Sanki bu küçük, minik, önemsiz arabanın üzerinde uçuyor gibisiniz. | Open Subtitles | ولكنك تعلم أنك تلاحق شيئاً آخر تبدو كأنك تطير فوق |
Bir tuşla tamamen kendi başına kalkıyor, uçuyor ve iniş yapıyor. | TED | تضغط على زر، تقلع، تطير وتهبط، كل شيء ذاتيّ. |
Arılar Fenway Park'ın bahçesine uçuyor. | TED | يطير النحل مباشرة إلى الفناء الخارجي لمتنزه فينواي |
Ve sarı-yeşil kıyafetli olan ise baş aşağı uçuyor. | TED | والأخر بالبدلة الصفراء والخضراء هو يطير رأسياً للأسفل |
Kendiliğinden uçuyor. En güvenli uçak. | Open Subtitles | لا أستعمل يدي، تحلق بنفسها أأمن طائرة في العالم |
Umuda, yarınlara doğru uçuyor. | Open Subtitles | تطير إلى قوس قزح الي ضوء الأمل الي المستقبل |
Kanatlı yaratık gecenin karanlığında uçuyor ve beni hazır buluyor. | Open Subtitles | تطير المعركة المجنّحة خلال الليل ويجدني مستعدّ |
Kanatlı yaratık gecenin karanlığında uçuyor ve beni hazır buluyor. | Open Subtitles | تطير المعركة المجنّحة خلال الليل ويجدني مستعدّ |
İnsanlar içine giriyor ve uçuyor. Komik değil mi? | Open Subtitles | الناس تدخلها ثم تطير بها مثل الطيور هذا سخف أليس كذلك؟ |
- Muhakkak ileride su olmalı ki kargalar o tarafa doğru uçuyor diye düşünüyorlar. | Open Subtitles | فظنوا أنّ الغربان تطير فوق مصدراً للمياه |
Bahar zamanı, kazlar kuzeye doğru uçuyor olmalılar. | Open Subtitles | إنه فصل الربيع ، لذا الإوزات لابد أنها تطير متجهة نحو الشمال |
suraya bakin! se Post, "uçuyor". | Open Subtitles | و الأن أنظروا جريدة البوست عنوانها إنه يطير |
Büyük Kanyon üzerinden hizla uçuyor, digeri de öyle. | Open Subtitles | إنه يطير مثل الخفاش فوق الوادي الكبير و الأخر |
Tanrım, gazla uçuyor olmalı. | Open Subtitles | يا إلهى, لا بد من أنه يطير بواسطة البخار |
Ve uyku perisi çatıdan çatıya uçuyor. | Open Subtitles | و السّيدِ ساندمان يطير مِنْ سقفِ إلى سقفِ |
-Bunun dışında Edi kendi uçuyor. -Yani o. | Open Subtitles | قمرة القيادة من أجل الاختبار والتصليح وإلا فإن ـ أدي ـ يطير بنفسه |
Şu küçük uçağınızla uçuyor musunuz? | Open Subtitles | اسمع كنت قد تحلق أن طائرة صغيرة من يدكم. |
Sana söylemedi mi; babası kötü sinekleri bombalamak için, geceleri uçuyor. | Open Subtitles | ماذا، ألم يخبرك أن والده كان يحلق طوال الليل ويقصف الذباب القذر؟ |
Neyse, sonra hatırladığım aniden dışarı çıkarıldım sanki havada uçuyor gibiydim. | Open Subtitles | على أي حال، الشيء التالي أتذكّر أنا كنت فجأة خارج جانب، مثل أنا كنت أطير خلال الهواء أو الشيء. |
Sonra da küçük emoji uçağa biniyor ve o ülkeye uçuyor. | Open Subtitles | و من ثم رمزك الصغير يركب الطائرة و يسافر الى البلد. |
Eminim, Jeannie seviştiği biri Phoenix'e uçuyor. | Open Subtitles | متأكد أن شخص ما جيني ضاجعته سيطير إلي فينكس إنك |
Bruce Wayne yatak odasında iken bir yarasa kafasının üzerinden uçuyor, ve o da bunu Batman olmak için bir işaret olarak görüyor. | TED | وبروس وين الذي كان في غرفة نومه طار فوق راسه وطواط فتكهن انه سيغدو الرجل الوطواط |
Gerçekten, hepsi uçuyor! Hepsi uçuyor! | Open Subtitles | في الحقيقة،هم جميعاً يَعُومونَ هم جميعاً يَعُومونَ |
uçuyor ak ve kömür renkliler, uzun gagalılar. | Open Subtitles | واحدة بيضاء، والأخرى رمادية. بمناقير طويلة يطيرون. |
Kuzenlerim Kraliyet Hava Kuvvetleri devriyesi olarak uçuyor. | Open Subtitles | أبناء عمي يحلقون بدوريات السلاح الجوي الملكي |
Diyelim ki başınızın üzerinde bir şeyler uçuyor, her yerde bir sürü uçan araba var, bu endişe azaltıcı bir durum değil. | TED | لنقُل فقط أن وجود شيء ما يحلّق فوق رأسك، أن وجود مجموعة من السيارات تحلّق فوق المكان، لن يكون ذلك موقفًا مُطَمئنًا. |
Burada geçen yaz Haiti'de uçuyor, ilk saha denemelerini yaptığımız yer. | TED | هنا نحن نطير في هاييتي الصيف الماضي، حيث أجرينا تجاربنا الحقلية الأولى. |
Beyler, beş saat içinde, Meksika sahilleri üzerinde uçuyor olacağız. | Open Subtitles | أيها السادة، فيّ خلال خمس ساعات "نحن سنحلق فوق شواطىء "المكسيك |
Bu gece uçuyor. | Open Subtitles | إنها تُحلّق بالطائرة هذه الليلة |