Senin gibilerin ülkemde yaşaması yetmiyormuş gibi işimi kesiyorsunuz bir de. | Open Subtitles | كفاية لكم العيش في بلادي يجب أن تخرج من أعمالي أيضا |
Eğer yeni ve adil bir dünya olacaksa bizim neslimizin orada yaşaması çok zor olacak. | Open Subtitles | إني لا ألومك. إنْ حدث وأصبح هناك عالماً جديدًا جسورًا، فإنّ أجيالنا ستقاسي أوقات عصيبة في العيش بداخله. |
Ta ki Yagyaprakash Bhairav bağını bağlayıp kapıları kilitleyene kadar burada yaşaması çok tehlikeli. | Open Subtitles | حتي يضع الكاهن درع بهيراد علبي الباب ويقوم بغلقه من الخطر جدا العيش هنا. |
Shredder bu şehri emrimiz altında yaşaması için tehdit edecek. | Open Subtitles | قوة آلة تقطيع الورق على هذه المدينة للعيش تحت سيادة. |
Sudan nefret eden birinin adada yaşaması da saçma. | Open Subtitles | هو لا يُصبحُ مفهوماً لرجل يَكْرهُ الماء للعيش على جزيرةَ، |
Juan Antonio'nun diğer yaratıcı erkekler gibi bir kadınla birlikte yaşaması gerekiyordu ve Cristina'ya yanına taşınmasını teklif etti, o da kabul etti. | Open Subtitles | خوان أنطونيو، ككل الرجال المبدعين أراد أن يعيش مع امرأة و دعا كريستينا لتعيش معه و قد قبلت |
yaşaması için birşeyler yapması, mm... şey, gereken bir adam var. | Open Subtitles | أريد أن أطلب منك خدمة لدي ذلك الرجل الذي يحتاج الى سبب ليعيش من أجله |
Sen de duydun. Beraber yaşaması kolay biri değil. | Open Subtitles | هل سمعت منها أنه ليس سهلاً العيش مع شخص مثله |
Onu yetkili makamı onurlandırması ve sorumlu yaşaması için eğiteceğim. | Open Subtitles | سوف أدربه على احترام السلطات و العيش بمسئوليه |
Onu yetkili makamı onurlandırmayı ve sorumlu yaşaması için eğiteceğim. | Open Subtitles | و سوف أدربه على احترام السلطات و العيش بمسئوليه |
Tek istediğim, benim gibi insanların huzur içinde yaşaması. | Open Subtitles | كل ما اردته يوماً ما هو أن يستطيع من هم مثلي العيش بسلام |
Gezginci albatros gibi birkaç dayanıklı hayvanın yıl boyunca burada yaşaması bile mümkündür. | Open Subtitles | مع ذلك يُمكن لبعض الحيوانات شديدة التحمل كطيور القطرس المجنحة العيش هنا على مدار العام |
Ya da gözetim altında yaşaması için bir şeyler ayarlayabiliriz. | Open Subtitles | أو يُمكن أن نُُحاول العمل على نوع مِن حالة العيش تحت الإشراف. |
Bilmiyorsun. Annen yaşaması zor bir kadındır. | Open Subtitles | أنتِ لاتعلمين، أمكِ امرأة يصعب العيش معها |
Benimle yaşaması çok kolaydır, Temizimdir, içki içmem, ve arkadaşlarımın seni seveceğini biliyorum. | Open Subtitles | أنا متساهل جداً للعيش معى أنا نظيف، ولا أشرب كثيراً وأعرف أنّ قومى سيحبّونكِ |
Kurtulanlarında yaşaması için paraya ihtiyaçları var. | Open Subtitles | كلّ أولئك الباقون على قيد الحياة . يحتاجونَ المال للعيش أيضاً مال |
Ve bu tabakada hayvanların yaşaması çok zordur. | Open Subtitles | جاعلاً منها بالذات مكاناً صعباً من أجل الحيوانات للعيش. |
Bulunduğu ortamı yaşaması daha güzel bir yer yapmak uğruna, herkes birbirine güvenir. | Open Subtitles | كلنا نثق ببعضنا البعض، أن نجعل مجتمعنا مكاناً أفضل للعيش فيه. |
Neden daha önce buranın bir kadının tek başına yaşaması için uygun bir yer olmadığını söyledin? | Open Subtitles | لماذا أخبرتني أن هذا ليس مكاناً جيداً لتعيش فيه امرأة لوحدها |
Oğlumu kendi başına yaşaması için yollamak konusunda hiç endişe duymam. | Open Subtitles | ليس لدي هواجس أن أرسل ابني الوحيد ليعيش لوحده |
Okuyorum, "Güney Afrika'nın siyah ve beyazların beraber yaşaması gereken bir ülke olduğuna inanıyorum." | Open Subtitles | أقتبس أؤمن بأن جنوب أفريقيا بلد حيث يجب على السود والبيض أن يعيشوا سوياً هذه كلماتك |
Babam bana polis olmanın en zor yanı... birinin ölmesi ve yaşaması arasındaki fark olduğunu bilmektir. | Open Subtitles | والدي أخبرني أصعب جزء بأن تكون شرطياً هو أن تعلم أنك ستكون المسؤول عن موت الشخص أو بقائه حياً |
Eğer benim dünyamın yaşaması için bu dünyanın ölmesi gerekiyorsa, öyle olsun. | Open Subtitles | إن كان على هذا العالم ان يموت لكي يعيش عالمي, فليحدث هذا |
Ya da belki babanın bizimle yaşaması için bir konuşma yapardın. | Open Subtitles | أور ربما محادثه نخوضها عن أبيك ليأتي ويعيش معنا |
Nancy'nin yaşaması veya ölmesi senin umurunda olmayabilir, ama benim umurumda! | Open Subtitles | ربما أنت لا تهتم سواء نانسي تعيش أو تموت، ولكنني أهتم |