Bay Söze, sizden bu anlaşmayı durdurmanızı istiyor. | Open Subtitles | السيد سوزي يرغب في ان توقفوا هذا الاتفاق |
Bay Söze sizden gemiye çıkıp oradaki kokaini yok etmenizi istiyor. | Open Subtitles | والسيد سوزي يرغب في ان تذهبوا الي القارب و تقضو على الكوكاين نهائيا |
Çünkü siparişi gönderen kişi Bay Söze için çalıştığını bilmiyordu. | Open Subtitles | كياتون جميع شاحنات الصلب تعمل تحت امرة السيد : سوز |
Bay Söze'nin bizzat kendisinin yapmış olduğu bir teklifle gelmiş bulunuyorum. | Open Subtitles | أنني سأقبل مباشره العرض المقدم من السيد : سوز |
Ve bence birinin kârlı bir terfi almasına yardım etmek kelime olarak da ruh olarak da verdiğim Söze uyuyor. | Open Subtitles | يوافق تماماً على مضمون "و روح "الوعد حسناً ، لقد سأمت من الألعاب النفسية |
Fazla Söze gerek yok, yıkıldım. | TED | لست بحاجة، للقول أنني محطّمة. |
Doğru Söze ne denir. | Open Subtitles | يجب أن أخبر شيئاً، لا يمكنني أن أجادلك بهذا على ما أظن |
Ondan sonra Bay Söze'ye borcunuz kalmayacak. | Open Subtitles | وبعد ذلك ستصبحون احرار نحو التزماتكم للسيد سوزي |
Bir süre sonra güçlenip, Söze'nin peşine düşmüşler. | Open Subtitles | وبعد فتره قد امتلكوا القوه وسعوا وراء سوزي |
Macarlar Söze'nin dişli olduğunu bildikleri için, şakalarının olmadığını anlatmaya çalışmışlar. | Open Subtitles | الهنغاريين كانوا يعلمون ان سوزي قوي ولايحب ان يعبث معه احد لقد اخبوه انهم يريدون اعماله |
Söze, karısı ve çocuklarının yüzlerine şöyle bir bakmış ardından da heriflere, bir şeyin nasıl isteneceğini göstermiş! | Open Subtitles | نظر سوزي الي وجوه اسرته ثم كشف لهم ماهو مفترض ان يفعله في حقيقة هذا الامر |
Federallere, Keyzer Söze'yi gördüğüne ve kimliğini tam olarak teşhis edebileceğine dair yeminli bir ifade vermiş. | Open Subtitles | لقد قام بسب الرؤساء الفيدراليين لقد قال انه رأي ويستطيع تحديد باليقين كايزر سوزي |
Muhtemelen, Söze'nin Türkiye'de kökünü kuruttuğu Macarlar olmalı. | Open Subtitles | لنفس الهنغاريين الذين محاهم سوزي في تركيا |
Kamyonun taşımakta olduğu yük, Bay Söze'ye ait olan ham çelikti. | Open Subtitles | في مدينه بافلوا بنيويورك الشحنه كانت من الفولاذ الخام و التي كانت تخص السيد : سوز |
Dokuz ay önce, Bay Söze'nin gerizekâlı kuryelerinden biri sakat biri tarafından karmaşık bir gizlilik dümeniyle oyuna getirildi. | Open Subtitles | منذ تسعه أشهر كان رجل من رجال السيد : سوز قليل الحيله و الخبره |
Bay Söze aynı adamlarla nadiren uzun süreli çalışır ve bu adamlar, kim için çalıştıklarını asla bilmez. | Open Subtitles | السيد : سوز كان نادرا ما يعمل مع نفس الاشخاص منذ فتره طويله و هم يجهلون كليا من الذي يعملون لحسابه |
New York'ta Söze'den bahseden şu herif kimdi? | Open Subtitles | من هذا الرجل من الذي أعتاد الكلام عن سوز في مدينه نيويورك ؟ |
Söze'nin bizi, birini öldürmeye gönderdiğini mi söylüyorsun? | Open Subtitles | أنت قلت أن سوز أرسلنا لقتل شخص ما , أليس كذلك ؟ |
Dostuna verdiğin Söze ne olacak? | Open Subtitles | كيف تم الوعد بعد ذلك؟ |
Söze ne dersin Bo? | Open Subtitles | ماذا عن الوعد ، (بوو)؟ |
Fazla Söze gerek yok, canavarı yuvasına kadar takip ettik. | Open Subtitles | لا حاجة للقول بأننا تعقّبنا الوحش |
- İnanılmazsın. - Doğru Söze ne hacet. | Open Subtitles | . أنت غير معقولة . لا يمكنني أن أجادلك بهذا |
Neyse, kendimi ne kadar şanslı hissettiğimi söyleyerek Söze başlamalıydım. | TED | لكن علي كل حال ، كان يجب أن أبدا بقولي كم أشعر باني محظوظه. |