mallar teslim edildi 8 nolu kompartımanın 9 nolu odasını takip edin. | Open Subtitles | الهاتف بايون، البضاعة وصلت. كن يقظاً نمرة 9 في سيارة 8. |
'Bacon, sokak köşelerinde çalıntı mallar 'satabileceği günlerin artık sayılı olduğunu görebiliyor. | Open Subtitles | باكون يعرف أن أيامه فى بيع البضاعة المسروقة فى الشارع أصبحت معدودة لقد حان الوقت ليفعل شيئا آخر وهو يعرف ذلك |
mallar emin ellerdeyse onunla bir işimiz yok demektir. Onu camiaya teslim edeceğiz. | Open Subtitles | البضائع في يدٍ أمينة، ولسنا في حاجة إليه، لذا سنسلّمه إلى إتّحاد المافيا. |
Ancak bu kaçak mallar sayesinde keyif çatıyor olmak da... değil mi? | Open Subtitles | يا لسعدنا، سنستمتع بكل هذه البضائع المهرّبة. الآن كلامك يبدينا كلصوص. |
Bu mallar gerçek aşılarla bir kere karıştı mı bir daha kimse farkı anlayamaz. | Open Subtitles | عندما تُخلط هذه الشحنة مع اللقاحات الحقيقية لن يتمكن أحد من التفريق بينها |
Neden kapitalizm geliştikçe, işten gelebilecek maddi olmayan tatminlerin hepsini yok eden mallar ve hizmetleri üreten bir model yarattık? | TED | لماذا كان كالرأسمالية المطورة خلقت نمط لإنتاج السلع و الخدمات بحيث يكون كل الرضا الروحي الذي قد يأتي من عمل ، منبوذ ؟ |
Ülkeden çıkarmam gereken bazı mallar var. | Open Subtitles | لدى بعضاً من بضاعة هذا ما أحتاج إلية لكى أخرج من البلد |
Pit sizde. Yeni mallar için hazır olmalıydınız. | Open Subtitles | لديك ما يلزم، من المفترض أن يكون رجالك مستعدين لتسليم البضاعة |
Kamyon kaçırma olayıyla ilgili senin hakkında vereceği ifade ve evinde bulunan çalıntı mallar düşünülünce, eminim, avukatın parasını peşin almak istiyordur. | Open Subtitles | بشهادته ضدك في الإستيلاء على الشاحنه، ووجود البضاعة في بيتك أعتقد بأن محاميك لابد وأن يطلب الأجرة مسبقاً |
mallar arabanın üstünde, ikimiz de arabanın içinde... | Open Subtitles | ونضع البضاعة على السطح و إثنان منا داخل السيارة. |
Pazarda izinsiz mallar gördüm. | Open Subtitles | رَأيتُ بَعْض هذه البضاعة الممنوعة في السوق |
Çalınmış mallar. -Bu kadar hızlı değil, dostum! | Open Subtitles | البضائع المسروقة ليس بهذه السرعة يا صديقى |
Ona bunun altın olmadığını mallar zarar gördüğü için gümüş olduğunu söyle. | Open Subtitles | قل له إنه فضي ليس ذهبي لأن البضائع كانت متضررة |
Sergilenen mallar az sayıda, tezgah ve raflara özenle yerleştirilmiş. | Open Subtitles | وهو الحد الأدنـى من البضائع والتي توضع وتقدم بعناية على الطاولات المغلقة بالزجاج |
Haftaya yeni mallar geliyor. | Open Subtitles | الشحنة ستأتي خلال الإسبوع القادم |
İstediğimiz maddi mallar değil. İstediğimiz ödül aslında. | TED | ما نريده حقا ليس هو السلع المادية انما هو الجوائز المعنوية المرتبطة بها |
Bazı mallar taşıyorum. Karşılığında iyi para verecekler. | Open Subtitles | لدي بضاعة يجب أن أوصلها و سأحصل منها على مبلغ جيد منها |
Deponda hâlâ değerli mallar var değil mi? | Open Subtitles | ما زال لديك بضائع ثمينة متواجدة في مستودعك؟ |
Ama Sam yeni mallar getiriyor. Köstebekle irtibata geçecektir. | Open Subtitles | لكن إذا سام إستلم شحنة جديدة فيجب أن يتّصل بجاسوس ثانية |
Bu yeterince doğru olabilir, eğer maddi mallar hakkında konuşuyorsak. | TED | هذا ربما يكون صحيحاً بما يكفي اذا كنا نتحدث عن سلع مادية. |
Özür dilerim.Yeni mallar geldi onlarla uğraşıyorum. | Open Subtitles | أنا آسف. جاء المخزون الجديد. وأنا عالق هنا في العمل |
Bu tekne polisin el koyduğu mallar mezadından. | Open Subtitles | هذا القارب من مزاد الممتلكات المصادرة التابع لشرطة هاواي |
Gümrük vergisiz mallar mağazasına da uğrarım hem. | Open Subtitles | سأحظى بفرصة الذهاب إلى السوق الخالية الضرائب |
Şimdi gettoda tek geçer akçe, alınıp satılacak mallar. | Open Subtitles | المقايضة بالسلع هي العمله الوحيده التي تستحق أي شئ في الجيتو |
Tuvaleti kullanmayı çalıntı mallar satmadan önce düşünmeliydin. | Open Subtitles | كان عليك دخول الحمّام قبل أن تبيع أغراضاً مسروقة |
Zemin katta, hayvan ve mallar için geniş alanlar ve üstte, ertesi günkü pazarlık öncesi kendilerini yenilemeleri için zengin tüccarlara tahsis edilen odalar vardı. | Open Subtitles | كان يوجد في طوابقها الأرضية مساحات واسعة للحيوانات والبضائع وبالأعلى، غرف للتجار الأغنياء ليستجمّو قبل أن يعاودو المساومة |