Dahili Sensörler devre dışı, ama gücün kesildiği yerin konumunu belirledim. | Open Subtitles | المجسات الداخلية لا تعمل لكننى حددت الموقع الذي انخفضت به الطاقة |
Her bir heykelin üzerinde onlardan ne kadar uzakta olduğunuzu yakalayan Sensörler var. | TED | وهناك أجهزة استشعار مثبتة على رأس كل منحوتة تلتقط كم أنت بعيد عنهم. |
Bu Sensörler, kan veya salya içeren hasta örnekleriyle yeniden hidratlandığında aktive oluyorlar. | TED | يتم تنشيط المستشعرات عندما يتم ترطيبها بواسطة عينة من المريض والتي يمكن أن تكون دماً أو لعاباً على سبيل المثال. |
Bir düşünün Nike ayakkabıların içinde Sensörler var ya da Nike Yakıt Bileziği kullanıyorsunuz. Bunlar hareketlerinizi, enerjinizi ve kalori tüketiminizi takip ediyor. | TED | لذلك تفكر حول الأمر أحذية نايك تلك لديها مجسات أو أنك ترتدي حذاء نايك الـ فويلباند والذي يتعقب حركتك، وطاقتك، وحرقك لسعراتك الحرارية. |
Bir gece Sensörler çalışmadığında ne olduğunu anlatmalıyım. | TED | ألان يجب أن أخبركم حول ما حصل في أحدى الليالي عندما توقفت كل الحساسات عن العمل. |
Sadece Sensörler ve refleks cevaplara sahip olarak, ...zeki canlıların davranışlarına benzediler. | Open Subtitles | حكمت فقط بواسطة المحسّسات وردود منعكسة، يواجهون السلوك كائنات حيّة ذكية. |
tüm mobilyalarda, tüm iç dolguda, insanların nerede olduklarını ve ne yaptıklarını anlayan Sensörler var. | TED | يتمثل بوضع حساسات على جميع قطع الفرش، وجميع المساحات الأخرى والتي تفهم موقع الأشخاص وما يقومون به. |
İkinci sorun, bu robotların üzerinde çok pahalıya mal olan Sensörler var -- bir lazer tarayıcı, bir kamera ve işlemciler. | TED | المشكلة الثانية هذه الروبوتات على متنها أجهزة إستشعار مكلفة جدا ماسحة ليزر وكاميرا ومعالجات. |
Makine görüşü, özel Sensörler ve yüksek performanslı bilgisayarlar bunun büyük bir kısmını yapar, ancak aileniz arabanın içerisindeyken büyük bir kısmının yeterli olmadığı aşikâr. | TED | الرؤية الآلية وأجهزة الاستشعار الخاصة وشبكة حوسبة عالية الأداء يمكن أن يقوموا بكل هذا ولكن يتضح أن الكثير لا يكفي عندما تكون عائلتك موجودة في السيارة |
Buna ilaveten bir pil, bir bilgisayar, çeşitli Sensörler ve kablosuz telsizler var. | TED | على متنها أيضا بطارية وحاسوب ومختلف أجهزة الاستشعار والراديو اللاسلكي |
Karanlık, sis ve yağmurda Sensörler kullanılabilir. | TED | المجسات المستخدمه يمكنها الرؤيه في الظلام في الضباب وفي الأمطار. |
Bu kaslar kasılıp esnediğinde kas tendonları içindeki biyolojik Sensörler sinirler aracılığıyla beyne bilgi aktarımı yapar. | TED | عندما تَنثني هذه العضلات وتتمدد، ترسل المجسات البيولوجية داخل الأوتار العضلية معلومات عبر الأعصاب إلى الدماغ. |
Bu Sensörler cildin yüzeyinden, ağız boşluğunun derinliklerinde bulunan bu dahili sinyalleri alır. | TED | هذه المجسات تلتقط تلك الإشارات الداخلية منبع عميق داخل تجويف الفم، مباشرة من سطح الجلد. |
Onun yerine, gelecekteki hastalıkları takip eden karmaşık Sensörler olarak işlev görürler. | TED | بل تعمل بمثابة أجهزة استشعار متطورة تقوم برصد مواقع المرض المحتملة مستقبلًا. |
Kanatları sensörlerle kaplı. Bazı Sensörler kanat deformasyonlarını algılıyor. | TED | وأجنحتها مغطاة بأجهزة استشعار، بما في ذلك أجهزة استشعار والتي تستشعر تشوه الجناح. |
Sensörler anageminin silahlarına güç verdiğini gösteriyor. | Open Subtitles | المستشعرات تشير أن السفن الأم يشحنون أسلحتهم |
Bu güzel sessiz ortamda o Sensörler ve bu sınırlar dünyayla çelişkinizi simgeliyor. | Open Subtitles | هنا، في هذه البيئة الجميلة الهادئة تلك المستشعرات وهذه الحدود ترمز إلى الصراع مع العالم |
İçeride ise, hareket detektörleri, kızılötesi Sensörler, ve kameralar var. | Open Subtitles | و الآن في الداخل, لدينا مجسات للحركة مجسات للأشعة تحت الحمراء و كاميرات مراقبة متصلة ببرنامج |
Bizde bu minik kablosuz Sensörler daha etkili. | TED | نحن نعتقد أن هذه الحساسات اللاسلكية أكثر فعالية. |
Sensörler de kendilerine gelen bu bilgiyi, otomatik skor sistemine gönderir. | Open Subtitles | المحسّسات ثمّ تقوية تلك المعلوماتِ إلى نظامِ الإحراز الآليِ. |
Bu mekanizma aşağıdaki mikroişlemcilerle her bir yaprağı ayrı ayrı kontrol ediyor. Motorun üzerinde ısı pilleri var ve ufak Sensörler var, | TED | جهاز التحكم بكل بتلة بالأسفل هناك مع معالج لكل واحدة توجد حساسات حرارية صغيرة على المحرك |
Ama güvenlik kameraları ve Sensörler bu yeri kontrol ediyordu. | Open Subtitles | ولكن هناك كاميرات أمنيّة وأجهزة إستشعار تغطّي كلّ بوصة في هذا المكان |
Tabii ki elektronik Sensörler bir süredir meydanda ama bir şeyler değişti: sensörlerin maliyetindeki keskin düşüş ve bulut bilişimdeki ilerlemeler sağ olsun, veri işleme ve saklama maliyetindeki hızlı azalma. | TED | بطبيعة الحال، وأجهزة الاستشعار الإلكترونية كانت هناك لبعض الوقت لكن هناك شيئا ما تغير انخفاض حاد في تكلفة أجهزة الاستشعار وبفضل التقدم في مجال الحوسبة السحابية، انخفاض سريع في تكلفة التخزين وفي معالجة البيانات |
Bir telefon kulübesinde veya interaktif yazı tahtalarında gördüğünüz normal dokunmatik Sensörler bir anda sadece bir noktayı algılayabilir. | TED | حاليا أجهزة الاستشعار التي ترونها في كشك أو الشاشات التفاعلية ، لا يمكنها أن تسجل إلا نقطة لمس واحدة كل مرة |
Kötü haberse şu hem sese hem de ağırlığa duyarlı Sensörler var. | Open Subtitles | النبأ السيئ هو وجود مجسّات وزنيّة وسمعيّة |
Ateşleme mekanizmasına bağlı cıvalı Sensörler var. | Open Subtitles | متحسسات زئبقية مربوطة إلى آلية التنشيط |
Kafatasına elektriksel aktiviteyi ileten kablosuz Sensörler yerleştireceğim. | Open Subtitles | سأقوم بوضع مجموعة من المشعرات اللاسلكية في جمجمته وظيفتها نقل الفاعلية الكهربائية. |
Sensörler 32 derecenin üzerinde sıcaklığa sahip bir ısı kaynağı tespit ettiğinde, sistem bekleme konumuna geçiyor. | Open Subtitles | حال التقاط المجسّات لأيّ مصدر حرارة من 90 درجة أو أعلى يتحوّل النظام لوضع الاستعداد، ويظهر ضوء أصفر |
Elektro-optik ve kızıl ötesi Sensörler aktif. | Open Subtitles | الألكترونيات البصرية و أجهزة أستشعار بالأشعة تحت الحمراء على الشبكة |