| Ama olası değil. Petrol yataklarından çıkarları olacaktır. | Open Subtitles | ولكنه غير محتمل ، انهم سيريدون دس انفسهم للسيطرة على حقول النفط |
| Bu olası değil. Kömür çok fazla heparin emerdi. | Open Subtitles | هذا غير محتمل كان لينظف غسيل الدم معظم الهيبارين |
| Yani söylemeliyim ki deniz anasının vahşi yaşam ortamında bu kadar uzun süre yaşaması olası değil. | TED | حيث يقال أنه من غير المحتمل نجاة أي من قناديل البحر في البرية |
| Birlikte olmaları olası değil. | TED | عند أخذ كل واحد منهم مجتمعة يكون غير مرجح. |
| En başarılı işletilen balıkçılıkla bile, gelecekte okyanustan bugün aldığımız balıktan daha fazlasını alabileceğimiz olası değil. | TED | ومن غير المرجح في أفضل مناطق الصيد تنظيماً أننا سنتمكن من أن نصطاد كميات أسماك أكبر مما نصطاده اليوم. |
| Eğer kendini klonlamadıysa beş yapmış olması hiç olası değil. | Open Subtitles | اعني اذا كانت تفعلها بنفسها, هذا يبدو مستبعد جداً |
| Denise, bu pek olası değil, neden biliyor musun: | Open Subtitles | دينيس هذا ليس محتمل و ذلكبسبب |
| Teknik olarak ama pek olası değil. | Open Subtitles | من الناحية الفنية. ولكن من المستبعد جداً |
| Bu olası değil. Kömür çok fazla heparin emerdi. | Open Subtitles | هذا غير محتمل كان لينظف غسيل الدم معظم الهيبارين |
| Çok olası değil. Cinsel sadistler tanımadıklarına saldırır. | Open Subtitles | ذلك غير محتمل الساديون الجنسيون يهاجمون بشكل عشوائي |
| Hodgins, saçında çakıl buldu ama çakılla ölmesi, olası değil. | Open Subtitles | هودجينز وجد حصى في شعهرها لكن الموت بسبب الحصى غير محتمل |
| Hodgins, saçında çakıl buldu ama çakılla ölmesi, olası değil. | Open Subtitles | هودجينز وجد حصى في شعهرها لكن الموت بسبب الحصى غير محتمل |
| Bunun için temel bilimsel deneyimi vardı fakat tek başına bunu başarması olası değil. | Open Subtitles | ولديه الخبرة الكافية في مجال الاشعاع ولكنه من غير المحتمل جدا ان يكون قد نجح لوحده |
| Pek olası değil, ama hadi bu sefer doğa anayı bağışlayalım. | Open Subtitles | من غير المحتمل ولكن لندع هذا الأمر جانباً |
| Görüntü üstünde elektrik şirketinin oynamış olması olası değil. | Open Subtitles | حسناً، من غير المحتمل أنّ شركة الكهرباء قد تدخّلت بذلك |
| olası değil, geriye kalan Jaffa filosu Dakara'yı koruyor. | Open Subtitles | غير مرجح "إسطول الجافا المتبقي يدافع عن "دكارا |
| Pek olası değil lakin olabilir de. | Open Subtitles | غير مرجح ولكن محتمل |
| Dışlanmanın bu kadar sürmesi olası değil. | Open Subtitles | من غير المرجح أن يستمر المنبوذ طوال هذه الفترة |
| Aynı anda ölmeleri pek olası değil. | Open Subtitles | من غير المرجح أنهما أعدا هذه الميتتة في آن واحد. |
| Şey, küçük de olsa enerjiyi soğurup daha fazla güç kazanma ihtimali var yani ama pek olası değil. | Open Subtitles | حسناً، أعني أن هناك احتمالاً ضئيلاً أن يقوم بامتصاص الطاقة ويكتسب قوة أكثر، ولكن هذا أمر مستبعد |
| Yargıç Natalie'nin ehliyetsiz olduğuna karar verebilir ama bu pek olası değil. | Open Subtitles | لابد أن يحكم القاضي بأنّ (ناتالي) لا تصلح للوصاية عليها، وهذا مستبعد. |
| Pek olası değil. | Open Subtitles | هذا ليس محتمل |
| Olur da yakalanırım diye önceden şantaja delil üretmesi pek olası değil. | Open Subtitles | من المستبعد أنه قد لفق دليلاً وقائياً لابتزاز فقط في حالة أنه تعرض للاعتقال |