها |
| Uyarı insanların hayatını kurtarmanın tek yolu değil. | Open Subtitles | التحذير ليس الطريق الوحيد لإنقاذ حياة الناس أهناك شيء آخر يمكن أن نفعله؟ |
| Yüce iyiliği kurtarmanın tek yolu bu ve bu Wyatt ve Chris'in onların adımlarını takip etmelerinden kurtaracak tek yol da bu. | Open Subtitles | إنها الطريقة الوحيدة لحماية الخير الأعظم وإنها السبيل الوحيد لحماية وايت و كريس من السير في طريق الشر |