Yoksa sizi buradan janjanlarım. Bence harika bir muhabir olacaksınız. | Open Subtitles | أو أنني سأنافسك بالخارج هنا أعتقد أنكي ستصبحين مراسلة عظيمة |
muhabir olmak için ya gazetecilik okursun ya da bir şeyleri kovalarsın. | Open Subtitles | تصبحين مراسلة لأنكِ التحقت بكلية الإعلام أو لأنكِ صعدتِ السلم من أوله |
Her sene bu muhabir arkadaşım gibi çalışkan insanlara vergi ödetiyorsunuz. | Open Subtitles | كل سنة تخدعون مراسل صحفي مجتهد كصديقي هنا لكي يدفع الضرائب |
Bir muhabir haber yapmak için duruma bağlı olarak yalan söyleyebilmelidir. | Open Subtitles | من أجل تقرير الاخبار، تبعا للظروف يجب أن يكون المراسل قادرا على الكذب خلال هذه المقابلات. |
Yalan söyleyemeyen birinin muhabir olmak istemesi boş bir hayal mi? | Open Subtitles | هل امتهان المراسلة حلم لا مستقبل له لمن لا يستطيع الكذب؟ |
Atılgan muhabir ve öfkesi burnunda polis... | Open Subtitles | الصحفية المغامرة والشرطى صاحب الطابع المثير |
Son nefesini vermeden önce pek çok muhabir etrafına toplanabilir. | Open Subtitles | الإنتخابات بعد اسبوع وهناك العديد من الصحفيين يسجلون احاديث معك |
Eğer hıçkırmadan bu testi geçebilirsen sende muhabir kumaşı var diyeceğim. | Open Subtitles | إذا استطعت اجتياز هذا الاختبار من دون تحزيق فأنت تستحقين أن تكوني مراسلة |
Belki de en iyi editörümsün. Sen bir muhabir değilsin. | Open Subtitles | لربما أنتي أفضل محررة نسخ أنتي لستي مراسلة |
Ben çocukken muhabir olmak istiyordum. | Open Subtitles | عندما كنت صغيرة كنت أود أن أكون مراسلة صحفية |
Washington Post'tan bir muhabir ile görüşmek üzere yola çıktım. | Open Subtitles | انا في طريقي الى مقابلة مع صحفي من واشنطن بوست |
Dışarı çık, bir muhabir bul ve hikayeyi sen kontrol et demek. | Open Subtitles | ، يعني بأنكَ تخرج ، وتعثرُ على صحفي .وتسيطر على سرد القصة |
Bu ülkede pinokyo hastası olan bir tane bile muhabir yok. | Open Subtitles | ليس هناك صحفي واحد في هذا البلد لديه متلازمة بينوكيو |
iyi bir muhabir müsis haber bulmaz. | Open Subtitles | المراسل الصحفي الجيد لا يحصل على القصص الجيدة يا جيمى |
Bu muhabir, yılın en ateşli yarış haberlerine sahip. | Open Subtitles | هذا المراسل لديـه أخبـار السبـاق الأكثر سخونـة لهذا العـام |
İngiliz muhabir. Geleceğini söylemiştim. | Open Subtitles | هذا هو المراسل الانجليزي أخبرتك أنه سيأتي |
Sizi rahatsız ediyorum ama görüşmeyi yapacak kişiler arasında muhabir Song Cha Ok da var mı? | Open Subtitles | انتظري أنا آسفة لطرحي هذا ولكن هل المراسلة تشا سونج أوك واحدة من الحكام؟ |
muhabir biraz bir şeyler açıklardı ama para ve itibar konusunda aslan payını o alırdı ve bir de üstüne üstlük harika bir işi olurdu. | Open Subtitles | هذه الفتاة المراسلة كانت ستدفع بعض المال القليل ولكنها كانت ستحظى بنصيب ألآسد من ألآمتنان , ومرتب مضاعف خمس مرات و وظيفة جديدة فى ألآخبار |
Şunu bil ki, oraya bir muhabir göndermekten nefret edeceğim. | Open Subtitles | لن اذهب الى الصحفية واخبرها ان تأتي اليك |
Bir sürü muhabir var dışarıda. Onlara söyleseydin? | Open Subtitles | هؤلاء الصحفيين هناك لماذا لا تخبريهم عن هذا؟ |
İşte bu yüzden bir pinokyo hastası muhabir olamaz. | Open Subtitles | هذا هو السبب لماذا بينوكيو لا يمكن أن يصبح مراسلا. |
Ben ve dört bey, beş muhabir ile beraber buraya geldik. | Open Subtitles | أنا وأربعة رجال آخرين, أتينا إلى هنا بصحبة خمسة مراسلين صحفيين. |
- Bir muhabir çıkmasa iyi olur. - Tanrım, hayır. | Open Subtitles | ـ من الأفضل ألا يكون صحفياً ـ يا إلهي ، لا |
Bu da muhabir olmak berbattır dediğim günlerden biri. | Open Subtitles | حسناً أنا فقط لدي واحدة من هذه الأيام أنه من السيئ أن تكون مراسلاً |
Yale Üniversitesi'nden bir muhabir. Siz konuşsanız iyi olur sanırım. | Open Subtitles | انه احد المراسلين من جامعة ييل من الافضل استفبال المكالمة |
Dert değil. Arnold'ın adamı olan birkaç muhabir var. Bir hikaye uydurup güvenilirliğini sarsarız. | Open Subtitles | لا مشكلة آرنولد عنده بضعة مراسلون في جيبه نحن سنزرع قصة |
Genç bir muhabir olarak, en çarpıcı etkiyi sağlamak için farklı bir şey yapmam gerektiğini düşündüm. Çünkü olanları herkes biliyordu, fakat hala bu sistemi bozacak bir şey yoktu. | TED | كمراسل شباب، اعتقدت أنني يجب أن أفعل ذلك بطريقة مختلفة، ليكون لها أقصى قدر من التأثير، حيث أن الجميع كان يعلم بما يحدث، ورغم ذلك لم يكن هناك شيء يردعه. |
Muhabir: Yani korkutucu olmak icin yeterliydi? Kadin: Evet, fakat ben sadece kendimin boyle oldugunu dusundum. | TED | الصحافي: هل كان ذلك كافيا ليكون مرعبا؟ المرأة: نعم، لكني ظننت أني أتوهم ذالك. |
Haberi sizin yapmanız gerektiğini düşünüyorum muhabir Sung. | Open Subtitles | انا ائتمنك على تغطية القصة، مراسله سونج |