"parçacıkları" - Translation from Turkish to Arabic

    • الجسيمات
        
    • جسيمات
        
    • الجزيئات
        
    • جزيئات
        
    • الشظايا
        
    • رقائق
        
    • الجُسيمات
        
    • قطع من
        
    • وجسيمات
        
    • أصابعَ
        
    Radyum bu parçacıkları mermisi hiç bitmeyen bir makineli tüfek gibi saçıyordu. Open Subtitles يطلق الراديوم وابلاً من تلك الجسيمات كالرشاش الأوتوماتيكي الذي لا تنفد طلقاته
    Her biri kendine özgü fizik kuralları olan kendine özgü parçacıkları ve kendine özgü kuvvetleri bulunan evrenler tanımlanabilir. Open Subtitles وكل واحد منهم يمكنه وصف كون محتمل له قوانينه الفيزيائية الخاصة وأنواعه الخاصة من الجسيمات وأنواعه الخاصة من القُوى
    Diyor ki, maddenin herhangi bir parçasını çok küçük boyutta incelerseniz, öncelikle moleküllere rastlar sonra da atomları ve atom altı parçacıkları bulursunuz. TED تقول انك اذا اختبرت اي جزء من مادة بدقة متناهية في البداية سوف تجد جزيئات ومن ثم سوف تجد ذرات و جسيمات ذرية
    - Onun ayakkabılarında çim parçacıkları olmalıydı ama muhtemelen halıya bastığında temişlenmiştir... Open Subtitles لابد أن هناك جسيمات عشب على حذائه لكن ربما مسحت في السجادة
    Bu yeni bulunan parçacıkları kullanarak, bilim adamları Einstein'ın kuvvetleri birleştirme rüyasına yaklaşıyorlardı. Open Subtitles وباستخدام هذه الجزيئات المُكتشفة حديثاً العلماء كانوا يقتربون من حلم اينشتين لتوحيد القوى.
    Bu kuantum fiziği. Ve daha sonra kuantum parçacıkları hareket ettikleri ortaya çıkar. TED و كنتيجةٍ لذلك، فإن هذه الخطوط تسلك سلوك الجزيئات الكميّة.
    Bugün bildiğimiz tüm parçacıkları alıp, var olan bir yapıya onları uyarlamaya çalışıyoruz. Open Subtitles ما نسميه التماثلات نحن نأخذ كل الجسيمات التي نعرفها اليوم ونحاول أن نجمعهم
    Hodgins çinko parçacıkları buldu ve tellerin bu bölümüyle eşleştirdim. Open Subtitles وجدت هودجينز الجسيمات الزنك أنني يقابل لهذا القسم من السور
    Bu nano parçacıkları oldukça saldırgan üç katlı negatif göğüs kanseri formunu kullanarak hayvanlarda test ettik. TED قُمنا بإختبار هذه الجسيمات النانوية على الحيوانات بإستخدام نوع شديد العدوانية من سرطان الثدي الثلاثي السلبي.
    Evrenimizi meydana getiren farklı parçacıkları üretirler. TED فإنها تصدر التوليفة التي تؤلف الجسيمات التي يتكون منها الكون من حولنا.
    Üstelik, bu süper simetri parçacıkları karanlık madde olmak için çok güçlü adaylar. TED ايضا، تلك الجسيمات الفائقة التناظر هى مرشح قوى ان تكون المادة المعتمة.
    Başka parçacıkları ışık hızına yakın bir hıza çıkardığımızda onlar da sanki gittikçe ağırlaşıyorlarmış gibi daha da fazla direnmeye başlarlar. Open Subtitles عندما نحاول تسريع جسيمات أخرى أقرب و أقرب لسرعة الضوء تُقاوم أكثر و أكثر كما لو أنها تُصبح أثقل و أثقل
    Motor parçaları birbirine sürttükçe demir ve çinko parçacıkları çıkar. Open Subtitles عندما قطع المحرك تمسح معاً فهي تزيح جسيمات الحديد والزنك
    Bu sistemlerin aşırı büyük kütleçekimleri gazdaki parçacıkları çok yüksek hızlara ivmelendiriyor. Yüksek hız ise yüksek sıcaklık demektir. TED الجاذبية الهائلة لهذه الأنظمة تقوم بتسريع جسيمات الغاز إلى سرعة كبيرة التي تعني درجات حرارة عالية جدا.
    Protonlar gibi yüklü parçacıkları bir spiral yol boyunca çok hızlı itmek için elektromanyetik alanlar kullanır. TED يستخدم المسرّع حقولاً كهرومغناطيسيّة لدفع الجزيئات المشحونة كالبروتونات بشكلٍ أسرع وأسرع على طريقٍ حلزونيّ الشكل.
    Vücut üzerinde yeni algılayıcı öğeler -- tırnaklarınızda saç büyütebilirsiniz, ve dolayısıyla bazı parçacıkları başka bir insandan alabilirsiniz. TED محسوسات جديدة عل الجسم فيمكنك تنمية شعر على أظافرك وبالتالي الحصول على بعض الجزيئات من شخص آخر
    Dövmeler ciltte sadece bir demet parçacık ise bu parçacıkları daha ilginç şeyler yapanlarla değiştirebilir miyiz? TED إذا كان الوشم مجرد مجموعة من الجزيئات في الجلد، فهل نستطيع تبديل هذه الجزيئات بأخرى تقوم بشيء أكثر إثارة؟
    Ayırabileceğiniz et ve parçacıkları ayırın daha sonra da onları sıvıda bekleterek yumuşatın. Open Subtitles قم بإزالة أية جزيئات لحمية قدر ما تستطيع و من ثم قم يتطريته
    Kafasındaki yaradan alınan parçacıkları test ettim, cinayet silahı kestane ağacından yapılmış. Open Subtitles لقد قمت بفحص الشظايا من جرح رأسها وسلاح الجريمه كان مصنوع من الكستناء
    Boya parçacıkları koyu zeytuni. Open Subtitles رقائق طلاءِ تُخبرُنا هو كَانَ أخضراً زيتونياً قاتماً.
    Sonunda testerenin geride bıraktığı parçacıkları çözmeyi başardım. Open Subtitles حصلت أخيراً على الجُسيمات التي خلفها المِنشار
    -Hiçbir şey. Kan emdirilmiş tuvalet kağıdı parçacıkları yüzümde güzel durur demiştim. Open Subtitles لا شيء، فقط فكرت بأن اضع قطع من أوراق المرحاض المنقعة بالدماء عليه
    Taşıyıcı güçlerle madde parçacıkları arasındaki gerçek ilişki ne? TED ما حقيقة العلاقة بين حاملات القوة وجسيمات المادة؟
    Yukarıdan düşen parçacıkları yakalamak için dantelimsi parmaklarını açarlar. Open Subtitles يُرسلونَ أصابعَ محيّرةَ هشّةَ لحَصْر سُقُوط اللُقمِ مِنْ فوق.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more