| Bir balonun içinde tıkılı duruyor. Bulaşıcı bir hastalığa yakalandı. | Open Subtitles | إنها عالقة في فقاعة , لأنها تعاني من مرض معد |
| Aptal yan yolunuz yüzünden mülkümü satamadığım için burada tıkılı kaldım! | Open Subtitles | إني عالقة هنا لأنني لا أستطيع بيع أرضي بسبب طريقك الفرعي |
| Otelde tıkılı kalmak. | Open Subtitles | وهو أن كنت حقاً مجرد عالقاً داخل الفندق. |
| Bir grup insanla küçük bir yerde tıkılı kalırsanız başka insanların bilmesini istemeyeceğiniz şeyler olur. | Open Subtitles | وعندما تكون عالقاً في مساحة صغيرة مع مجموعة من الناس تحدث العديد من الأشياء والتي لا تريد أن يعرف عنها أحد |
| Senin Siber kız arkadaşın Lisa, bodrumda kablolanmış olarak tıkılı kalmış ve seçeneği yokken. | Open Subtitles | في حين كانت خليلتك السيبرانية محبوسة بدون رغبتها في القبو |
| Hey topal kıç, sayende bu aptal terapi gemisinde tıkılı kaldık. | Open Subtitles | بفضلك، نحن عالقين في قارب مخصص لعلاج صراعاتنا. أنا الشخص الممل؟ |
| Zavallı çocuk çimentonun içinde tamamen tıkılı kalmış. | Open Subtitles | جيد هذا الشاب كان مغطى بالأسمنت |
| Bir laboratuvarda tıkılı kalmaktansa, UFO'ların peşine düşmeyi tercih ederdim. | Open Subtitles | أفضل أن أخرج إلى الميدان لمطاردة جسم غريب من أن أعلق في مختبر |
| Bir yerde tıkılı kalmadığımda hep daha fazla iş yaparım. | Open Subtitles | أنا دائماً أنجز الكثير من الأعمال عندما لا أكون محبوساً |
| Evde tıkılı bir vaziyetteyken ne kadar aksiyon yaşanır, orasını bilemeyeceğim. | Open Subtitles | أوه ، لا أعرف مدى الإثارة التي سأراها وأنا عالقة في هذا المكان |
| Karanlık bir odada tıkılı kalmışım ama ben kendim değilim ve dışarı da çıkamıyorum. | Open Subtitles | انا عالقة فى حجرة مظلمة ولكن لست انا و لايمكننى الخروج |
| Bir haftadan fazladır manzarasıyla ünlü bir yerdeyim ve otel odama tıkılı bir vaziyette bekliyorum. | Open Subtitles | كنت في مكان لأكثر من أسبوع الآن وشهير بالمناظر السياحية وفي الأغلب عالقة في حجرة الفندق أنتظر |
| Evreni görmek için Alaska'ya katıldım ilk uçuşumda enkazda tıkılı kaldım. | Open Subtitles | إنضممت إلى ألاسكا لرُؤية الكون إنتهى بي المطاف عالقة في حطام سفينة لأول مرة سأخرج |
| Mühimmat beş para etmezdi ve Doğu Avrupa'nın dört bir yanından yeni tedarikçiler bulmak için Arnavutluk'ta tıkılı kalmıştım. | Open Subtitles | وكنتُ عالقاً في ألبانيا مُحاولاً إيجاد مُمولين جدد مِن كافة أنحاء أوروبا الشرقية |
| Ön saflarda olmam gerek laboratuvarda, toplantı odasında veya yatak başında tıkılı kalamam. | Open Subtitles | وليس عالقاً في مختبر أو فراش أو كرسي مجاور لسرير |
| 20 dakikadır garajda tıkılı kaldım! | Open Subtitles | لقد كنتُ محبوسة في المرآب لحوالي 20 دقيقة |
| Evde tıkılı kalırsa bu nasıl mümkün olacak? | Open Subtitles | كيف ستفعل هذا إذا كانت محبوسة في المنزل؟ |
| Ama Collier olmasaydı burada tıkılı kalmazdık. | Open Subtitles | ولكننا لن نكون عالقين هنا اذا لم يكن لكولير علاقة |
| Bilirsin, işler yolunda gitmezse kötü bir ilişki yaşadığın biriyle bu gemide tıkılı kalmak mı? | Open Subtitles | أنتى تعلمين ,إن لم تسير الامور على هذا النحو أعنى ,أن نكون عالقين ف ىالسفينة مع شخص ما لديكى علاقة سيئة معه ؟ |
| Zavallı çocuk çimentonun içinde tamamen tıkılı kalmış. | Open Subtitles | جيد هذا الشاب كان مغطى بالأسمنت |
| Bu kadar yolu, bu kaya yığınının yanlış tarafında tıkılı kalmak için mi geldim? | Open Subtitles | قطعت كل هذه المسافة لكي أعلق على الجانب الخاطئ لهذه الصخور؟ |
| Burada tıkılı kalmak için 145 yıl orada esir kalmadım ben. | Open Subtitles | لمّ يتم حبسى مُدة 145 عاماً لينتهي بيّ الأمر محبوساً هنا. |
| O korkunç yere tıkılı kalıp, kafayı yerken bile hep bunu dilemiştim. | Open Subtitles | لقد فكرت بهذا الشيء طوال الوقت وعنددما سجنت في ذلك المكان الفظيع |