| Affedersiniz, bana bir tabak deniz ürünü lapası verir misiniz? | Open Subtitles | عفوا ، هل يمكن أن تعطينا واحد عصيدة أذن البحر؟ |
| Bir çiftçi ve reçber mutfakta oturuyorlarmış kahvaltı için hazırlanıyorlarmış, yulaf lapası ve süt. | Open Subtitles | هل سمعتم هذه القصة ؟ كان هناك مزارع ومساعده يجلسان في المطبخ يجهزان لتناول الإفطار وهو عصيدة و بعض الحليب، |
| Biraz pirinç lapası yedi, tekrar uyudu. | Open Subtitles | أكلت بعضا من عصيدة الرز، لكنها ما لبثت أن خلدت للنوم مجددا |
| Ben en çok bu versiyonu seviyorum, çünkü bazı çocuklar daha büyük, bazıları daha küçük ve bana göre bu tıpkı Goldilocks'un yulaf lapası gibi, tam olması gerektiği gibi. | TED | هذه النسخة المفضلة لدي، لأن بعض الأولاد أكبر وبعضهم أصغر، وبالنسبة لي، هذه مثل المعتدل في العصيدة |
| Bu yulaf lapası biraz sert... ama bir şöyle ya da böyle bir şeyler yemelisin. | Open Subtitles | تلك العصيدة سوف تقوى من جسدك ولكن الامر معتمد على الطريقة التى تأكلى بها |
| Biraz inek gübresi ve papatya lapası onu iyileştirir. | Open Subtitles | روث بقرة و كمادة بابونج سيشفيانها |
| Kremalı et lapası deseler daha doğru olur ve umarım bizi umutlandırmaz. | Open Subtitles | عليهم تسميته بعصيدة اللحم بالكريمه لكي لا يرفعوا معنوياتنا |
| Oh, asker lapası ile geçen onca yıldan sonra kolayca doyuyorum. | Open Subtitles | بعد سنوات طوال من عصيدة الجنود أصبحت أشبع سريعاً |
| CEO, size en pahalısından istiridye lapası aldım. | Open Subtitles | رئيس ، أشتريتٌ اليك عصيدة إذن البحر الثمينه |
| Sert ve soğuk, talaş lapası. Birazcık sote tabiki. | Open Subtitles | عصيدة باردة مع بعض النشارة القليل من القوارض المسلوقة بالطبع |
| Daha az önce lahana lapası yaptım ben de. Vay be. | Open Subtitles | لقد حضرت عصيدة الملفوف تلكَ للتو أيضاً هذا مذهل |
| Anne, oraya sadece yulaf lapası götürmek cimrilik olur. | Open Subtitles | أوما، انه قليل إلى حدّ ما فقط عصيدة. |
| - Dana iç yağıyla hazırlanmış yulaf lapası mı bu? | Open Subtitles | هل هذا شحم البقر في عصيدة الأرز؟ |
| 'Gün ışığımsın sen benim.' Lahana lapası nasıl yapılır? | Open Subtitles | أنت إشراقتي كيفية إعداد عصيدة الملفوف |
| -Yulaf lapası, domuz eti ve yumurta. | Open Subtitles | عصيدة ولحم خنزير وبيض. |
| George on Jane'de servis ettiğin yulaf lapası seni hasta mı etti? | Open Subtitles | هل العصيدة اللتي تقدمها لـ جورج تجعلك مريض؟ |
| Bu arda, yulaf lapası da getirdim. Biraz ister misin? | Open Subtitles | ،أوه صحيح , لقد أحضرت معي بعض العصيدة أيضًا هل تجربينها؟ |
| Turp yoksa, yulaf lapası yeriz. | Open Subtitles | و إذا لم يكن لدينا لفت فسنأكل العصيدة |
| Kahvaltıda yulaf lapası yedik. | Open Subtitles | لكننا أكلنا العصيدة على الإفطار |
| Silhat yağından yapılmış yara lapası işe yarar ayrıca güzelavrat otu tentürü de kalbi uyarır. | Open Subtitles | كمادة من زيت "الباتشولي" ستفي بالغرض وصبغة الـ"بالادونا" لتنشيط القلب |
| Yarasının üstünde yara lapası var. | Open Subtitles | .هناك كمادة على جرحه |
| Ayrıca yemek yulaf lapası değil çorba. | Open Subtitles | إنها مرق، وليست بعصيدة |