| Babamın masasının arkasına oturur, not yazar, kağıt şeritleri okurdu. | Open Subtitles | يجلس خلف مكتب والدى ويكتب مذكراته ثم يقرأ شريط الأسهم |
| Ama tapınağımızda rahip, bir Müslümanların Kuran'ından bir Hinduların Gita'sından okurdu. | Open Subtitles | و لكن في معبدنا كان القس يقرأ من قراّن المسلمين و من جيتا الهندوس متنقلا من واحد لاّخر |
| Onu sayfanın üzerine koyardı ve büyütece bakarak kelimeleri okurdu. | Open Subtitles | إعتادت وضعهُ على الصفحات و تقرأ الكلمات من خلال الزجاج |
| Sevgili annem bazen bana içinden hikayeler okurdu. | Open Subtitles | كانت امي المسكينة قد اعتادت ان تقرأ لي قصص منه |
| New York Times alırdık ve o onu her gün okurdu. | Open Subtitles | أحبت أننا كنا نأخذ صحيفة نيويورك تايمز و كانت تقرأها يومياً |
| Öz babam da bana okurdu onları. | Open Subtitles | أعتقد أن والدي كان يقرأها لي ايضا |
| Muhammed vahyi her aldığında, onu kendisini izleyenlere okurdu. | Open Subtitles | فى كل مرة كان ينزل الوحى على محمد كان عليه ان يقرأه لمن حوله من الناس |
| Sanırım ben küçükken, babam gece boyunca bana okurdu. | Open Subtitles | أعتقد لأنه عندما كنت صغيرة، كان أبي يسهر ويقرأ لي إياها |
| Onu annem vermişti. Her gece bana okurdu. | Open Subtitles | أمي اعطتني ذلك الكتاب كانت تقرأه لي كل ليلة |
| İşe gider, eve döner, gazete okurdu, sonra yatardı. | Open Subtitles | ذهب للعمل, رجع للبيت قرأ الصحيفة, ذهب إلى الفراش |
| Bu kitabı babam bana hasta olduğum zamanlarda okurdu, ve ben de senin babana okudum. | Open Subtitles | انه الكتاب الذى كان والدى يقرأ لى منه عندما أكون مريضا و أعتدت أن أقرأ منه لوالدك |
| Çocuklara radyodan komik gazeteleri okurdu ve hemen hemen bu şehrin en iyi belediye başkanı oydu. | Open Subtitles | كان يقرأ القصص المضحكة للأولاد في الراديو وكان احسن رئيس بلدية عرفته المدينة |
| Babam, ben küçük bir kızken bana Moby Dick okurdu. | Open Subtitles | أبي كان يقرأ لي من موبي ديك متى أنا كنت بنت صغيرة. |
| Başrahibe, Azizler Gecesi'nde seni sık sık kabristana götürür büyükbaban da sana Edgar Allan Poe'dan hikayeler okurdu. | Open Subtitles | رئيسة الدير أخذتك مراراً للمقابر كل ليلة هالوين وجدك كان يقرأ لك قصص |
| Artik dayanamaz hâle geldigimde babam kutsal kitaptan sevdigi bir bolumu okurdu. | Open Subtitles | احيانا , عندما لا اعد اقدر على الاحتمال كان يقرأ ابي لي جزء معين من القطعة التي كان مغرم بها |
| Peki, küçükken dadın sana yatmadan önce ne okurdu? | Open Subtitles | وعندما كنت صغيراً ماذا كانت تقرأ لك المربية فى السرير |
| Eski mektuplarını sanki yeni gelmişler gibi tekrar okurdu. | Open Subtitles | كانت تقرأ رسائلك القديمة كما لو انها وصلت للتو |
| O sana tüm yazdıklarımı okurdu, bu yüzden daima samimi olamadım. | Open Subtitles | كانت تقرأ كل رسائلي إليك، لذا لم يمكنني أن أكون صادقة في الكثير من الأحيان |
| Eskiden annem bana orada kitap okurdu. Şimdi kendi kendime okuyorum. | Open Subtitles | هناك كانت أمي تقرأ لي والآن أقرأ هناك وحدي |
| Ben küçük bir çocukken hasta oldugumda ki çogu zaman olurdum annem bana bu masali okurdu. | Open Subtitles | عندما كنت أمرض و أنا صغير كانت أمي تقرأها لي أغلب الوقت |
| Delikanlılık çağlarımda, bana bunu okurdu. | Open Subtitles | كان يقرأها لى عندما كنت صبياً |
| Ben küçükken bana bu kitabı okurdu. | Open Subtitles | لقد كان يقرأه لي عندما كنت طفلاً صغيراً |
| O her zaman bir dedektif olmak istemişti o geç saatlere kadar kapanır,Hardy Boys hikayelerini okurdu. | Open Subtitles | اراد دائما ان يكون تحري كان يظل مستيقظا لوقت متأخر ويقرأ قصص الاولاد الجريئة تحت البطانية |
| Bu kitabı bana annem hep okurdu. Ama ben bir daha okuduğumda çok komikti. | Open Subtitles | هذا الكتاب، أمي كانت تقرأه لي لكن كلما أقرأه مجدداً، أجده مضحك جداً |
| Öğretmenimiz bize uzun zaman önce yaşamış bazı değerli yazarların hikayelerini okurdu. | Open Subtitles | المدرس قرأ لنا قصة لكاتب ثمين منذ وقت طويل |
| Küçükken babam okurdu. | Open Subtitles | لقد قرأه العجوز لي عندما كنت صغيرًا |