"soluk" - Translation from Turkish to Arabic

    • شاحب
        
    • شاحبة
        
    • الهوائية
        
    • التنفس
        
    • الشاحب
        
    • الشاحبة
        
    • باهتة
        
    • الباهتة
        
    • شاحبا
        
    • باهت
        
    • شاحباً
        
    • يتنفس
        
    • نفساً
        
    • المتنفسون
        
    • خافت
        
    Boş, soluk, duygusuz bir yüz ve kapkara gözler. Open Subtitles اللذي كان وجهه ناعم , شاحب , غير منفعل وعيونه مضلمه جداً
    Günün bu saatindeki her gökyüzü dilimi gibi, soluk bir aydınlığı var. Open Subtitles انها شاحبة و مضيئة كأي سماءٍ في مثل هذا الوقت من اليوم
    Kadının boğazı kesilirken, soluk borusunun enine kesitinin tam bir görüntüsünü görebiliyorsun. Open Subtitles فبينما يشق عنق المرأة يمكنك أن تري مقطع عرضي كامل للقصبة الهوائية
    Ve onlar gibi, solungaç etrafındaki küçük kemikler soluk almaya yardımcı olmuştur. Open Subtitles ومثلهم ، أيضا ،لديها عظام صغيرة وراء خياشيمها التي تساعدها على التنفس
    soluk yüzlü, yapmacık sersem. Ondan nefret ediyorum. Ashley öyle düşünmüyor ama. Open Subtitles ذات الوجه الشاحب و اللسان المعسول، كم أكرهها
    Çünkü çok soluk gözüküyorsun, ...ve bu senin için güzel bir renk, kırmızı. Open Subtitles لأنك تبدو شاحب وأشهب والأحمر لون رائع، إنه ممتع
    Diğer taraftan, ben de sıkıcı, soluk suratlı, orta yaşlı bir akademisyen bekliyordum. Open Subtitles من جهتي، توقعتك أسمر، شاحب الوجه أكاديمي في منتصف العمر
    Doğal yaşam alanı Büyük Britanya olan soluk lekeli sarı kelebek. Open Subtitles شاحب الفرشاة الصفراء خيّم . على أهالي بريطانيا العظمى
    Lanet olsun, Jackie, kısa, soluk, fakir bir kızı öpmek istemiyoum. Open Subtitles اللعنة، جاكي، أنا لا أُريدُ التَقبيل a بنت فقيرة شاحبة قصيرة.
    soluk bir teni ve koyu kırmızı gözleri vardı, demişti. Open Subtitles ، قال أنها شاحبة و لديها عينين حمراء داكنة
    Düşündüğümüz tüm mobilyalar antik beyaz duvarlar soluk pembe. Open Subtitles كنا نفكر أن يكون الأثاث أثري ولونه أبيض ووردة شاحبة للجدران
    Tıpta şimdiden kulak, soluk borusu, deri, damar ve kemik gibi karmaşık vücut parçaları yetiştirmek için biyofabrikasyon teknikleri kullanılıyor ve bunlar hastalara başarılı bir şekilde naklediliyor. TED بالفعل في الطب تم استخدام تقنيات الفبركة الحيوية لزراعة اجزاء الجسم المعقدة مثل الاذن و القصبة الهوائية والجلد والأوعية الدموية والعظام والتي تم زراعتها بنجاح داخل المرضى.
    soluk borun yarılmış. Sana yeni bir nefes alma deliği kesmem gerekecek. Open Subtitles قصبتك الهوائية قد قُطعت , لذا يجب علي قطع فتحة جديدة لتتنفس منها
    soluk borusundan gelen çeşitli mikroplar var. Open Subtitles لدينا حرثومة متعددة الخلايا قادمة من القصبة الهوائية
    Bir kişi akıllı davranıp boğazıma bir tükenmez kalem sokup nefes alabilmem için soluk borumu açmaya çalıştı. TED كان أحدهم ذكيًا كفاية فوضع قلم في عنقي ليفتح ممر الهواء به فاتمكن من التنفس.
    Entübe ediyorum ama soluk borusundan geçmiyor. Open Subtitles لقد ابقيت عليه هنا ، ولكن التنفس اصبح ضعيفا عنده
    Prens, soluk, düşünceli, anemik, veya öfkeli, atılgan olabilir. Open Subtitles هناك الأمير الشاحب , الوقور , فقير الدم وهناك المجنون , المنمق ماذا تفضلون ؟
    Penisi olan bir soluk benizliyseniz, şeytanla aynı taraftasınız. TED إذا كنت من ذوي البشرة الشاحبة أنت في الدوري مع الشيطان.
    Eldeki tek kanıt, Katie'nin boğazına sarılı bulunan bantın üzerindeki birbirine geçmiş iki soluk parmak izi. TED الدليل الوحيد هو بصمات باهتة ومتداخلة على الشريط اللاصق الذي وجد ملفوفًا حول عنق كاتي.
    Genellikle soluk ve birbirine geçmiş parmak izlerinin kimlik saptamada pek faydası olmaz. TED غالبًا، بصمات الأصابع الباهتة والمتداخلة لا تستطيع مساعدة الشرطة في تحديد أي هوية.
    Takım fotoğraflarından daha soluk göründüğünü biliyorsun ve saçlarını da kaybediyorsun. Open Subtitles أتعلم أنت تبدو شاحبا أكثر من شكلك في صور الفريق وأنت نوعا ما تفقد شعرك
    - Diğer türlü soluk bir beyaz renk... - Halk, iş imkanları, önce Amerika. Open Subtitles والا اصبح ابيض باهت الناس , الوظائف , امريكا اولاً
    O zamanlar daha küçük bir kızdım. Çok soluk ve yakışıklı biriydi. Open Subtitles كنت مجرد فتاة بذاك الوقت وهو كان شاحباً و وسيماً
    Benes soluk aldığında oksijeni tanka itmek için yeterli basınç oluşacaktır. Open Subtitles و عندما يتنفس بينز يجب ان يكون هناك ضغط كافى لرفع الاكسجين فى الخزان
    Şimdi yavaşça soluk verip düşes hazretlerini indirin. Open Subtitles والآن أخرج نفساً ولتنزل سمو الأميرة.
    soluk alanlar da buraya girebilir mi? Open Subtitles هل يمكن ل (المتنفسون) الدخول من هناك أيضا ؟
    Modern film endüstrisine yeni bir soluk getiren bir film. Open Subtitles بصوت خافت يمر عبر ضجيج صناعة الأفلام الحديثة

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more