Anna'nın sırt çantası evinden 4 adım ötede ne arıyordu.O labaratuar sonuçlarının ne olduğunu bilmiyordunda? | Open Subtitles | إذا أصرّيت على قولك بأنّك لا تعرف لماذا كانت حقيبة الظهر على بُعد خطوتين من منزلك |
Kimse silah sesini duymadı çünkü katil onu vururken susturucu olarak ya sırt çantası kullandı ya da namluya kıyafet sardı. | Open Subtitles | لم يسمع أحد شيئاً لأن القاتل إستعمل حقيبة الظهر أو قماشه لكتم الطلقة |
13-B numaralı koltuğun altında, mavi bir sırt çantası bulacaksın. | Open Subtitles | سوف تجدين حقيبة الظهر زرقاء اللون تحت المقعد الأمامي |
Kay'ın giydiği tek şey, tek şey onun sırt çantası. | TED | والشيء الوحيد الذي تحمله "كاي"، الشيء الوحيد، هو حقيبتها فقط. |
Kırmızı şapka, mavi ayakkabı, pembe sırt çantası. | Open Subtitles | قبعات حمراء، أحذية رياضية زرقاء، حقائب ظهر وردية. |
- sırt çantası yedinci ruh mu? | Open Subtitles | أتخبرينني أن حقيبة ظهره هي الروح السابعة؟ |
Çok fazla dik, halatımız yok, bir de 20 kiloluk sırt çantası taşıyorsun da ondan. | Open Subtitles | لأنه منحدر جداً،وليس لدينا حبال ولأنك تحمل حقيبة الظهر ذات الأربعين رطل هذا هو السبب |
Evet, ama insanlar sokakta da sırt çantası taşıyorlar. | Open Subtitles | أجل ، أنت تعلم الناس يتحملون حقيبة الظهر في الطرقات طوال الوقت |
Geriye dönüp bakıldığında, sırt çantası kötü bir fikir olmuş olabilir. | Open Subtitles | باستعادة الأحداث , يبدو أن حقيبة الظهر كانت فكرة سيئة |
sırt çantası Timsah Şelalesi yakınında bulunan çocuğun bir timsah saldırısının kurbanı olduğu düşünülüyor. | Open Subtitles | السلطات في مسطحات مومب تم إستدعائها للبحث عن الطفل المفقود حقيبة الظهر خاصته كانت قد وجدت بالقرب من شلالات التماسيح و حراس الغابه المحليين يعتقدون بأنه كان ضيحة أخرى لهجوم التماسيح |
Bu doğru değil, bu doğru değil. Bir sırt çantası almıştım ve beğenmişti. | Open Subtitles | لقد احضرت لها حقيبة الظهر وهى احبتها |
Sanırım sırt çantası için geldiniz. | Open Subtitles | أعتقد بأنك هنا من أجل حقيبة الظهر. |
Çocuğun odasında Anna'nın tıbbi analizlerini ve evinin arkasında sırt çantası'nı bulduk. | Open Subtitles | الفتى كان لديه التحاليل الطبيّة لـ (آنـا) ووجدنا حقيبة الظهر خلف منزله |
- Kaşif Dora'nın sırt çantası! sırt çantası, harita bugün burada mı? | Open Subtitles | حقيبة الظهر, هل الخريطه مع هذة الليلة? |
- sırt çantası. - Ayrıca diş macunu aldım. | Open Subtitles | حقيبة الظهر - أشتريت أيضاً معجون الأسنان - |
Annesiyle beraber Londra'da yaşıyor. sırt çantası arabamda. - Onu alın. | Open Subtitles | إنها تعيش مع والدتها في "لندن" حقيبتها معي في السيارة |
Kay duygularıyla doğru şekilde nasıl başa çıkacağını bilmiyor, bu yüzden sırt çantası büyüyor, büyüyor patlayana kadar ve sonunda kendi boğuşmalarının üstesinden gelmek zorunda kalıyor. | TED | ولا تعرف "كاي" كيف تتعامَل مع مشاعرها بشكلٍ صحيح، لذلك يزداد حجم حقيبتها وتتضخّم حتى تنفجر، فتضطر أخيرًا إلى مواجهة مشاكلها ومُعاناتها والتغلُّب عليها. |
Yedi tane sırt çantası var. | Open Subtitles | لدينا سبعة حقائب ظهر |
Şu kayıp olan sırt çantası... | Open Subtitles | انت تعلم, حقيبة ظهره التي كانت مفقودة حينذاك |
Kocam, sonra erkek arkadaşım çok seyahat ettiği için sakal bırakmadan ya da sırt çantası takmadan önce iki kere düşünüyordu. | TED | زوجي وثم صديقي فكر مرتان قبل أن يحمل حقيبة ظهر أو يربي لحية لأنه يسافر كثيراً. |
- Nasıl taşınıyor? - sırt çantası gibi. | Open Subtitles | أرتديها, أرتديها كحقيبة ظهر |
Kişisel eşyalar arasında mavi bir sırt çantası gören oldu mu? | Open Subtitles | هل ثمة من رأى حقيبة ظهر زرقاء مع المتعلقات الشخصية الأخرى؟ |
Sağlık görevlilerimiz güneş enerjili bir sırt çantası ile seyahat ediyor ve bu da telefonu şarj edip yedekliyor. | TED | يسافر عمال الرعاية الصحية لدينا بحقيبة ظهر تعمل بالطاقة الشمسية والتي تحافظ على الهواتف مشحونة ومخزنة احتياطيا. |
Şu andan itibaren bu kocaman sırt çantası ile havaalanında bekleyen iki sıradan turistiz. | Open Subtitles | نحن سائحان فقط في مطار و معنا اثقل حقيبة ظهرية رأيتها |
Pekala millet. sırt çantası için gerçekten yardımınıza ihtiyacım var. | Open Subtitles | انا حقاً بحاجه إلى المساعده لأكتشاف وضغ حقيبه الظهر |