Belki de mutlu olduğu için gülüyordu. | Open Subtitles | و ربما كان يضحك لأنه كان سعيدا |
Belki de mutlu olduğu için gülüyordu. | Open Subtitles | و ربما كان يضحك لأنه كان سعيدا |
Şehirde, mutlu olduğu yerde kalacak. | Open Subtitles | سوف تبقى في المدينة، حيث هي سعيدة |
O mutlu olduğu sürece ben de mutluyum. | Open Subtitles | طالما هي سعيدة سأكون سعيداً |
Doktor bunun mutlu olduğu anlamına geldiğini söyledi. | Open Subtitles | -قال الأطبّاء بأنّ ذلك يعني أنّها سعيدة |
Derler ki Tanrı'nın en mutlu olduğu an çocuklarının oynadığı zamanmış. | Open Subtitles | يقولون أن الله يكون أكثر سعادة .عندما يكون أطفاله في اللعب |
Ve sonra kalbimizi de açabiliriz, fırsatlar için, başkalarına yardım etmek için, diğerlerini mutlu etmek için, çünkü hepimizin mutlu olduğu zamandan başka hiçbir şey bizi daha fazla mutlu edemez. | TED | ومن ثم يمكن أن نفتح قلوبنا، قلوبنا لهذه الفرص، لهذه الفرص التي تمكننا من مساعدة الآخرين، لنجعل الآخرين سعداء، لأنه لاشيء يمكنه أن يجعلنا أكثر سعادة من أن نكون جميعا سعداء. |
O mutlu olduğu sürece sorun yok. | Open Subtitles | طالما هي سعيدة ، صحيح ؟ |
Sürekli şunu derdi: "Bir anne çocuğu mutlu olduğu kadar mutludur." | Open Subtitles | اعتادت أن تقول "سعادة الأم تكون بقدر أقلّ أبنائها سعادة" |
Burası annemin mutlu olduğu bir yerdi. | TED | كان ذلك مكان سعادة أمي. |