"terk etmek" - Translation from Turkish to Arabic

    • لمغادرة
        
    • لترك
        
    • على مغادرة
        
    • التخلي عن
        
    • أن تترك
        
    • أن أترك
        
    • أن تغادر
        
    • أن نُغادر
        
    • أن تتركي
        
    • بمغادرة
        
    • مُغادرة
        
    • على ترك
        
    • ترك محمتنا
        
    • أن نترك
        
    • الرحيل من
        
    Ama ülkeyi terk etmek zorunda kalacaktık ve tüm ailemi düşünmeliydim. Open Subtitles لكننا سنضطر لمغادرة البلاد و كان علي ان افكر بعائلتي كلها
    Ayrıca resmi tatil bitene kadar ülkeyi terk etmek zorunda da değilim yani elimizde hala bir yılbaşımız var. Open Subtitles وأنا لم يكن لديك فعلا لمغادرة البلاد حتى بعد عطلة الاعياد، لذلك نحن لا تزال لديها رأس السنة الجديدة.
    Benim için bebeğini terk etmek için bir malzeret olamaz. Open Subtitles لَكنـي لا أَستطيع بالنسبـه لـي ليس هنـاك أعذار لترك طفلك
    Anlaşılan Novina istasyonu terk etmek zorunda kalınca yok etmeye karar verdiler. Open Subtitles ومن الواضح أنه عندما أجبرت نوفينا على مغادرة المحطة، قرروا أن يسخروا.
    Cerrahlar, 3 boyutlu görüntüyü terk etmek zorunda kalmışlardı. TED كان على الأطباء التخلي عن الرؤية الثّلاثيّة الأبعاد
    Çalışkan, hırslı bir gaziye âşık olup beraber sade bir hayat kurmak için lüks yaşamını terk etmek isteyen genç bir kız. Open Subtitles وبذلك أساء للمجتمع لمجرد أنهما وقعا في الحب فتاة شابة أرادت أن تترك منزلها الفخم وتهرب إلي العمل الشاق لتحقق طموحها
    Çocuğu hastayken terk etmek bana bir şekilde yanlış geliyor. Open Subtitles هو فقط يبدو خاطئ بطريقة ما أن أترك الطفل وهو مريض.
    Kadın onu terk etmek üzereydi ve muhtemelen adam bunu biliyordu. Open Subtitles أراهن أنه يرغب أن يعلم أين هى قبل أن تغادر
    Çocuklar, genellikle gidecek bir yerleri olmamasına rağmen 16 yaşında yetimhaneyi terk etmek zorundalar. TED هناك أطفال اضطروا لمغادرة الدار في سن 16 بالرغم من أنه ليس لديهم مكانٌ يأوون إليه.
    Pakistan'ı terk etmek gerektiğinde, Avustralya en mantıklı seçenek olarak göründü. TED وعندما حان الوقت لمغادرة باكستان، بدت أستراليا الخيار الواضح.
    Geride kalan insanlar gezegeni terk etmek zorunda kaldı. Open Subtitles ما تبقي من البشري اُِضُطرَ لمغادرة الأرض
    Tek söyleyebileceğim, eğer Shuester'ı terk etmek konusunda ciddiyseniz Sue Sylverter'ın renkli çadırı, onun ırkçılık fırtınasından sizleri memnuniyetle korur. Open Subtitles حسنا , كل ماستطيع قوله اذا كنتم جاديين لترك السيد شوستر, قوس قزح سوو سلفستر سيحميكم بكل سرور من عاصفة العنصرية
    Kendi yuvalarını terk etmek zorunda kalmamalarını konuşmalıyız. TED يجب أن يكون الحل عدم إجبارهم على مغادرة بلدانهم.
    Ekipmanlarla sezgisel hareketi terk etmek zorunda kalmışlardı. TED كان عليهم التخلي عن الحركة البديهية للمعدّات.
    Ama şimdi sen, aksi halde burayı terk etmek zorunda Benim Manikür geç kaldım. Open Subtitles ولكن الآن عليك أن تترك هنا، وإلا انا في وقت متأخر لبلدي مانيكير.
    Kocamı terk etmek kolay bir şey değildi. Open Subtitles إنه قرار مهم بالنسبة لي أيضاً - أعلم أنه قرار مهم - ، لم يكن من السهل أن أترك زوجي .. والآن علي التفكير بأطفالي
    Nihayet bu yeri terk etmek içinizi rahatlatacak sanırım. Open Subtitles أعتقد أنه سيكون راحة بالنسبة لك أن تغادر المكان
    - Ülkeyi terk etmek zorundayız. Open Subtitles -علينا أن نُغادر البلد . -ماذا؟
    Jasper'ı terk etmek mi istiyorsun? Bütün bu olayları ona mı yıkmak istiyorsun? Open Subtitles أترغبين أن تتركي جاسبر يقوم بكل شيء لوحده؟
    Şehri terk etmek yasaktır. Open Subtitles سنجبركم على العودة لا يسمح لأحد بمغادرة البلدة
    Bu herifler yüzünden şehri terk etmek mi istiyorsun? Open Subtitles هلّ تُريُدُ مُغادرة المدينة بسبب أولئك الرِجال ؟
    Şövalyeler krallığı terk etmek zorunda kalıp da yerlerini adalet memurları aldığı günden beri her gün yeni bir yasamız var. Open Subtitles مُنذُ أن أُجبِرَ الفرسان على ترك الممكلة و تولّى ضُبّاط القضاء زِمامَ الأمور و نحن نحصل على قانون جديد كل يوم
    Sayın Yargıç, mahkememizi terk etmek istemiyoruz. Open Subtitles حضرة القاضي، لانريد ترك محمتنا
    Berlin'i terk etmek zorundayız, Eva. Open Subtitles يجب أن نترك برلين، إيفا يجب أن تقنعيه
    Evimi terk etmek zorunda bırakıldığım zaman yanıma alabildiğim tek şey aile mührümdü. Open Subtitles عندما أجبروني على الرحيل من وطني الشيئ الوحيد الذي إستطعت أخذه معي، هو ختم عائلتي

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more