| Plastik bir poşet rüzgara yakalandığında keder veya umut hisseder mi? | Open Subtitles | عندما يطير كيس يبلاستيكي في الرياح هل يشعرك بالحزن أو الأمل؟ |
| Pekala, ağır ol bakalım. Bu, bir poşet cipse ilk kez bağırışım. | Open Subtitles | حسناً، بهدوء، إنّها المرة الأولى التي أصرخ فيها على كيس لرقائق البطاطس. |
| Bir poşet toprak yer, tuvaletimizi çocuk havuzuna yapar, hayata devam ederiz. | Open Subtitles | نحن كنا نأكل كيس من التراب، ونتمدد في بركة كيدي حتى خرجنا |
| Gereken her şeyi bir plastik poşet içinde, köprü altındaki güç panosuna koyacağım. | Open Subtitles | سأترك كل شيء ستحتاج إليه في حقيبة بلاستيكية في خزانة كهربائية تحت الجسر |
| Sandviçini taze tutmak için içine koyduğun bir poşet icat ettim. | Open Subtitles | لقد إخترعت ذاك الكيس الكرتوني الذي تضعه حول الشطيرة لتبقيها طازجة |
| Başına poşet geçirilip bantlanmış. | Open Subtitles | ووضعوا كيساً من البلاستيك على رأسه مثبت بشريط لاصق |
| Planktondan çok poşet torbalardan bahsedebiliriz. | TED | وحدِّثْ عن أكياس البلاستيك الأكثر من العوالق. |
| Ağzı sıkıca kapanan büyük bir plastik poşet alarak işleme başlıyoruz. | Open Subtitles | الآن .. أنت تريد البدء مع كيس بلاستيكي كبير ذاتي الغلق |
| - sokan biriyse bunlardan 20 poşet olmalıydı. - En az. | Open Subtitles | كنا سنسحب حوالي 20 كيس من ذلك من جوفها على الأقل |
| Bir poşet elma almam gerekiyordu. | TED | واضطررت إلى شراء كيس كامل من التفاح. ذلك ما فعلته. |
| -Onluklardan iki poşet. | Open Subtitles | أريد كيسين سعة 10غ بل كيس سعة 10غ حسناً؛ كيس واحد |
| Bu sıcak suyun içine atacak poşet çay veya kahveniz yok, değil mi? | Open Subtitles | ألديكِ أي كيس شاي أو قهوة مطحونة أضعها في الماء الساخن؟ |
| Annem beni nasıl taşısın. Bir poşet çikolatayı bile güç bela kaldırabiliyordu. | Open Subtitles | أمي لا تستطيع حملي , بالكاد استطاعت حمل كيس الشوكولاته |
| Ve, yanında, saf kokain bulunan büyük bir poşet çıkmasıda, yine büyük şanssızlık. | Open Subtitles | و من حظك السيء أيضا أننا أمسكنا بك و معك حقيبة من الكوكايين الصافي |
| Baba, bir tane daha içersen tam bir poşet olacak. | Open Subtitles | أبي، لو شربت واحدة أخرى ستكون عندي حقيبة مكتملة. |
| Dinle beni. Çocuk elinde virüs taşıdığını bilmeden bir poşet kokainle ortalıkta geziniyor. | Open Subtitles | اذا كان ذلك الفتى لديه حقيبة من الكوكايين بها الفيروس وهو لا يعرف... |
| Ben de aldım. Bir poşet elma aldım, eve götürdüm, içinden bir elma aldım ve onu kestim. | TED | اشتريت كيسا واحدا من التفاح، أخذته إلى المنزل، وأخذت تفاحة من الكيس وقطعتها. |
| Dışarıdan bakınca nefes alma sırasında şişen, nefes verme sırasında büzülen; dev, şişirilebilir bir poşet gibi. | TED | من الخارج، تشبه كيسًا كبيرًا قابلًا للنفخ حيث تتوسع جميع أجزاء الكيس أثناء الاستنشاق وتتقلص أثناء الزفير. |
| Bir keresinde koca bir poşet kokaini içine çekerken gördüm. | Open Subtitles | رأيته يوماً يستنشق كيساً بأسره من الكوكايين |
| Evet ve onlara bana iki poşet balık kafası getirdiğini söyleyeceğim. | Open Subtitles | أجل, و سأخبرهم أنك أحضرت لي أكياس رؤوس السمك |
| Bayanın dediği gibi çift poşet koy. Anladın mı? | Open Subtitles | تأكد من مضاعفة الأكياس كما تقول السيدة مفهوم |
| Sıkıştırmalı yerine fermuarlı poşet tercih ediyorsun demek? | Open Subtitles | لذا أنتِ تحبي الاكياس بسَحّاب أفضل من النوع الضاغط |
| Bu kerata da el koyduklarımızdan, çeyrek poşet de esrar vardı içinde. | Open Subtitles | لقد اجتبيتها من عجوز ضُبط بحقيبة ملأى بالحشيش |
| Şurada asılı duran iki ünite de dahil. Sekiz taze plazma ve bir poşet de trombosit. | Open Subtitles | وأيضًا بلازما مجمدة طازجة، وكيسًا من صفيحات الدم. |