| Rezervasyondaki evlerin en az yüzde 60'ı siyah küfle kaplanmış durumda. | TED | 60 بالمئة على الأقل من بيوت المحمية يتفشى بها العفن الأسود. |
| Ve bu çocukların beyin hacimlerinin yüzde 40'a kadar az olduğunu görebilirsiniz. | TED | وبإمكاننا أن نرى حجم الدماغ أصغر بنسبة 40 بالمئة بالمقارنة بين الطفلين. |
| Enflasyonu yüzde 28 oranından yüzde 11 oranına kadar düşürdük. | TED | قمنا بخفض التضخم من 28 بالمائة إلى نحو 11 بالمائة. |
| Eğitime çok daha az yatırım yapıyorduk, neredeyse yüzde 35' daha az. | TED | كان إنفاقنا جد ضعيف على التعليم، حوالي 35 بالمائة أقل على التعليم. |
| Bir noktada, değerlendirme formuna insanlara kendilerini yüzde 1 gey ile yüzde 100 gey arasında konumlandırmalarını isteyen bir soru koydum | TED | في مرحلة ما اضفت سؤال الي استمارة السماح بالنشر انني سالت الناس لتقيّم نفسها من واحد الي مئة في المئة مثلي |
| Bir çek yazıyorsunuz ve anında yüzde 30 değer kaybediyor. | TED | بمجرد ما تكتب الشيك فورا تزيد القيمة 30 فى المائة. |
| Bizimki ise yüzde 79 ve daha fazlasına ulaşmayı umuyoruz. | TED | ومعدلنا الخاص هو 79 بالمئة ونحن نطمح بأن نكون الأعلى. |
| Daha sonra DNA deliliyle temize çıkarılan kişilerin haksız hükümlerin yaklaşık yüzde 25'inde yalan itiraf veya ikrarlar bulunduğunu biliyoruz. | TED | ولكننا نعلم أن الاعترافات الكاذبة موجودة في ما يقرب من 25 بالمئة من الإدانات الخاطئة لأشخاص برأتهم أدلة الحمض النووي. |
| Tacikistan'da, işçi dövizleri gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 42'si. | TED | في طجكستان تشكل الحوالات المالية 42 بالمئة من الناتج الإجمالي المحلي |
| Bunların her yıl yüzde 10'u ile 20'sı arası kendini aday gösteren kişiler. | TED | من بينهم، ما بين عشر بالمئة، وعشرين بالمئة من المرشحين أناس رشحوا أنفسهم |
| Şöyle yapacağız: Size Çarşamba günlerinizi, maaşınızın yüzde 10'u karşılığında geri satacağız. | TED | و سنفعلها هكذا، سنقوم ببيعك أيام الأربعاء مقابل 10 بالمئة من راتبك. |
| Böylece ben, eğitimsel amaçlarını gerçekleştirmek için büyük finansal sıkıntılarla karşı karşıya kalan siyahi kadınların yüzde 60'ından birisi oldum. | TED | وهكذا، كنت جزء من 60 بالمئة من النساء ذات البشرة الملونة اللاتي يجدن أن الأمور المالية عائق رئيسي لأهدافهم التعليمية. |
| Afrika içerisinde para gönderme maliyeti daha da fazla: yüzde 20'nin üzerinde. | TED | وأما تحويل المال داخل أفريقيا فتكلفته أعلى أيضًا أكثر من 20 بالمائة |
| Geçen yıl yerel ürünlerimizin yaklaşık yüzde 18'i sağlık harcamalarına gitti ama kimsenin neyin ne kadar olduğu hakkında fikri yok. | TED | تكاليف الصحة ابتلعت حوالي 18 بالمائة من إجمالي الناتج المحلي السنة الماضية، لكن لا أحد لديه أي فكرة عن تكلفة الأشياء. |
| Bir araştırmada, kadın kodlayıcılar benim gibi cinsiyetlerini gizlediklerinde kodlarının erkeklere oranla yüzde dört daha fazla kabul edildiği bulunmuş. | TED | ووجدت دراسة أخرى أنه عندما أخفت نساء مبرمجات جنسهن على منصة، مثلي، تم قبول برمجتهن أكثر من الرجال بأربعة بالمائة. |
| Şunu buldum ki kadınlar polis memurlarının yüzde 13'ünden azını oluşturuyorlardı. | TED | وجدت أن النساء تشكلن أقل من 13 بالمائة من ضباط الشرطة. |
| Nüfusumuzun yüzde biri, dünya üzerindeki tüm mal ve hizmetlerin yüzde kırkına sahip. | TED | واحد في المئة من لنا تملك 40 في المائة من جميع السلع والخدمات. |
| O halde matematik flört pencerenizdeki ilk yüzde 37'ye ne yapmanız gerektiğini söylüyor. Ciddi bir evlenme potansiyeli olan herkesi geri çevirmelisiniz. | TED | إذن فالرياضيات يقول بأنه ما عليك فعله في ال37 في المئة الأولى من تاريخ مواعدتك، عليك فقط أن تقصي الجميع كزوج محتمل. |
| Ancak bu, örneğin, Amerika Birleşik Devletleri'nde 1956'dan beri araştırılan insanların yaklaşık yüzde 30'unun hayatlarının çok mutlu olduklarını söylediklerini gösteriyor. | TED | ولكن هذا، مثلا، يبين أن نحو 30 في المئة من المستطلعين في الولايات المتحدة منذ 1956 يقولون إن حياتهم سعيدة جدًا |
| Fakat finansal vergi düzenleyicilerin yüzde 17'sinin atık bir işi yok. | TED | لكن 17 في المائة من معدي الضريبة لم يعد لديهم وظائف. |
| Bonoların yüzde 8'e geldiğinde batacağını ve şuan 4'de olduğumuzu mu söylüyorsun? | Open Subtitles | تقول أن نسبة السقوط ستصبح 8 بالمائة ونحن بالفعل في 4 بالمائة |
| yaklaşık yüzde 20 oksijen, yüzde 80 nitrojen. Bu, akciğerlerimizdedir. | TED | لدينا في الرئتين حوالي 20 ٪ أوكسجين، ونحو 80٪ نيتروجين |
| ...borsaya ulaştı sabahtan beri hisselerimiz yüzde 30'a kadar düştü. | Open Subtitles | الى سوق البورصه اسهمنا انخفضت بنسبة ثلاثين بالمائه منذ الصباح |
| Zarlara tesekkür et. Yüzümün yüzde kaçini tras etmem gerektigini onlar söyledi. | Open Subtitles | فهما من أخبراني ما هي النسبة من شعر وجهي التي علي حلاقتها |
| Bu durumda devlet okulları öğrencilerinin yaklaşık yüzde 86'sı Afrikalı Amerikalılardan oluşuyor. | TED | بهذا الطلاب في المدارس الحكومية هم ٨٦ في المائه من الأمريكان الأفارقة. |
| Diğer taraftan ne getirilirse yüzde on daha az oluyor. | Open Subtitles | ما احصل عليه بالمقابل هو 10 في المئه او اقل |
| Vay, bu yüzde 70 dehşet, yüzde 30 çok zekiceydi. | Open Subtitles | كان هذا 70 بالمئه جذاب و 30 بالمئه شديد الإدراك |
| Bu da demek oluyor ki yüzde 19 ihtimalle doğruyu söylüyordu. | Open Subtitles | مما يعني أن هنالك إحتمال بنسبه 19 أنه كان يقول الحقيقة. |
| Altı ay önce, yüzde 64 kapasiteyle nefes alıp verebiliyordun. | Open Subtitles | قبل 6 أشهر، كنتِ قادرة على التنفس بمعدل 64 نفس |