"nadir görülen" - Translation from Turkish to Arabic

    • نادر
        
    • نادرة
        
    • من النادر
        
    Ve buraya gelmemin sebebine gelecek olursak, çok nadir görülen bir şeyden bahsecektim. Open Subtitles والسبب الذى اتيت له اليوم لكى اخبرك بشأن شيء حقيقى نادر جداً رأيته
    Ağız sıklığı nadir görülen ve maalesef değeri bilinmeyen bir özelliktir. Open Subtitles السرية أمر نادر وقيمة مٌقيمة بأقل من قيمتها الحقيقية بشكل مأساوي
    Tümörün, neredeyse daima en fazla birkaç hafta içinde ölüme yol açan, nadir görülen, son derece saldırgan bir tip olduğu ortaya çıktı. TED وتبين أنه نوع نادر وعنيف جدا من السرطان وتشخيصه كان الموت باتفاق عالمي في اسبوعين على الأكثر
    - Nasıl olduğunu bile anlayamadım. - nadir görülen bir durum. Open Subtitles اللعنة لم أعتقد أن هذا ممكن حصوله إنها حالة نادرة جدا
    Son derecede nadir görülen bir M.O ve ritüel kombinasyonumuz var. Open Subtitles لدينا تركيبة نادرة فى الاسلوب و الطقوس، حتى بالنسبة قاتل مهووس
    nadir görülen bazı durumlarda, düzen değişimi bu sorunu çözebiliyor. Open Subtitles في حالات نادرة ، تغيير الأسلوب الرياضي قد يحل المشكلة
    nadir görülen bir kalıtsal bozukluk, sistemle alakalı, yavaş ilerleyen, erken yaşlanma hastalığı. TED هو أنه اطراب جيني نادر إنه اضراب منتظم إنه يتطور ببطأ ، كمرض الشيخوخة المبكر
    Ortanca çocuğum Oliver, nadir görülen bir kas distrofisi (KD) ile doğdu. TED ابني الأوسط، اوليفر، وُلد مع شكل نادر من ضمور العضلات، أو م د.
    Beyindeki damarların enflamasyonu çok nadir görülen birşey, özellikle onun yaşında. - Demek bir tümör. Open Subtitles التهاب شرايين الدم في مخها نادر جداً، خاصةً لمن في مثل سنها
    Konoha gibi ülkelerde, İnsanlar kendilerini bir aile gibi görür, bu çok nadir görülen bir durumdur. Open Subtitles إنه مشهد نادر رؤيته في قرية معروفة بأن كل من فيها يعتقد أنهم أسرة
    nadir görülen bir kan hastalığın var. Open Subtitles لا مجال أن نخبر أحد بهذا غيرك أنك لديك مرد نادر في الدم
    Guadalupe Aguero ya da bildiğimiz ismiyle Peggy bebek nadir görülen bir kusurla, 3 bacaklı, doğdu. Open Subtitles ولدت بتشوه خلقي نادر, رجل ثالثه بعد وقت قصير من الولادة الآباء المهاجرين الفقراء انفصلوا.
    Oldukça nadir görülen dayanılmaz ve tükenmez açlık hissi... veren genetik bir hastalık. Open Subtitles إضطراب جيني نادر يسبب جوع مبرح لا يوقف ولا يسيطر
    Pektoral ve bulduğumuz diğer parçalar nadir görülen kazançlar. Open Subtitles الأشياء الصدرية و الأشياء الأخرى التي وجدناها تعتبر إنجاز نادر
    "Asperger Sendromu oldukça nadir görülen bir otizmdir. Open Subtitles متلازمة أسبيرجر هي شكل طفيف و نادر من التوحد
    nadir görülen kan enfeksiyonu yüzünden iki ciddi nöbet geçirmişsiniz. Open Subtitles عانيت من نوبتين خطيرتين من عدوى دموية نادرة نوعاً ما.
    Otizm 20. yüzyılda çok nadir görülen bir durum olarak nitelendiriliyordu. TED لأكثر من 20 قرناً، أُعتبر مرض التوحد حالة نادرة بشكل لا يصدق.
    Hırvatları ve Sırpları, tarihlerinde nadir görülen ortak bir alanda birleştiriyor, Lesbor onlara bir grubun sadece kendilerine ait olduğunu sandıkları şarkıların aslında hepsine ait olduğunu anımsatıyor. TED البوسنيين, الكرواتيين, الصرب يجدون مساحة محايدة نادرة الوجود ليفخروا بتاريخهم, و ليزبور يذكرنهم بأن الأغاني التي تنسبها مجموعة منهم لأنفسهم فقط هي في الواقع تنتمي لهم جميعا.
    nadir görülen dalaksız doğma durumu. Open Subtitles حالة جينية نادرة يولد فيها الشخص من دون طحال
    Kuzey Kutbu denizi çok nadir görülen gösterilerin olduğu en zor yaşama koşullarına sahip yerlerden biridir. Open Subtitles إن البحر القطبي المتجمّد أحد أقسى البيئات وموضع مشاهد نادرة
    Bu, gerçekten çok nadir görülen bir andı ve çok büyük bir şans eseri tanık olduğumuz bir şeydi. Open Subtitles كانت لحظة نادرة للغاية وشئ كان من حسن حظنا أن شاهدناه
    Gördükleri şey kartondan şekillerdir, çok üzücü, çok yalnız, ve çok şükür ki çok nadir görülen bir vakadır. TED كل ما يرونه هو لوح كرتوني، وذلك مثير للشفقة، والوحدة، ولحسن الحظ إنه من النادر جدًا.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more