Emrediyorum... tam iki gün sonra şafakta... şövalyeler karşılaşacak Ve gerçek ortaya çıkacak. | Open Subtitles | لقد أصدرت حكما عند شروق الشمس بعد يومين المحاربون سيلتقون, و الحقيقة ستظهر |
Sen Ve gerçek, hapiste oturmuş, günde üç öğün yiyorsunuz. | Open Subtitles | أنت و الحقيقة تبقون بالسجن معاً تتناولون ثلاثة وجبات يومياً |
Ve gerçek şu ki,... kendime erdem ve saygınlıkla... davrandığımı düşündünüz. | Open Subtitles | و حقيقة ان تظن انني أنسجم بدرجة من الرقي و الكرامة |
Nasıl veya niye olduğunu bilmiyorum ama yanımda Ve gerçek. | Open Subtitles | أنا لا أعلم كيف أو لماذا لكنها موجودة و حقيقية |
Şimdi, tüm ortamınızı sanal Ve gerçek dünyalar arasında değiştirdiğinizi hayal edin. | TED | تخيل أن تضبط عالمك المحيط بك ليكون وسطاً بين الواقع والواقع الافتراضي |
Sen Ve gerçek, hapiste oturmuş, günde üç öğün yiyorsunuz. | Open Subtitles | أنت و الحقيقة تبقون بالسجن معاً تتناولون ثلاثة وجبات يومياً |
Ve gerçek şu ki, bir an önce bu ameliyatı olmazsanız öleceksiniz. | Open Subtitles | , و الحقيقة هي لو أنكِ لم تخضعي بهذه الجراحة فسوف تموتين |
Ve gerçek şu ki yaşıyor mu, öldü mü bilmiyorum. | Open Subtitles | و الحقيقة إنني لا أعرف إنْ كان حيّاً ام لا |
Ve gerçek şu ki yaşıyor mu, öldü mü bilmiyorum. | Open Subtitles | و الحقيقة إنني لا أعرف إنْ كان حيّاً ام لا |
Ve gerçek şu ki, bu ısı küçük bir çocuk-deli bana yapma türüdür. | Open Subtitles | و الحقيقة هي أن هذه الحرارة تجعلني مهووسة بالفتيان |
Çoğu zaman, hissedilen Ve gerçek olan aynıdır. | TED | في معظم الوقت، الاحساس بالأمن و حقيقة الأمن هما الشىء نفسه. |
Ve gerçek şu ki; o, bütün bu ünlü dergiler için kapak hikayesiydi. size önceden onun önemiyle ilgili bir fikir verir, bence. | TED | و حقيقة أنها كانت موضوع الغلاف لكل هذه المجلات المشهورة يعطيكم فكرة بالفعل حول أهميتها، كما أعتقد. |
Nasıl veya niye olduğunu bilmiyorum ama yanımda Ve gerçek. | Open Subtitles | أنا لا أعلم كيف أو لماذا لكنها موجودة و حقيقية |
İmkansız görünüyor ama görüntüler canlı Ve gerçek. O nesne Londra'ya düşüyor. | Open Subtitles | هذه اللقطات مباشرة و حقيقية يقع الشيء في وسط لندن |
Ve gerçek şu ki iki çok farklı ağa bakıyorsunuz. | TED | والواقع هو أنكم تنظرون إلى شبكتين مختلفتين إلى حد كبير. |
Pekala dinle. Cuma günü onunla buluşacağım Ve gerçek ortaya çıkacak. | Open Subtitles | حسنا ، اسمعي انا سوف اراها ليلة الجمعة والحقيقة سوف تظهر |
Ve gerçek bir tanrının babası yoktur. | Open Subtitles | والإله الحقيقي ليس له أب |
Şey, ben küçük bir araştırma yaptım, sadece boğa güreşinin temel bilgileri Ve gerçek şu ki, boğa harekete tepki gösteriyor. | Open Subtitles | كنت أقوم ببعض التدقيق فقط مبادئ صراح الثيران وحقيقة ردة فعل الثور على اللحظة |
Tanrı'ya Ve gerçek sözlerine ulaşmamızı engelleyen günahlardır, kardeşlerim. | Open Subtitles | إنها الذنوب التي تبعدنا عن الله وحقيقته |
Bu gösteriyor ki deneyin etkisi güçlü Ve gerçek olmuş. | TED | وهذا يدل على أن هذا التأثير قوي جدًا وحقيقي. |
Bu içinde bulunduğumuz fosil yakıt krizinin tek Ve gerçek çözümüdür ve iki kelime bunu tarihe gömecektir. | Open Subtitles | ان الحل الحقيقي الوحيد لحل أزمة الوقود الأحفوري الذي نحن نعاني منه وألخص ذلك في كلمتان بسيطتان |
Bana yardım etmeye, beni desteklemeye Ve gerçek beni ortaya çıkarmaya çalışan bir oda dolusu erkekle aynı yerde bulunmaya da katlanamıyordum. | TED | لم أستطع الوقوف في غرفة مليئة برجال يسعون للمساعدة والدعم وأن أقدم نفسي الحقيقية. |
Ama zaman Ve gerçek yaşam buna izin vermedi | TED | ولكن ظروف الوقت والحياة الواقعية الراهنة، ولا يمكنه إدارتها بفاعلية |
Belki günün birinde bunları yapacağız, ama ozamana kadar, abartılmış iddiaların kaynakların değerini düşürmesine Ve gerçek bilimden ilgiyi dağıtması konusunda dikkatli olmak zorundayız. | TED | ربما نستطيع في يوم ما ، و لكن حتى ذلك الحين، يجب ان نكون حذرين ان لا ندع هذه الادعاءات الضخمة ان تجرف الموارد و الانتباه من العلم الحقيقي و الذي يلعب دورا كبيرا و طويل المدى. |
- Basit birşeyden sözediyorum Ve gerçek birşeyden. | Open Subtitles | لدى تعبير بسيط تعبير حقيقى |