Boya sürekli sulanıyordu. Biz de savaşmak yerine durumu kabullendik sütün bizi nereye görüreceğini ve durumu telafi ederek nasıl daha iyi bir görüntü ortaya çıkaracağını seyrettik. | TED | كان ذلك في تغير مستمر، وكان علينا، بدلاً من محاربة ذلك أن نبني عليه ، ونرى أين سيأخدنا الحليب وتعويض ذلك لجعله أفضل. |
Diyaframın ani açılışı mideden hava çıkarırken, glottisin kapanması da sütün akciğerlere girmesini engeller. | TED | التوسع المفاجئ للحجاب الحاجز يدفع الهواء من المعدة، بينما إغلاق لسان المزمار يمنع الحليب من دخول الرئتين. |
Fakat son on yıldır, sütün kıymetini bilmiyoruz. | TED | ولكننا في العقود الأخيرة أصبحنا نعتبر الحليب شيئًا عاديًا. |
Buraya sanki kıtır limonlu sütün sahibiymiş gibi geri dönüyor. | Open Subtitles | هو عاد يرقص إلى هنا كأنه يملك حليب الليمون |
Buraya sanki kıtır limonlu sütün sahibiymiş gibi geri dönüyor. | Open Subtitles | هو عاد يرقص إلى هنا كأنه يملك حليب الليمون |
Sonra temizlik yaparken biraz sütün içinde bunu buldum. | Open Subtitles | وبعد ذلك عندما كنت انظف وجدت ذلك في بعض اللبن |
Bu sıcak ballı sütün, hala istiyorsan. | Open Subtitles | هاهو حليبك الساخن مع العسل إذا كنتي ما تزالين تريدنه |
İnsanlardan ve diğer memelilerden anlıyoruz ki sütün biyolojik tarifi erkek ve kız çocukları için farklı olabiliyor. | TED | ومن البشر والثدييات الأخرى، بدأنا نفهم بأن وجبة الحليب البيولوجية يمكن أن تكون مختلفة عند إنتاجها للأبناء أو البنات. |
sütün ve bisküvilerin yatağının baş ucunda. Sigaran ve kibritlerin de. | Open Subtitles | الحليب والبسكويت بجانب سريرك وأيضاًالسجائروالثقاب. |
Evet biliyorum. Kaymağın üstünde kaymış ve sütün içinde boğulmuş. | Open Subtitles | نعم أعلم, الكريم شل حركته و الحليب قام بقتله. |
Kucak, kucak, kucak, sütün tadına bak. Kucak, kucak, kucak, ipek gibi yumuşak. | Open Subtitles | شلاب، شلاب، شلاب، أنا أحب الحليب شلاب، شلاب، شلاب إنه ناعم كالحرير |
Kucak, kucak, kucak, sütün tadına bak. Kucak, kucak, kucak, ipek gibi yumuşak. | Open Subtitles | شلاب، شلاب، شلاب، أنا أحب الحليب شلاب، شلاب، شلاب إنه ناعم كالحرير |
Biliyor musun bence her şey giderek daha kötü olacak sütün ve balın fiyatı, mutluluğun fiyatı öyle artacak ki, bir şeyler olacak. | Open Subtitles | أتعلمين أظن بأن الوضع سيزداد سوءً سعر الحليب والعسل، وسعر السعادة |
Her zaman eğlenceye düşkündüm. sütün görüntüsüne bile dayanamam. | Open Subtitles | كنتُ دائما أمراه محبه للمرح ولا أستطيع تحمل منظر الحليب |
Büyük ihtimalle annen sütün çorbada ziyan edilmediği... bir evde büyümüştü. | Open Subtitles | ربما بسبب أن امك تربت في منزل لم يفكر في إضاعة الحليب بسكبه على الحساء |
Şimdi, ferahlatıcı soğuk bir bardak sütün içine bandırmak için neredeyse hazır. | TED | والآن أصبحت شبه جاهزة للغمرة المنعشة في كأس حليب بارد . |
sütün kesilmiş, tavuk yumurtlamamış. | Open Subtitles | أنتي ليس لديك حليب والدجاجة لم تضع بيض |
sütün yoksa, beni de emebilir. | Open Subtitles | إن لم يكن لديك حليب, دعيه يرضع مني. |
Kutuyu sütün yanına koyuyorsun. Yemek kanalında gördüm. | Open Subtitles | تضع العلبة بجوار اللبن لقد كان علي قناة الطعام |
Bu yüzden sütün litresi için ödediğimiz fiyat ürünün gerçek üretim maliyetini asla göstermez. | Open Subtitles | لهذا السبب الثمن الذي ندفعه مقابل لتر من اللبن لا يمثـّل أبداً السعر الحقيقي للمنتج |
Ayrıca, tabi ki yakında, Ann, sütün gelecek. | Open Subtitles | و بالطبع قريبا جدا يا آن حليبك سيبدأ بالظهور |
Neden tavukla birlikte sütün olamıyor bunu anlamıyoruz. | Open Subtitles | نحن لا نفهم لماذا لا يمكنك أن تأخذ دجاجا بالحليب |
sütün son kullanma tarihinin geçtiğinden haberim yoktu. | Open Subtitles | أنا ما كَانَ عِنْدي فكرةُ تَركتُ هذا الحليبِ يَنتهي. |