"oturduğun" - Translation from Turkish to Arabic

    • تجلس
        
    • تجلسين
        
    • جلوسك
        
    • جالس
        
    • جالسة
        
    • جالسا
        
    Bak, tuvalet kağıdını yerinden çıkar ve oturduğun yerde elinde tut. Open Subtitles حسناً، اسمع خُذ الّلفة من الصيدلي واحضرها معك قبل أن تجلس
    Yoksa seni o üzerinde oturduğun sandalye ile ölümüne döverim. Open Subtitles قبل أن أضربك حتى الموت بالكرسي الذي تجلس عليه ماذا؟
    Oraya oturduğun an, ağzını açamazsın. Open Subtitles فى اللحظة التى تجلس هناك, لاتستطيع فتح فمك
    oturduğun masaya saygı duyduğun sürece benim için sorun yok. Open Subtitles طلما تحترمين الكرسي الذي تجلسين فيه أنتِ جيدة بالنسبةٌ لي
    Ve senin oturduğun sandalye gibi gerçek ve somut Open Subtitles و حقيقى و ملموس مثل الكرسى الذى تجلسين عليه
    oturduğun yerden boş depoyla 90 kilometreyle gidiyormuşum gibi görünüyor. Open Subtitles يبدو من موضع جلوسك... وكأنني أسير بسرعة 90 بدون وقود...
    Geri döndüğümde karım şu anda senin oturduğun yerde oturuyordu. Open Subtitles عند عودتي ، كانت جالسة على الأريكة مثلما أنت جالس تماماّ
    Her zaman aynı yere otururdu, tam şu anda senin oturduğun yere. Open Subtitles ، كانت تجلس دائماً في نفس المكان . حيث تجلس أنت الآن بالضبط
    Seni gördü. Bence burada yalnız oturduğun için üzülüyor. Open Subtitles لقد رأتك، إنها حزينه لأنك تجلس وحيدًا هنا
    Nerede oturduğun önemli değil. Önemli olan kiminle birlikte olduğun. Open Subtitles إنها ليست عن أين نجلس إنها عن من الذي تجلس معه
    Masanın başında oturduğun zaman ne yapacaksın? Open Subtitles لكن ماذا ستفعل عندما تجلس على رأس الطاولة ؟
    -Çünkü klozette oturduğun sürece teknik olarak hâlâ tuvalete çıkıyor olursun. Open Subtitles ماذا؟ لأنه طالما أنك تجلس على العلبة تقنيا، أنت ما زلت التغوّط
    Ve kimse böyle oturduğun için sana dik dik bakmaz. Open Subtitles الناس هنا لن تعير اهتماماً للكيفية التي تجلس بها
    Bu da koca, yağlı bir çek olur işte. Öyle büyük bir çek olsun ki, uçakta yanına oturduğun zaman çekin iki tane koltuk alması gerektiğini düşünürken bul kendini. Open Subtitles ـ هذا صّك كبير وضخم ـ صّك ضخم لدرجة أنك عندما تجلس بجواره في طائرة
    Ya otur oturduğun yerde, ya da üzerindekileri çıkar ki biz de senin vücudunla grafit ve kauçuktan bir ziyafet çekelim. Open Subtitles إما أن تجلسين أو تقومين بتعرية نفسكِ من ثيابكِ قد نفترس نموذجكِ بالجرافيتي والمطاط.
    oturduğun sandalyenin bile geldiğin ülkeden eski olduğunu düşününce, çok uygun bir çözüm gibi geliyor. Open Subtitles تأتين من بلد ليس أقدم من الكرسى الذى تجلسين عليه يبدو حلا عمليا
    Kiliseye gitmek. Siyahî çocuklar. Pekala, "Üstüne oturduğun bir şey." Open Subtitles اذهب للكنيسة مضاجعة شباب سود حسناً شيء تجلسين عليه
    Şu oturduğun minder kesin fermuarlı. Open Subtitles هذه الوسادة التي تجلسين عليها, أراهن أن هناك سحاباً فيها
    Kendi sicilim gerçekten önemli değil, ...ama bu araçta oturduğun için, senin başın da belaya girecek. Open Subtitles أنا حقا لا أهتم بالسجل الخاص بى لكنكى ستكونين فى مشكلة لمجرد جلوسك فى هذه السيارة
    O restoranda oturduğun sürece, ne yersen yemek sayılır. Open Subtitles طالما أنه جالس في مطعم، فقد حصل على وجبة.
    Otur oturduğun yerde. Seni ilgilendirmez. Burnunu sokma. Open Subtitles انت ابقي جالسة هنا, الامر ليس من شأنك لا تتدخلي
    Asansörden oturduğun sandalyeye kaç adım, biliyor musun? Open Subtitles هل تعرف كم عدد الخطوات ما يلزم للحصول من المصعد إلى كرسي كنت جالسا في؟

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more